Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
20 Nisan 2022 18:58
/
Güncelleme: 22:08

Gençliğin ideolojik mücadelesi: İrrasyonalizme karşı materyalizm

Bireysel kurtuluşun kapitalist gerçekçilik ile birlikteliğinin gençlik için aşılamaması, kapitalizmi aşacak gerçekçi projenin, sosyalist tahayyülün henüz güçlenmemesindendir.

Gençliğin ideolojik mücadelesi: İrrasyonalizme karşı materyalizm

Kaynak: Unspalsh

Ender Şiar ARGIN

İstanbul

Emek Gençliği’nin geçtiğimiz hafta tamamlanan 9. konferansı, gençlik mücadelesinin sorunlarına ve imkanlarına dair önemli tartışmalara vesile oldu. Türkiye ve dünya gençliğinin içerisinden geçtiği koşullar ve bu koşulların ortadan kaldırılmasının yol ve araçları tartışması, zorunlu olarak gençliğin “ideolojik” konumlarına dair de sonuçlar çıkardı. Bu sonuçlar ışığında gençlik mücadelesinin ihtiyaçları bağlamında ideolojik mücadelenin kimi sorunlarına işaret etmeye çalışacağız.

Dünya ve Türkiye gençliğinin içinden geçtiği tarihsel koşulları savaş-ekolojik yıkım-kriz gibi bir dizi kaos unsuruyla tarif etmek mümkün. Öyle ki gençlik, kapitalist üretimin yasaları, çelişkileri dolayısıyla kapitalist krizlerin, silahlanma yarışının keskinleşmesi ve uluslararası tekellerin paylaşım kavgasının sonucu olarak savaşların, sermaye birikim süreçlerinin ekolojik sınırları ihlal etmesiyle “doğal” olmaktan çıkan salgın, iklim değişikliği gibi ekolojik/dünyevi felaketlerin eş zamanlı gölgesinde “yaşamda kalma” mücadelesini sürdürüyor.

KAPİTALİZMİN GÜCÜ VE ZAYIFLIĞI

Bu koşullarda hayatta kalmış olmak, bir sonuç olarak içinde yaşanılan toplumu, siyasi kurumları, ekonomik sistemleri vb. sorgulamayı da getiriyor. Ancak bu sorgulama, yer yer kendine kılavuz arayan bu tepkisel duygu-durum henüz dört başı mamur bir mücadeleye; hedefleri, amaçları saptanmış bir programa kavuşmuyor. Gençliğin iktidarlar, devletler ve kapitalistler tarafından kendi yaşam koşullarının sınırlarına müdahale edilmesine karşı gösterdiği anlık tepki ve reaksiyonlar, bu yaşam koşullarını sınırlandıran esas çelişkilere yönelik bir karşı koyuşa yol açmıyor.

Bu ideolojik yetersizlik, birbiriyle dolaysız ilişkili iki sonuca varmamızı mümkün kılıyor. Birincisi, uluslararası kapitalizmin yarattığı ağır atmosferin; yani çelişkilerin, krizlerin, artık makyajlanamayacak, kapatılamayacak, yama tutmayacak oluşudur. Gençlik, kapitalizmin ve dünya düzeninin yolunda gitmeyişinin ve sürdürülemezliğinin hiç olmadığı kadar farkındadır. İkincisi, bunca marazın ve sıkıntının, kendiliğinden bir alternatif, bir doğal karşıt yaratma konusundaki zayıflığın sürüyor olmasıdır. Bu noktada, burjuva-liberal paradigmanın, kapitalist bireyselleşme esaslı düşüncenin özellikle gençlik nezdinde dimdik ayakta olduğu söylenebilir. Gençlik içerisinde depresif, özgüvensiz, sorumsuz ve bohem bir havanın egemen olmasının esas güç zemini de burasıdır. Düne kadar bu özellikler, kapitalizmin başarısının sonuçlarıydı, bugün, bir yandan da başarısızlığının ürünleridir. Kapitalizmin egemen olduğu toplumun gençliğinin umutsuz, karamsar, mutsuz olması, bizzat kapitalizmin hayal dünyasının sonuçlarıdır. Kapitalizm ve düşünsel dünyası, pratik sonuçları itibariyle ağır yaralar alıyor almasına ancak alternatifinin ortaya çıkması noktasındaki tutukluk, kapitalizmin hastalıklı bir ihtiyar olarak ayakta kalmasına yardımcı oluyor. Burjuva bireyciliğinin maddi zemini muazzam bir çürümeyle, alternatif düşünceleri kapatma kudreti ise korunaklı ideolojik duvarlarıyla yaşamaya devam ediyor. Aynı anda hem bir zayıflık hem de bir güç üretiliyor. Şimdi soru, bunun nasıl mümkün olduğudur.

DÜŞÜNSEL ZEMİN

Küresel kapitalizm, uzunca bir süredir ezilen sınıfları ve onların genç kuşaklarını kendi hayatlarının sorumluluklarını almaya yönlendirmekte, sonra da onları hayal kırıklığına uğratmakta ustalaşmıştır.* Başarısızlığın, yaşamsal ihtiyaçların, mutluluk nesnelerinin karşılanamamasının suçu bireyin kendisinde olduğu gibi başarı, kalabalıklar içindeki tekillik, kötü giden toplumun iyi giden bireyleri olmak da öznel/iradi tutumdadır. İşlerin iyi gitmemesi koşullara ve olanaklara değil bizzat bu olanakları değerlendiremeyen bireye yazılır. Bireye yüklenen bu sorumluluk ve sorumsuzluk bireysel kurtuluş cephesine zemin hazırlar. Ancak bu zeminin inşa edilmesi kolay olmamış, kapitalizm büyük mücadelelere girmek zorunda kalmıştı.

Avrupa’da 70’li yıllardan itibaren büyük anlatı/ideoloji karşıtlığının ya da irrasyonalizmin, bilimsel düşünceye yönelik büyük taarruzun, uluslararası işçi hareketinin yenilgisinin ardından 1990 sonrası muazzam bir güç kazandığını ve kapitalizmin ideolojilerin sonunu ilan ettiği dönemle düşünce dünyasında bir baskınlık kurmayı başardığını söyleyebiliriz. Öyle ki, artık dünyevi dertlerin ve köklü değişimleri arzulayan dünya görüşlerinin zamanı geride kalmıştı. Şimdi devir, “görüşlerin dünyası”nın devriydi. Her türlü sistem eleştirisi baskı ve karamsarlıkla, totalitarizm ile mimlenmişti. Çoğulculuk, çok-kültürlülük, çok-sözlülük bütünleştirici tüm kategorileri, sınıf vb. mücadeleci çağrışımlar uyandıran kavramları saf dışı etmişti. Rasyonel ve sistematik düşünce ağır darbeler almıştı. Görececilik, kuşkuculuk, bilenemezcilik yeni dünyanın dinleri olarak kabul görmüştü. Gençlik içerisinde bugün hala yaygınlığını sürdüren özgüvensiz, uzun vade düşmanı, “çıkış yok”cu atmosfer ideolojik olarak uzun yıllardır pozitivizm, yapıbozumculuk, sinizm gibi bir dizi düşünsel kuramla koşullanmıştır.

Fisher’ın kapitalist gerçekçilik olarak kavramlaştırdığı ideolojik konsept, bu dönüşümün bugün vardığı noktayı açıklamak için önemlidir. Öyle ki Fisher’a göre kapitalizmin son büyük zaferinin (SSCB’nin dağılması) siyasal arenayı aşarak bilinç-düşünce dünyasında da tartışmasız bir üstünlük kurması, kapitalizm dışı alternatif arayışını bizzat kapitalizm eliyle mücrimleştiriyor. Neoliberalizmin ideolojik taarruzu, Fisher’ın altını çizdiği gibi “dünyanın sonunu düşünmenin kapitalizmin sonunu düşünmekten” daha kolay hale gelmesiyle vücut buluyor.** Alternatifi, var olanı aşmayı düşlemenin imkansız kılındığı, dünyadaki felaketlere rağmen kapitalizm sonrasının ufukta görünmediği bu can sıkıcı gerçekçilik etkisini sürdürüyor. Kapitalist gerçekçiliğin bu seçeneksiz gösterisi, sahte ihtiyaçların gerçek dünyası; insanlığın sorunlarının çözüme kavuşturabilmesi için toplumsal düzenin el birliğiyle altüst edilmesi arayışına değil bireysel kurtuluş arayışlarına daha uygundur.

BİLİMSEL DÜNYA GÖRÜŞÜ İHTİYACI

Dolayısıyla rasyonel ve sistematik düşüncenin suçlandığı, ideolojilerin rafa kalktığı, irrasyonalizm ve bilinemezcilik döneminin gençliğinin nesnel ilişkileri ve çelişkileri göremeyen, tereddütlü ve sorumsuz özellikler göstermesi olağandır. Bireysel kurtuluşun kapitalist gerçekçilik ile birlikteliğinin gençlik açısından aşılamaması, kapitalizmi aşacak gerçekçi bir projenin, sosyalist tahayyülün henüz yeterince güçlenmemesindendir. Bireyselleşmenin, bireysel özgürlüğün yolunu bütünsellikte, toplumsallıkta arayan bir düşünsel proje, henüz gençlik kesimlerinde etkili değildir. Öyleyse sorun, bu etkinin yaygınlaşması sorunudur. Bilimsel düşünce ve alternatif dünya özleminin, gerçekçi zeminlere basarak geleceği inşa etme sorunudur.

Aslında ideolojik mücadele, her zaman sıcak çatışmasını sürdürdü. Şimdi, bu çatışmanın yeni olanaklarıyla kapitalizmin devasa çelişkilerinin görülmesi ve ne ile değiştirileceğinin vaktidir. 1-Çelişkileri görmek, yaşanılan dünyayı yorumlamak, farkında olmak, her şeyden önce bir bilimsel düşünceyi gerektirir. 2- Halihazırda süren düşünsel ve toplumsal mücadelelerin el artırması, kapsamlı bir mücadele rotası, kapsamlı ve birikmiş sorunları aşmaya uygun bir bilimsel düşünceyi gerektirir.

Gençlik kendi günlük yaşamına dair aldığı önlemleri, koşullarını korumaya dönük mücadelesini, kendi yaşam koşullarının acımasız bir eleştirisi düzeyine yükseltmek zorundadır. Bu yolda, tercih edilecek çok da yol yoktur. Bilimsel bir dünya görüşü, maddi gerçekliğe basan bir düşünsel sıçramaya ihtiyaç vardır. Marksizmin popülaritesi ile (henüz) ters orantılı düşünsel kuvveti, bu ihtiyaca adaydır. Gençlik kesimleri bu kılıçtan keskin köprüde daha fazla yürümek istemiyorsa düşünsel ufkunu Marksizmin kılavuzuyla, diyalektik materyalist dünya görüşüyle genişletmelidir.

SONUÇ: İDEOLOJİNİN VAKTİ

İdeolojik bir pozisyon almak, “ideolojiyle yıkanmış zihinler” vaazının aksine kötü değildir. Çünkü bilinç, homojen ve çatışkısız değil kalıplar ve çözülmelerle, barikat ve kırılma noktalarıyla, klişeler ve yeniliklerle dolu, yaşayan, üreten, hareket halinde bir alandır. Düşünceyi eleştirel karakteristiklerinden uzaklaştıran, onu ele geçirmiş durağanlığı, bilinemezciliği, hareket yoksunu tarafsızlığı, toplumsallıktan uzak bireyciliği ancak düşüncenin eleştirel potansiyeli, uyuklayan yetileri zayıflatabilir. Marx’ın “mistik bilinç” diye tarif ettiği burjuva-liberal ideoloji bugün zayıf, güçten düşmüş, ayakta kalma zemininden yoksun kalmıştır. Zihnin, uzun rüyasından uyanmasının, düşünsel savaşın parçası olarak ayaklanmasının, önüne gelen soruları görmezden gelerek değil sorunlaştırarak ilerlemesinin yolu buna muktedir bir ideolojiyle yola devam etmek olabilir.

Bunun için atılacak ilk adım ise Marksizmi öğrenmenin ve yaygınlaştırmanın okulu olarak Emek Gençliği’nde örgütlenmek, kimi zaman yalnız başına sürdürülen ve içinden çıkılamayan bu düşünsel kavgayı, el birliğiyle gerçek zeminlere oturtmak olabilir.

*Ollman, Bertell (2018), Diyalektik Soruşturmalar, Çev. Cenk Saraçoğlu, Yordam Kitap, İstanbul, sf. 120

**Fisher, Mark (2010), Kapitalist Gerçekçilik, Çev. Gül Çağalı Güven, Habitus Kitap, İstanbul

Evrensel'i Takip Et