1 Mayıs’a taleplerimizle gitmeliyiz çünkü ‘bu böyle’ gitmez
Önümüzdeki 1 Mayıs'ta güçleşen yaşam koşullarının düzeltilmesi, zamların geri alınması, ücret ve maaşların artırılması talebiyle alanlarda olalım, bu böyle gitmez!
Fotoğraf: Evrensel
Serap ÇELİK
Ankara
1 Mayıs’a sayılı günler kala ben de sağlığımla ilgili yaşadığım sıkıntılardan bahsetmek istiyorum. Bundan altı ay önce geçirmiş olduğum bir operasyon sonrası fizik tedavi görmem gerekti. Tedavim sürerken boynumda birdenbire oluşan lenf nodları tedavinin içeriğini değiştirdi. Fizik tedavi doktoru beni bir genel cerrahın görmesini ancak onun izniyle tedaviye devam edebileceğini söyledi. Ben de bir üniversite hastanesinden, 15 gün uğraşarak, haftada sadece bir gün öğleden sonra hasta bakan bir genel cerrahın özel muayenesinden randevu alabildim. Saat 15’te hastanede olmam söylendi fakat ben 55. hasta olarak gece 23’te muayene olabildim.
6 ay sonrasına verilen tetkiklerimi ücret farkı ödeyerek 10 gün içinde yaptırabildim. Aradan 3 ay geçmesine rağmen sonuçları doktora gösteremedim. Bir yandan yarım kalan fizik tedavim bir yandan çıkan sonuçların değerlendirilmemesi beni çok zorda bıraktı. Muayene için benimle birlikte sıra bekleyen hastalar içerisinde birçok kanser hastası vardı. O kişiler için bırakın günü, ayı, saatler bile çok önemli. Üniversite hastanelerinde muayene ve ameliyat yapacak doktor sayısı gözle görülür derecede azaldı. Doktorlar tetkik yazarken, “hepsini yazamıyoruz, ödeneğimiz yok” diyorlar. Devlet hastaneleri derseniz, 182’den sıra alabilmek çok zor, Şehir hastanelerinin uzaklığı da cabası. Son günlerde, otobüste, markette, hastanede, arkadaş ve aile toplantılarında benim yaşadığım gibi sağlığa erişememe ile birlikte zamlar ve ekonomik sıkıntılar da hep gündem. Geçenlerde otobüs sırası beklerken hiç tanımadığım orta yaşlı bir kadın yanıma yaklaşarak benimle dertleşmek istedi. Aynı hastaneye gittiğimiz için epey bir dertleştik. Bir yıl önce bir ameliyat olmuş, ameliyatta yapılan hata sonucu tekrar bir ameliyat daha olmak zorunda kalmış. Bir yıldır sürekli hastaneye belediye otobüsü ile iki vasıta değiştirerek gelmek zorunda olduğunu söyleyerek konuya girdi. Kendisi ev hanımı, eşi çalışıyor, iki çocuğu da şehir dışında okuyormuş. Kendisinin hastalığından dolayı düzenli beslenmesi, salata, et, meyve tüketmesi gerektiğini fakat alacak gücü olmadığından sadece çorba ve ekmekle beslendiğini, hazır su alamadığı için suyu musluktan içtiğini, gelip giderken harcadığı yol parasının kendini çok zorladığını söyledi. Çocuklarına gönderdiği para kısıtlı olduğu için evden erişte, tarhana, turşu yapıp gönderdiğini, bunlarla idare ettiklerini, hayat şartlarının güçlüklerinden bahsetti.
Markette alışveriş yaptıktan sonra kasada ödeme yaparken aldığım şeylere ödediğim miktar beni şaşırtınca, kasiyer çocuk herkesin aynı şekilde olduğunu, artan fiyatlar karşısında insanların çok zorlandığını, birçok kişinin sadece bakıp gittiğini söyledi. “İmkânım olsa bir gün bile kalmayacağım, yurt dışına gideceğim, ülkede yaşam çok ağırlaştı” diye de ekledi. Bir hafta aldığımız ürünün fiyatı ertesi hafta yeniden artmış oluyor, zamlara yetişemiyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı, gıda, temizlik, hijyen ürünlerini almakta güçlük çekiyoruz. Gündüzleri doğal gaz yakmıyoruz, elektrik kullanırken korkuyoruz gelecek yüklü faturalardan.
Uzun zamandır görmediğimiz arkadaş, eş dostlarımızla bile bir araya gelince konuştuğumuz tek konu bunlar oluyor. Önümüzdeki 1 Mayıs'ta güçleşen yaşam koşullarının düzeltilmesi, zamların geri alınması, ücret ve maaşların artırılması talebiyle alanlarda olalım, bu böyle gitmez!