‘Bu şantiyenin iş güvenliği’ işçi sınıfının canı ve emeği üzerinden sağlanmakta!
Ağır ve uzun çalışma, düşük ücret, mobbing, meslek hastalıkları ve iş cinayetleri... Şimdi zamlara, yoksulluğa, iş cinayetlerine karşı insanca yaşamak için birleşik, yaygın 1 Mayıs için ileri...
Fotoğraf: Pixabay
Deniz İPEK
İş Güvenliği Uzmanı
1 Mayıs yaklaşırken işçi sağlığı ve güvenliğine dair olan sorunları ekonomik kriz, esnek ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşması, işten çıkarmalar, iklim durumu (yoğun kar yağışı) gibi koşullar belirledi. İşçiler hayat pahalılığı ve işten çıkarma tehdidi nedeniyle güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm ediliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG); tıp, mühendislik ve sosyal bilimlerle ilgili çokbilimli bir alan. Ancak dünyadaki birçok İSİG çalışmalarının yanı sıra Türkiye’de İSİG denildiğinde halk sağlığı mücadelesi ve sınıflar mücadelesi ağırlıklı anlam taşıyor. Asgari ücret düzeyinin tüm ücretliler içindeki oranı yüzde 70’e ulaştı. İşten atılma baskısıyla işçiler daha çok çalıştırılıyor, üç işçinin yapacağı iş iki işçiye yaptırılıyor. Yine bu dönemin Türkiye çapında yoğun kar yağışı ile geçmesi işçilerin işyerlerine ulaşmalarından tutun enerji, yol, kargo, genel hizmet gibi işkolları başta olmak üzere işçi sınıfı üzerindeki iş yükünü daha da ağırlaştırdı. Diğer yandan yüzlerce işçi direnişi de gerçekleşti. Mustafa Zafer Genç’in emekli olduktan 19, vefat etmesinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Yargıtay 10. Dairesinin mezotelyomayı meslek hastalığı olarak kabul ederek SGK Başkanlığı İstanbul İl Müdürlüğü ve Türkiye Denizcilik İşletmelerini haksız buldu.
SERMAYENİN SÖMÜRÜ ÜSSÜ
Taşeron sisteminin hakim olduğu serbest piyasa koşullarında Türkiye ekonomide geldiği yer, iktidarlar ve kapitalistler tarafından ucuz iş gücü merkezi haline getirilen, “Çin modeli”, “Türk modeli” diye diye sermayenin sömürü üssü. 15 Temmuz ve salgın sonrası için emek sömürüsü; esnek, güvencesiz(Kod29-Kod 43, 44, 45, 50), kuralsız, angarya yüklenip, kayıt dışı fazla çalışmalarla sendikasızlaştırılarak kapitalistler için dikensiz gül bahçesi haline getiriliyor. Madenlerde, inşaatlarda, barajlarda, hastanelerde, nakliye işlerinde işçiler ölüyor. Giderek yükselen ölümlü iş kazaları ve kalıcı iş göremezliklerle karşı karşıya kalan da yine işçiler oluyor.
ÇOCUK İŞÇİLİKLE MÜCADELE DE 1 MAYIS TALEPLERİNDEN OLMALI
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) hazırladığı raporlara göre, 2022 yılının ilk üç ayında en az 347 işçi hayatını kaybetti. Turizm, tarım ve inşaat sezonu açılıyor, işçi sağlığı önlemlerin en çok ihmal edildiği, güvencesiz sektörlerden inşaat ve tarımdaki iş cinayetleri her yıl en çok ölümlü kazanın olduğu sektörler olmayı sürdürüyor. Mülteci emeğinin de yoğun olduğu inşaatlarda yüksekten düşme, mevsimlik tarımda da işçilerinin taşınması acil önlemler listesinin başında. Türkiye’de milyonlarca göçmen işçi var ve bu işçilerin büyük bir çoğunluğu kayıt dışı olarak çalışıyor ve çalışma izinleri bile hala patronların inisiyatifinde ve yine iş cinayetleri gizleniyor. ILO, Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı ilan etse de hükümet önlem aldığını belirtse de çocuk işçi ölümleri devam ediyor. Her yıl ortalama 60-70 çocuk işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz. Çocuk işçilik güvencesiz çalıştırmanın en önemli kaynaklarından olduğu için görmezden geliniyor ve önlem alınmıyor. Çocuk işçilik ile mücadelede bu 1 Mayıs’ın önemli taleplerinden olmalı. Ekonomik kriz, mobbing ve fazla çalışmaya bağlı işçi intiharları devam ediyor. Kripto para, şans oyunları işçilerin arasında yaygın geçinmek için banka ve tefecilerden alınan borçlar işçi intiharlarını arttırabilir.
HÜKÜMET SORUNUN ESASINI ÇÖZMEK İSTEMİYOR
Hükümet patron otoritesini, sadece yasal değişikliklerle, patronları kâr hırsına kapılmakla suçlayarak sınırlandıramayacağını biliyor. Ayrıca yürütme, patron otoritesinin ancak işçilere özgür toplu pazarlıklı sendika hakkının verilmesiyle sınırlandırılabileceğini de bildiği için Kovid-19 dönemini fırsata çevirip tüm TİS’leri ertelemişti. İş güvenliğini denetleyecek en etkili yollardan biri, sendikalı çalışanın kendi çalışma koşullarını sendikası aracılığıyla denetleme hakkı. Hükümet buna karşın özgür sendikacılık doğrultusunda adım atmak istemiyor. Çünkü hükümet, ucuz işçilik üzerinden rekabet etmek, kayıt dışı, mülteci emeği üzerinden sermaye birikimi yaratmak, taşeron sistemi, kıdem fonu, işsizlik fonu üzerinden kaynak aktarabilmek için güvencesiz bir işçi kitlesinin gerekli olduğunu biliyor. Hükümet, iş cinayetlerini durdurmak, işin esasını çözmek istemediği için sorunun etrafından dolaşmakta, İSİG çalışmalarının kağıt üzerinde kalmaya mahkum mevzuat, önlemler ve kanun ertelemeleriyle oyalamayı politika yapmak olarak görüyor. Emeğin sadece artı değer olarak görülmesi ve Türkiye’nin iş cinayetleri ülkesi olması arasında sıkı bir bağ var. Çimsetaş işçisi: ”22-23 yaşında girdim fabrikaya. 20-21 saniyede dövdüğüm parçayı, yaşım olmuş 40, şimdi 17 saniyede yaptırıyorlar.” Aradaki 4 saniyede bir işçi ölüyor! İşyeri ve fabrikalarda bıçak kemiğe dayanmış durumda; ağır ve uzun çalışma, düşük ücret, mobbing, meslek hastalıkları ve iş cinayetleri… Şimdi zamlara, yoksulluğa, iş cinayetlerine karşı insanca yaşamak için birleşik, kitlesel, yaygın 1 Mayıs için ileri!