Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent: Demokrasi talebi içerik kazanmalı
Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent Gezi kararını ve direnişten bugüne gelinen süreci değerlendirdi: Bir tiranı ancak halk yenebilir.
İLGİLİ HABERLER
Gezi davasında skandal karar: Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklara 18'er yıl hapis cezası verildi
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Gezi direnişine ilişkin üçüncü kez gerçekleştirilen davada verilen mahkumiyet kararının yankıları sürüyor. Kararı ve Gezi direnişinden bu yanan şekillenen siyaset biçimini değerlendiren Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, “Gezi’den sonra halk seçmen olarak sağ meşreple yeniden inşa edildi; bizzat ana muhalefet CHP tarafından. Bugün bunun nasıl bir hata olduğunun anlaşılması, demokrasinin içerik kazanması gerek” dedi.
Skandal Gezi kararını Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ile konuştuk. Gezi direnişini “Talana, yolsuzluğa, diktatörlüğe karşı milyonların sokağa döküldüğü bir hareket; lideri, temsilcisi olmayan, hiçbir kurumsal yapının temsil kapasitesinin yetmediği bir direniş” olarak niteleyen Demirkent, “Gezi davasını bir yargılama olarak görmek, adlandırmak mümkün değil. Osman Kavala yıllarca olmayan delillerle siyasi rehine olarak tutuldu; AİHM’nin tutuklamanın siyasi saiklerle yapıldığı ve derhal tahliyesinin gerektiği hükmüne rağmen. Bakanlar Komitesi’nin ihlal prosedürünü başlatmasına rağmen” ifadelerini kullandı.
Yargılama sürecine değinen Demirkent “Devletin, hükümetin ve partinin başı -hepsi aynı kişi- defalarca açıklama yaptı. Kavala için tahliye kararı verildiğinde kararı veren mahkeme heyetini hedef aldı, daha salıverilmeden yeniden gözaltına alınıp tutuklanmasını sağladı. 600 küsur sayfa iddianamenin içinden bir tane hukuki argümantasyon, bir tane delil çıkaramazsınız ama Anayasa Mahkemesi 8’e 7 verdiği kararla delili gerekli görmedi, ihlal bulmadı. Baştan beri hukuki bir yargılama değil; siyasi rehinelik davasıydı. İntikam davasıydı. Osman Kavala’yı, Mücella Yapıcı’yı, Çiğdem Mater’i, Hakan Altınay’ı, Mine Özerden’i, Can Atalay’ı, Tayfun Kahraman’ı, Yiğit Ali Ekmekçi’yi bu intikam arzusunun nesnesi yaptı” hatırlatmasında bulundu.
"HUKUK DEVLETİ YOK"
Bu intikamı kişisel bir duygu, içi boş bir keyfilik olarak görmenin siyasal açıdan doğru olmayacağının da altını çizen Demirkent, “Gezi Parkı direnişi, AKP’nin siyasal hegemonyasını, rıza üretme kapasitesini kaybettiğinin işaretiydi. Haziran 2015 seçimlerinin işaret fişeğiydi. Demokratik içeriğin temsil dışında belirlenebileceğinin göstergesiydi, eşitlik ve özgürlük arzusunun, barışın, insan onurunun isyanıydı. Haziran 2015 seçimlerinin ardından AKP-MHP ittifakının yaratığı olarak karar verilen OHAL ile temeli atılan 2017 Nisanı’nda gayrimeşru ve gayrihukuki bir plebisitle inşa edilen rejimin tam karşısında ne olabilirse Gezi oydu” diye konuştu. AKP-MHP tarafından yaratılan rejimin ve bununla bütünleşen devletin intikam arzusu ve kininin nedenin bu olduğunu anlatan Demirkent, “Dolayısıyla karar için skandal demeyi doğru bulmuyorum; skandalı utanç verici bir olay ya da bir kişinin ününü zedeleyecek bir olay anlamında kullanıyorsak eğer, burada bir skandal yok. AKP-MHP devletinin yarattığı hukuk bürokrasisi, bu kararıyla gurur duyuyor, ününe ün katıyor olmalı; çünkü bunu amaçlıyordu. Hukuk devleti açısından bir skandal diyebiliriz tabii ama bunu dikkate alacak bir hukuk devleti yok” dedi.
Kararın önümüzdeki döneme yansımasına dair de değerlendirmelerde bulunan Demirkent, “Önümüzdeki süreci görmek için ardımızda bıraktığımızı hatırlamanın faydalı olduğu kanaatindeyim. Gezi’nin hemen ardından 2014 yılında bir Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. O zamanki muhalefetin MHP’nin gösterdiği İhsanoğlu’nu aday olarak takdim ettiğini hatırlarsınız. Bu kararı basit anlamda ve sadece “sağa yanaşma” olarak görmemek gerek” dedi. 2014 cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin Gezi’de doğrudan, adıyla sanıyla, talepleriyle ortaya çıkan “halk”ın seçmen olarak yeniden inşası olduğuna vurgu yapan Demirkent, “Ardından barış sürecinin sonlandırılması geldi. Fethullahçı çeteyle devleti ele geçirme projesinin kavgayla bitmesini müteakip AKP-MHP’nin OHAL aracılığıyla devleti yeniden inşası; barış sürecinin bitirilmesi, iktisadi krizin yarattığı sorunların halka yıkılması ve her türlü direnişin, örgütlenmenin zor ve şiddetle bastırılması…” dedi.
"AYNI ŞEYİ YAPIP YENİ BİR ŞEY BEKLEMEK, SONUÇ VERMEYECEK"
“Bugün durduğumuz yerde, Gezi davasının yaratacağı etkiyi neyle karşılaştırarak anlayabiliriz?” sorusunu soran Demirkent devamında “Örneğin 2015 Haziran -Kasım arasında başlayan yüzlerce yurttaşın öldürülmesiyle sonuçlanan şiddet mi? Dokunulmazlıkların kaldırılması mı? Demirtaş’ın ve dokunulmazlıkları kaldırılan vekillerin tutuklanması mı? OHAL’in kalıcı hale getirilmesiyle devlet inşasında araçsallaştırılması mı? 2017 plebisitinin ardından atı alanın Üsküdar’ı geçmesi mi? Bunların her birinde iktidarın uyguladığı teste karşı muhalefetin verdiği yanıtları yakın dönem tarihinden biliyoruz. Ya da durduğumuz yerde yakın geleceğe ilişkin bir karşılaştırma yapalım. HDP kapatılırsa ne olacak örneğin? Bundan sonra sürecin nasıl gelişeceğini buradan çıkarmak mümkün: Eğer öncekilerle aynı şeyler yapılırsa, örneğin anayasaya aykırı ama evet, ilk seçimde gidecekler aman kitlesel gösterilerden uzak durun, sağdan en çok kim oy alacak bakalım denirse olacak olan ne yazık ki belli. Aynı şeyi yapıp yeni bir şey beklemek sadece siyasette değil, hayatın herhangi bir alanında sonuç vermeyecektir” tespitinde bulundu.
"TİRANI ANCAK HALK YENEBİLİR"
İktidarı elinde bulunduran blokun baskıcı politikalarının karşısında seçim sandığının işaret edilmesinin yeterli olup olmadığı sorusunu yanıtlayan Demirkent, “Bu soruyu Türkiye’ye dair hiçbir fikri olmayan birine sorduğunuzu varsayalım. Hatta çağımızdan biri de değil. Örneğin bundan 2500 yıl önceden Atina Polisi’nden çıkıp gelmiş biri. İki tür tiran vardır diyecektir, biri yasa dışı yollarla iktidara gelir, diğeri yasal yolları kullanarak iktidara geldikten sonra bütün rakiplerini elindeki yasayla kazanılmış gücü kullanarak tasfiye eder. Artık o da bir tirandır. Yanlış anlaşılmak istemem, seçim önemlidir ama tirana karşı seçimde aritmetikten daha önemli bir şey var: Bir tiranı ancak halk yenebilir. Gezi’den sonra halk seçmen olarak sağ meşreple yeniden inşa edildi. Bizzat ana muhalefet CHP tarafından. Bugün bunun nasıl bir hata olduğunun anlaşılması, demokrasinin içerik kazanması, taleplerin örgütlenmesi ve seçime o taleplerin girmesi gerek. Muhafazakarları kim temsil eder, laikleri kim temsil eder değil artık mesele, öyle görülüyorsa, görülürse yazık olur.”
Demokrasi, barış ve emekten yana güçlerin tutumuna ilişkin de konuşan Demirkent, “Bir araya gelerek, halkın taleplerini örgütleyerek, güçlenerek; seçmenden halka, kurulmuş, inşa edilmiş olandan kurucu olana bir hareketi besleyerek; aşırı sağ ve sağ arasında sıkışmış seçmene halk olarak gücünü hatırlatarak… Siyaset Türkiye’de verili olana dayanıyor. Ama siyaset verili olanı, aritmetiği değiştirmek demek. Gerçeklik olarak sunulanı gerçek ile değiştirmek” ifadelerini kullandı.
Evrensel'i Takip Et