20 Nisan 2022 18:10

Sosyal bilimler Sabancı’ya mı yol gösterecek? 

Egemen sınıfların ablukasında akademi; devletin ürettiği politikalar ile hâkim sınıfın ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş bir gençlik kesiminin yaratıldığı alanlardan olmuş durumda.

Kaynak: Flickr

Paylaş

Ilgın ALİKOÇ

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

 

Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı adına her yıl, yılın temasına uygun şekilde sosyal bilimler alanında yazılmış makaleyi sunan yarışmacıların arasından kimi çalışmaların ödüllendirildiği bir tören düzenlemekte. 2022 yılının konusu “Küreselleşmenin Geleceği: Devletin Dönüşü mü?​” olarak belirlenen 17. Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri töreni 11 Nisan'da düzenlendi. Etkinliğin açılışında, Güler Sabancı “Bugün devam eden bu küresel soruna uluslararası alanda yaşanan çatışma ortamı eklenmiş durumda. Sınırlarımızın biraz ötesinde yaşanan savaş hepimiz için çok kaygı verici. Tüm dünya için barış ve huzur ortamının tehdit altında olduğu bu dönemde sosyal bilimlerin yol göstericiliğine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var.” sözlerini söyledi. Baktığınız zaman sermayedarların, devlet vurgusu yapması tesadüf değildir. Devletin her türlü aygıtını kendi lehine kullanan sermaye grupları; iktisadi, siyasi hegemonyasının devamlılığını zorla sürdürmeye çalışmaktadır. “Birlikte yaratmak ve geliştirmek felsefemizi sadece bilimde değil eğitimde, ekonomide, teknolojide ve daha birçok alanda yansıtmaya çalışıyoruz ve sonuçlarının başarılı olduğunu görüyoruz” diye devam etmiş sözlerine Güler Sabancı. Sabancı grubu gibi egemen sınıfların sosyal bilimlerde yaratmaya ve geliştirmeye çalıştığı ve bunu eğitim, ekonomi gibi alanlara yansıtmaya çalışması hatta bunu başarılı olarak görmesi ne yazık ki bizim aynı şekilde başarılı olarak gördüğümüz bir şey değil. Ekonomi politikalarının yalnızca iktidara ve yandaş sınıflarına kâr sağladığını, halkın ağır vergiler altında ezilirken, neredeyse her gün temel tüketim maddelerine dahi fahiş zamlar gelirken büyük şirketlerin borçlarının tek kalemde silinmesinden anlayabiliyoruz. Eğitimde özellikle akademide, sosyal bilimlerin ise artık bir bilim gibi diyalektik ve kümülatif biçimde ilerleyebilecek kapasitesini aşağıya çekmeleri nedeniyle “yol gösterici” bir hal yerine yoldan çıkmış bir hale getirdikleri bir durumla karşı karşıyayız.

AKADEMİDE SOSYAL BİLİM

Sosyal bilim eğitiminden bahsetmişken içi boşaltılan müfredattan, 2016’dan beri yapılan akademisyen kıyımından ve yerlerine atadıkları yandaş kadrolardan dem vurmadan geçmek olmaz. Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde sosyal bilimler üzerine verilen eğitimin niteliği tartışılır. Tartışılır dediğime bakmayın, atanmış dekanlar, kayyum rektörler, bunun üzerinden prim kasan sermayedarlar veya devlet için tartışılır bir durum değil. Son yıllarda süregelen ciddi bir tahribatın sonucunda akademinin içi boşaltılmış durumda. Atanmış kadrolarla birlikte demokratik mekanizmanın tahrip edilmiş olması her üniversitede gördüğümüz bir durum. Müfredatın artık neredeyse bilim dışı olması da sosyal “bilim”lerle adeta dalga geçiyor. Bununla birlikte zaten eğitime ulaşılabilirliğin eşit olmadığı yerde pandemiyle birlikte uçurum giderek açılmıştı. Okullar yüz yüze açıldığında ise sosyal bilimler eğitimi gören öğrencilerin ayakları yere basan tartışmalar üzerine interaktif bir biçimde bilgi paylaşımı yapabildikleri, bu tartışmalara yön verecek nitelikteki eğitime ulaşabildikleri bir alan olmadığını gördük. Sosyal bilimler, tarih boyunca düşünürlerin, iktisatçıların çeşitli kuramlarla zenginleştirdiği alanlar olmuşsa da şimdi bu eğitimi alan öğrencilerin bundan faydalanamıyor olduğu bir dönemdeyiz. Farklı düşüncelerin, farklı kuramların bırakın tartışılmayı adının dahi geçmediği akademide gençlere nasıl ışık tutabilir?

SOSYAL BİLİMLER HANGİ SINIFA YOL GÖSTERİYOR?

Bilim, eğitim, ekonomi, teknoloji… Bunlar, toplum için büyük önem taşıyan haliyle gençliğin de önemsediği bileşenler. Burada sosyal bilimlerin kime hizmet edeceği sorusu öne çıkıyor. Az önce akademi için söylediklerim aslında buradan ayrıksı değil. Akademi kendi geleceğini yaratıyor. Ancak egemen sınıfların ablukasında akademi; devletin ürettiği politikalar, uygulamalar ile hâkim sınıfın ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş bir gençlik kesiminin yaratıldığı alanlardan olmuş durumda. Bu bağlamda sosyal, siyasal bilimler egemen sınıfa hizmet etsin isteniliyor. Sosyal bilimlerde yaratılan bürokrasi vurgusu, gençlik kesimlerinde sıkça tartışılan liyakat mevzusu - ki her kadroyu yandaşlarıyla besleyen tek adam yönetiminin liyakat vurgusu yapması komiktir- gençlik kesimlerinin mücadelesini, geride tutma isteğinden kaynaklıdır. Sermayedarlar, mücadele ettikçe kazanım elde eden gençlik kesiminin körelmiş olmasını isterler. Öte yandan Güler Sabancı’nın yukarıda savaşa ilişkin geçen sözlerini tekrar düşündüğümüzde bu sözlerin rastgele ifade edilmediğini görüyoruz. Sosyal bilimlere, tüm dünyada barış ve huzur ortamı için elbette ki ihtiyaç vardır. Ancak burada, göz ardı edilmemesi gereken nokta dünyadaki barış ve huzur ortamının tüm dünya halkları için olmasıdır. Devlet- sermayedar iş birliğinde, her devirde yandaş olan burjuva sınıfının barışı bizim barışımız değildir.

ÖNCEKİ HABER

Tekirdağ'da denize kanalizasyon suyu karıştığı iddia edildi

SONRAKİ HABER

Kılıçdaroğlu: Erdoğan, sen Kaşıkçı davası ile bu devletin memleketin egemenliğini sattın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa