Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
20 Nisan 2022 18:48

Emek Gençliği 9. Konferansı ne gösteriyor?

Önümüzdeki dönem mücadeleye yönelik kararlı tutum ve istikrarlı çalışma karşılık bulacaktır. Emek Gençliğinin 9. Konferansı kutlu olsun! 

Emek Gençliği 9. Konferansı ne gösteriyor?

Fotoğraf: Evrensel

Sinancem ALİKOÇ

Ankara

Emek Gençliği 2022’nin Şubat ayında başlattığı 9. Konferans sürecini 9 – 10 Nisan tarihlerinde gerçekleştirdiği merkez konferans ile sonuçlandırdı.

“İş, Eğitim, Özgürlük için Tek Adam Yönetimine Karşı Birleşelim” şiarıyla gerçekleştiğimiz konferanslarımız üniversitelerde, liselerde, işyerlerinde, semtlerde yüzlerce gencin katıldığı toplantılar, buluşmalar ve konferanslarla geçti. Merkez konferansımız bu tartışmaların sonuçlarını iki gün boyunca tartıştı. Emek Gençliği 9. Konferansı, hem güncel gelişmeler karşısında gençliğin eğilimlerini hem de kapitalist sisteme karşı çok boyutlu bir gençlik mücadelesinin örgütlenmesi için güçlü bir çalışmanın ihtiyaçlarını kapsayan tartışmalarını bir sonuç ve karar deklarasyonu olarak da yayınladı.* Elbette bu bildirge konferansın karar ve sonuçlarını oldukça sade ve köşeli bir biçimde ortaya koyuyor. Bu yazının amacı ortaya çıkan tartışmaları ve deklarasyonun belirli noktalarını daha geniş ifade etmek olacak. Zurnada peşrev olmaz diyerek taksim kısmından hemen sonra konuya girişelim.

GENÇLİĞİN HER KESİMİNDE TEK ADAM YÖNETİMİNE KARŞI TEPKİ GÜÇLENİYOR!

Emek Gençliği, 8. Konferansı ile 9. Konferansı arasındaki dört seneye krizler ve salgının damga vurduğunu vurguluyor. Son 6 – 7 aylık gelişmeleri de hesaba katarsak buna derinleşen emperyalist savaş ve artan savaş harcamalarının da eklendiğini ifade edebiliriz. Krizler, salgının getirdikleri, savaşın yıkımı ve harcamaları her kesimden gençler arasında problemleri derinleştiriyor. Türkiye gençliği barınma, yemek, ulaşım gibi temel haklara dahi ulaşırken bin bir türlü zorlukla karşılaşıyor. Her kademede eğitim niteliksizleşirken dinci-gerici bilim dışı bir müfredat iktidar eliyle örgütleniyor. Eğitimde özelleşmenin geldiği nokta gençler için eğitimi fiilen paralı hale getirdi. Meslek liselerinde mesleki eğitim adı altında liseli gençler hem okullarda hem de sanayi sitelerinde üretime dâhil edilmeye devam ediliyor. Yeni proje Mesleki Eğitim Merkezileri lise çağındaki gençleri fiilen sermayenin hizmetine sunmanın yeni bir formülü olarak karşımıza çıkarıldı. Üniversitelerde artan ekonomik problemlerin yanı sıra demokratik üniversiteye yönelik saldırılar da yükseköğrenim gençliği arasında hoşnutsuzluğu derinleştiriyor. Pandemi döneminde birçok genç kadın eve kapanmak durumunda kaldığı, her geçen gün artan şiddete rağmen “İstanbul Sözleşmesi”nin yürürlükten kaldırıldığı memlekette, muhafazakâr gerici bir politikayı düstur edinen tek adam yönetiminin kadınlara yönelik saldırıları en çok genç kadınlar arasında tepki uyandırıyor, öfke ve mücadele genç kadınlar arasında her geçen gün büyüyor. Tek adam yönetiminin Kürt halkını hedef alan saldırıları Kürt gençliği içerisinde baskı politikalarının derinleşmesine yol açtı. Öte yandan bölge gençliği, ekonomik krizin ve pandeminin etkisiyle yoksullaşmayı derinden hissediyor. Yani Türkiye gençliği, kapitalist sistemin getirdiği sorunlar ve Türkiye’de kapitalistlerin temsilci Erdoğan yönetiminin politikaları sonucunda işsizlik, geleceksizlik, yoksulluk ve siyasi baskıların kıskacında. Bunun sonucu olarak her kesimden Türkiye gençliği arasında problemlerin sorumlusu olarak görülen tek adam yönetimine karşı tepki güçleniyor. Erdoğan yönetimine karşı güçlenen tepki artsa da tek adam yönetiminin politikalarının sorunların esas kaynağı olan kapitalizmle olan bağı görülmüyor. Bu sebepten mütevellit olacak ki Erdoğan yönetiminin değişimi için gençlik içinde karşılık bulan yöntemler sandık ve Erdoğan karşısındaki adaylara sıkışıyor. Buna karşın adaylara ve sandıklara sıkışan programın başlıca örgütleyicilerinden Millet İttifakı’na olan güven her geçen gün daha da kırılıyor.

TÜRKİYE GENÇLİĞİ ZEMİNİNİ BULDUĞUNDA MÜCADELECİ BİR TUTUM ALIYOR!

Türkiye gençliği, işsizlik, geleceksizlik, eğitimin paralı ve bilim dışı bir hale gelmesi, ekonomik sorunların en temel hakları bile elden alması, siyasal baskının üniversitelerinden sosyal hayata kadar etkili olması en geniş ortak sorunlar olarak tarif edilebilir. Ortaklaşan sorunlar yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ortak bir sorumlu görme eğilimini de güçlendiriyor: tek adam yönetimi. Ancak konferans tartışmalarımız ve bu kapsamda yaptığımız geniş toplantılar gençler arasında işsizlik ve geleceksizlikten kurtulmanın yolunun daha parçalı olduğunu gösteriyor. İlk olarak, belki de uzun süredir gençliğin içinde yaygın olan, bireysel kurtuluşu tercih eden bir eğilimden bahsedebiliriz. Geçtiğimiz dönemlerde sertifikaları kovalayarak, dil öğrenerek, kurslara giderek bireysel olarak geleceğini kurtarmayı uman gençler bugün kariyer toplulukları ve şirketlerin yaptıkları ortak kariyer fuarlarına gidiyor. Sistemin getirdiği sorunlardan ve tek adam yönetiminin politikalarından rahatsız olan gençler çözüm olarak kendi geleceğini kurtaracak çözümleri daha gerçekçi buluyor ve bunlara yoğunlaşıyor. Uzun süredir varlığını koruyan bu tutum düne nazaran farklılıklar içeriyor. Türkiye gençliği her geçen gün “kendini geliştirirsen, geleceğini kurtarırsın” mottosunun gerçeklikten uzak bir söylem olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor. Bu bugünün ve geleceğin sorunlarına karşı başka bir tutumu öne çıkartıyor. İkinci bir parça olarak bohem yaşam tarzının, umutsuzluğun varlığını sürdürdüğünü ifade edebiliriz. Bireysel kurtuluş yöntemlerinin büyük vaatlerini karşılamadığı durumda böyle tutum ve eğilimlerle karşı karşıya gelinmesi doğal oluyor. Gençler arasında bu eğilimin yaygın olarak karşımıza çıkmasının en büyük sebeplerinden birini pandemi olarak gösterebiliriz. Örgün eğitimin getirdiği sosyallikten tevvefüt olmak elbette öne çıkan nedenlerdir. Pandemi döneminde öğrenci mücadelesinin belirli alışkanlıkları bile alt devrelere sağlıklı bir biçimde iletilememiştir. Tabi yoğun olarak öğrenci gençlik kesimlerinde görülen bir eğilim olduğunu ifade etmek gerekir. Bu bohemlik ve umutsuz haleti ruhiye kalıcı veya gelişen bir tutum olarak değerlendirilmemeli. Aksine pandeminin belirli etkileri geçtikçe bu tutum daha da azalıyor. Pekâlâ, üçüncü bir tutum olarak kendi geleceğini mücadele ederek kazanmayı ifade etmek gerekir. Pandeminin getirdiği sorunlara rağmen gençlik mücadelesi son dört sene içinde onlarca örnek ortaya koymuştur. İstanbul Üniversitesi yemekhane eylemleri, ODTÜ Şenlik protestoları, Boğaziçi eylemleri… Bu örnekler uygun zemin olduğunda gençlik kesimlerinin mücadeleye yönelebileceğini gösteriyor. Farklı deneyimlerin gösterdikleri, kendi alanlarında sahip oldukları kazanım örnekleri her kesimden genci kitlelere dayalı bir gençlik mücadelesini örgütlenmesinin ihtiyaç olduğu sonucuna vardırıyor. Emek Gençliği’nin dört yıllık çalışmasının verilerinin gösterdiği bu tutumun gelişen ve büyüyen bir noktada olduğuna dairdir.

EMEK GENÇLİĞİ’NİN BÜYÜMESİ, GENÇLİK MÜCADELESİNİN GELİŞMESİ İÇİN İHTİYAÇ!

Kapitalist sistem dünya halklarına birçok açıdan yeni problemler getirmeye devam edecek. Genç kuşaklar bundan nasibini alacak. Her ne olursa olsun güçlü bir mücadele çıkmadan savaştan, salgından ve krizlerden kaynaklı problemlerin gençlerin hayatında daha derinleşeceği aşikâr. Hem bu durumu hem de gençliğin mevcut eğilimleri hesap edilince belirli başlı ihtiyaçlar öne çıkıyor. Barınma, yemek, ulaşım ve eğitim gibi temel sorunların gençler arasında yaygın bir sorun ve tartışma konusu olduğunu ifade etmiştik. İlk olarak ekonomik sorunlar ve eğitimden kaynaklı sorunlardan ötürü ortaya çıkan acil taleplerin örgütlenmesi bu bağlamda mücadelenin büyütülmesi önemi bir ihtiyaç olduğunu söylemek mümkün. Gençlerin geleceğini, bugününü geçtik akşam yemeği, gece yatacak yeri garanti olmaktan çıkmış durumda iken öne çıkan acil talepler etrafında güçlü bir mücadele tartışılmaz bir ihtiyaçtır. İkinci bir ihtiyacı gençliğin ideolojik-politik olarak ikna edilmesi olarak ifade edebiliriz. Yazının birçok yerinde tekrar etmek pahasına “bugün gençliğin sorunların nedeni olarak tek adam yönetimini gördüğünü ancak bu sorunların nedenini kapitalist üretim ilişkileriyle birleştirmediğini” belirtmiştik. Bu durum aynı zamanda çözüm yöntemlerinin birleşik mücadeleden yana olmasını, gençliğin birleşik mücadele duygu ve düşüncesini kazanmasını da engelliyor. Dolayısıyla, daha iyi bir gelecek adına değişim tutumunun sınırlarının açılması için geniş gençlik kesimleriyle ideolojik-politik bir tartışma sürdürmek acil bir ihtiyaçtır. Ortaya koyduğumuz iki temel ihtiyaç aynı zamanda geniş kesimlerin eğilimlerini tespit eden geniş bir mücadele için ihtiyaçları ortaya koyabilen komünist bir gençlik örgütüne olan ihtiyacı da önümüzde koyuyor. Neyse ki Türkiye gençliği böyle bir örgütü baştan kurup inşa etmek durumunda değil. Emek Gençliği Türkiye’de uzun süredir bu boşluğu doldurmaya aday bir politik gençlik örgütü. Üçüncü bir gereklilik böyle bir örgütün kurulması değil belki ama bu örgütün kitlelere dayanan mücadele örgütü olarak daha da güçlenmesini sağlamak olarak ifade edebiliriz. Emek Gençliği’nin geniş gençlik kesimleriyle buluşması, kitleleri örgütlemesi, sürekli büyüyen ve genişleyen bir örgüt haline gelmesi problemleri sürekli derinleşen, en temel haklarına dahi saldırılar gelen Türkiye gençliği açısından bu durumdan kurtulmak adına temel koşuldur. Emek Gençliği, uzun süredir geniş gençlik kesimleri içinde faaliyet yürüten, oralarda güçlenen bir gençlik örgütüdür. Konferansından çıkardığı sonuç ve kararları milat gibi ele almaktan ziyade bir köşe taşı olarak değerlendirecek, bu koşuları gözeterek çalışmasını kararlılıkla planlayacaktır.

YENİ DÖNEMDE MÜCADELEYİ NERELERDEN BÜYÜTECEĞİZ?

Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeler karşısında gençliğin eğilimleri, bu eğilimlere karşı mücadelenin getirdiği ihtiyaçları ele aldık. Peki, bu dönemde Emek Gençliği konferansı hangi somut olanaklara işaret ediyor? Öncelikle gençliğin ekonomik, siyasal taleplerinin can alıcı olduğu bir dönemde 1 Mayıs işçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ne yaklaşıyoruz. Türkiye gençliği için iş, eğitim ve gelecek taleplerinin yoğun olarak tartışıldığını bir dönemdeyiz. Üniversitelerde bu talepler etrafında yerel kutlamaların yapılmasını, liselerin alanlarda kortejler oluşturmasını, mahallelerde grupların ortak yürüyüşlerle alanlara gelmesini hedefleyen bir çalışmayı örgütlemek önemlidir. Öğrenci, işçi ve işsiz gençliğin çeşitli buluşmalarda sorunlarını ve mücadeleyi tartışması talep mücadelesinin örgütlenmesi açsından önemlidir. Ayrıca bu 6 Mayıs Denizlerin idam edilişinin 50. yılına denk geliyor. Savaşların arttığı, savaş harcamalarının gençliğin geleceğine doğrudan ipotek koyduğu, NATO’yu tartışan genç sayısının arttığı bu dönemde 50 yıldır süren “Bağımsızlık, Demokrasi ve Sosyalizm” şiarını daha güçlü haykırmak önemlidir. 6 Mayıs anma ve etkinliklerinin örgütlenmesi, savaş karşıtı antiemperyalist bir tutumun yükseltilmesi gençlik mücadelesinin büyüyeceği zeminlerden bir tanesidir. Bu sene 1 Mayıs ve 6 Mayıs pandeminin ardından ilk kitlesel eylem ve anma etkinliklerine şahitlik edecek. Dolayısıyla gençlik mücadelesinin büyütülmesi açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Tabi Emek Gençliği açsından sadece alanlara veya büyük etkinliklere sıkışan bir durumdan ziyade bu çalışmalar esnasında geniş kesimlerle buluşma mücadeleyi oralardan büyütmek aracı olarak değerlendirilmektedir.

BİLİNDİK BİR BENZETMEYİ HATIRLATMAK

Emek Gençliği 9. Konferansı’nın karar ve sonuçları bu çetin dönemde daha güçlü, daha çalışkan ve daha kararlı bir çalışma planına, böyle bir gençlik mücadelesine ihtiyaç olduğunu bizlere gösteriyor. Kitabı okuyanlar ve örneği dinleyeler açısından bilindik, bazılarınız içinse ilk defa duyulacak olabilir ama insanın aklına ister istemez Stalin’in Sovyetler Birliği Komünist Partisi Tarihi kitabındaki Antaeus örneği geliyor. Antaeus Gaia’nın oğlu Deadalaus’daki arenasında mitolojik rakipleri ile dövüşür ve yenilmezliği ile anılır. Antaeus’un yenilmezliğinin sebebi gücünü topraktan almasıdır. Onu yenmenin tek koşulu toprakla olan bağını kesmektir. Stalin’de Bolşevik Partiyi Anteus’a benzetir. Stalin’e göre partiyi ayakta tutan, onu yenilmez yapan işçi kitleleriyle olan bağıdır, yenilmesinin tek koşulu ise işçi kitlelerinden koparılmasıdır. Bu örnek dünya tarihinde birçok komünist hareket için pratikte sınanarak da öğrenilmiştir. Çeşitli özgünlüklerine rağmen bu durum Emek Gençliği için de geçerlidir. Bunca tartışmanın sonuçlanması, kararlarının hayata geçmesi, geniş bir gençlik mücadelesinin örgütlenmesi Emek Gençliği’nin geniş gençlik kitleleriyle sürekli güçlenen bağları tesis etmesiyle mümkün olacaktır.

Emek Gençliği 9. Konferansının gösterdiği irade bu yöndedir. Önümüzdeki dönem mücadeleye yönelik bu kararlı tutum ve istikrarlı çalışma karşılık bulacaktır. Emek Gençliğinin 9. Konferansı kutlu olsun! 

Evrensel'i Takip Et