22 Nisan 2022 23:43

"Hal böyleyken neden bir araya gelip mücadele etmeyelim?"

"Biz de toplumsal sınıfımızın ve kaderimizin birlikte çizildiği işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs'ta meydanlarda emek, barış, özgürlük, adalet ve demokrasi için haykıracağız!"

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Emre CAN
Gaziantep Üniversitesi öğrencisi

Üniversiteli gençlerin okudukları bölümlerden herhangi bir gelecek beklememesi, güzel bir yaşam hayal edememesi, mezun olunca bir kısmının işçi olarak, bir kısmının kendi alanlarında asgari koşullarda çalışarak, bir kısmının da işsiz olarak yaşamlarını idame ettirecek durumda olması, öğrencilerin kaderini işçi sınıfının kaderiyle ortak kılma noktasında daha belirgin bir hale getiriyor.

Gaziantep Üniversitesi'nde Emek Gençliği’nin çağrısıyla geçtiğimiz günlerde bir araya geldik. Buluştuğumuz öğrenci arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde herkes farklı sorunlarını dile getirdi.

Kimisi farklı şehirden üniversiteye gelip, yetersiz KYK yurtlarında yer bulamayıp belki cemaat yurtlarına paralar ödeyip orada yaşadıklarıyla bunalımlara giriyor, belki de rutubetli bodrum katlarındaki tek odalı hücremsi evlere yüklü miktarlarda paralar ödeyip bir şekilde eğitimine devam etmeye çalıştığını söylüyor.

Mühendislik öğrencileri, karınlarını doyurmak için sağlıksız, lezzetsiz yemeklere paralar ödediklerini, üniversitede binlerce ikinci öğretim öğrencisi olmasına rağmen yemekhanede akşam yemeği çıkmadığını; hukuk öğrencileri dersleri bittikten sonra ders çalışmak isterken kütüphanelerinin ders bitim saatinde kapandığını, kimi öğrenciler kitap alamadıklarını kimi öğrenciler de dersleri geçmek için almak zorunda oldukları araç gereçleri diğer ihtiyaçlarından kısarak alabildiklerini söylüyor ve sorunlar böyle uzayıp gidiyor.

Öğrenciler, karamsarlığa kapılıp sorunların bu şekilde devam ettiğini ve ellerinden bir şey gelmediğini ifade ederken bir kısmı çözümü kariyer fuarlarında umut tacirliği yapan şirketlerde iş bulma, bir kısmı yurt dışında güzel bir hayat yaşayabileceği gibi bireysel çözüm arayışlarında arıyor.

Bu sayede kapitalizm ve dolayısıyla siyasal iktidar da; baskıya, sömürüye, adaletsizliğe karşı hakkını aramayan, sesini çıkarmayan, mücadele etmeyen, mutlak surette boyun eğen pasifize edilmiş bir gençlik yığını oluşturma amacına ulaşmayı düşlüyor.

Bununla birlikte üniversitemizdeki arkadaşlarla buluşmamızda tartıştığımız gibi Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin atanmış rektörü kabul etmemesi ve aylarca protesto ederek kimi zaman polis şiddetine maruz kalmalarına, kimi zaman okuldan atılmalarına, kimi zaman da gözaltına alınmalarına rağmen boyun eğmeyerek birlikte mücadeleleriyle kazanıma ulaşmaları; üniversite gençliğinin sistemin düşlediği gibi pasifize edilmiş bir gençlik olmadığının göstergesidir.

Yaklaşan 1 Mayıs'ın tarihçesine, anlam ve önemine baktığımızda ve buna dair yaptığımız tartışmalar eşliğinde şu an sahip olduğumuz hakların bireysel davranışlarla değil halkın, gençliğin kolektif örgütlü mücadelelerin sonucunda kazanıldığı konusunda hemfikir oluyoruz.

Hal böyleyken biz neden bireysel hareket edip sonuç alamadığımız, karamsarlığa düştüğümüz, umudumuzu kaybettiğimiz bu günlerde sahip olmamız gereken barınma, yemek, eğitim, özgürlük gibi en temel haklarımız için bir araya gelip mücadele etmeyelim?

Öyleyse sömürüye, baskıya, adaletsizliğe karşı biz de gençlik olarak toplumsal sınıfımızın ve kaderimizin birlikte çizildiği işçi-emekçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs'ta meydanlarda emek, barış, özgürlük, adalet ve demokrasi için haykıracağız! Yaşasın 1 Mayıs!

ÖNCEKİ HABER

CHP’li milletvekillerinden 23 Nisan raporu: Son 10 yılda 250 bin çocuk istismara uğradı, 556 çocuk çalışırken hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

"Hal böyleyken neden bir araya gelip mücadele etmeyelim?"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa