1 Mayıs mektupları: Emekçiler olarak kendi çıkarlarımız için birleşip akışı tersine çevirme zamanı
Gebze'den sağlık emekçisi, TOBB Üniversitesinden öğrenci ve genç bir işçi 1 Mayıs öncesi taleplerini Evrensel'e yazdı.
İLGİLİ HABERLER
Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri: Ekmeğimiz, geleceğimiz ve haklarımız için 1 Mayıs’ta Anıtpark’tayız
Ege'de 1 Mayıs coşkusu: İzmir ve Denizli'de işyeri kutlamaları yapıldı
Sağlık emekçileri 1 Mayıs'ı hastanede kutladı: Şiddete, krize ve adaletsizliğe karşı 1 Mayıs’ta Maltepe’deyiz
Mustafa YILDIZ
Gebze'den sağlık emekçisi
SAĞLIK EMEKÇİSİNDEN 1 MAYIS MEKTUBU: YARINA UMUTLA VE KAVGAYLA
1 Mayıs’a giderken, sağlık emekçilerinden değerli Evrensel okurlarına ve yarına umutla bakanlara; merhaba!
Öncelikle yazının memur olmayan okurlar tarafından anlaşılması için kısa bir açıklama: Kamu emekçilerinin mücadele ve direnişlerle ehlileştirdiği 657 sayılı Devlet Memurluğu Kanunu’yla; memurlara iş, iş yeri ve ücret güvencesi getirilmişti. Ancak AKP eliyle bu insani haklar yok edildi. Memurun iş güvencesi bir KHK'ya bakar oldu. İş yeri güvencesi, sürgünler ve geçici görevlerle budandı. Ücret güvencesiyse, "Ek ödeme", "Döner Sermaye" ve “Performans" adı altında, emekliliğe yansımayan ve ödenip ödenmeyeceği belirsiz ücretlendirme biçimleriyle yok edildi.
Yandaş, besleme medyada sıklıkla şu manşetlerle karşılaşıyoruz: Memura müjde! Emeklilere müjde! Çiftçiye büyük destek! Öğrenciler yaşadı! Okumayan toplumumuz da bu haberlere inanıyor ve kendi halinin de bir gün düzeltileceğini umarak bekleyip duruyor...
Sağlık emekçileri açısından buna son örnek; Kovid-19 salgınında “sağlıkçılara büyük müjde” söylemi eşliğinde, döner sermaye ödeneğinin üst sınırdan verileceği yalanı oldu. Sağlık Bakanı tarafından topluma, sağlık çalışanlarına salgın süresince Döner Sermaye ödeneğinin en üst sınırdan verileceği duyuruldu. Ancak Sağlık Bakanı'nın açıklamasından sonraki üç ay tavandan yatırılan döner sermaye payları, sonraki ay ve devamında ise aylarca normalin altında yatırıldı. Son olarak da Pandemi Servisleri ve Poliklinikleri "Özellikli Birim" statüsünden çıkarıldı (Özellikli Birimlere, Döner Sermaye payı yüzde 25 artırılarak ödenir.) Yani biz sağlık çalışanlarına "Hakkınız ödenmez" dediler ve ödemediler.
Sağlık Ön Lisans mezunu bir sağlık teknikeri olarak, 21 yıldır Sağlık Bakanlığına bağlı çalışmaktayım. Mart ayında aldığım maaş 5 bin 612 TL. Emekli ikramiyem ve emekli maaşım bu miktar üzerinden hesaplanacak. Sabit Ek Ödeme ve Döner Sermaye ödeneği ile birlikte elime geçen para yoksulluk sınırının altında. Yani ülkemin yüzde 90'ı gibi yoksulum! Her geçen gün daha da yoksullaştığımın farkındayım...
Geçmişe baktığımızda; ekonomik, özlük ve sosyal haklarımızı korumak ve artırmak amacıyla 1989 Kamu Çalışanları Platformu’yla başlayan, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile taçlanan ve kamu emekçilerinin fiili, meşru ve militan mücadelesiyle elde edilen bütün kazanımlarla görece refah ortamına ulaşılmıştı. Ancak sonrasında, mücadeleyi unutan ve yandaş sarı sendikalar içinde uyutulan emekçiler bütün bu kazanımlarını kaybettiler. Sağlık emekçileri, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) olarak yaptığımız tüm uyarılara ve çağrılara rağmen, ancak bugün büyük bir yoksullaşma yaşayınca bizlerin haklılığını görmeye başladılar. Emperyalizmin Neo-Liberal saldırısının tetikçisi olarak AKP eliyle yaratılan Sağlık'ta parçalı istihdam sebebiyle (Taşeron, Geçici, Sözleşmeli vs.) artık kamu emekçilerinin mücadelesinin sendikaların yanında, yeni mücadele araçlarına ihtiyacı olduğu aşikâr. Bugün itibarıyla, 657 sayılı yasaya göre çalışan sağlık emekçileri için 51 sendika kurulmuş ve hepsi örgütlenme yarışında. Bunun, emekçilerin örgütsüzlüğü için yönetenlerin bir taktiği olduğu da ortada. Bu ablukayı kırmak için yeni örgütlenme biçimleri bulmak zorundayız.
Biz, SES'te örgütlenmiş sağlık emekçileri olarak; insani çalışma şartları, insanca yaşayabilecek ve emekliliğe yansıyacak temel ücret, güvenceli iş ve güvenli bir gelecek için mücadelemizi sürdürüyoruz. Yarına umutla ve kavgayla, yeniden merhaba!
KUTUPLAŞTIRMAYA KARŞI 1 MAYIS’A
Enes IŞIK
TOBB Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi
Kutuplaşma, AKP iktidarının yürütmekte olduğu çok tehlikeli bir propaganda biçimi ve bu propagandadan hepimiz az çok etkilenmekteyiz. AKP yönetiminin, kutuplaşmayı propaganda ettiği bu dönemlerde 1 Mayıs bizim için hayati bir önem taşıyor çünkü 1 Mayıs'ta hepimiz bir olup sokaklarda hep beraber hakkımızı savunuyor olacağız. Yıllardır sürdürülen bu propagandanın en büyük düşmanı birlik olmak ve birlikte mücadele etmektir. Bizi ayırmak ve düşman etmek istiyorlar. Boşuna dememişler; Böl, parçala, yönet. Gençlik olarak bize düşen, işçi sınıfının yanında olmak ve bu kapitalist düzene karşı gelmektir. 1 Mayıs, bir tatil günü olarak görülmemelidir; zira 1 Mayıs bir dayanışma günüdür. Kapitalizmin boyun eğdiği gündür, 3 yıldır salgın bahane edilerek yapılmasına engel olunan bu günün önemi her geçen gün artarak öne çıkmaktadır. Benim 1 Mayıs’tan beklentim; birlik, beraberlik ve dayanışmadır. Onlar bizi kutuplara bölmeye çabaladıkça biz daha sıkı birleşeceğiz ve bu sömürü düzenine dur diyeceğiz.
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN BU ÜLKEDE BİR GELECEK KURMAK HAYAL DEĞİL
Kocaeli’den genç bir işçi
Merhaba evrensel okurları ben genç bir işçiyim sizlere çalıştığım işyerinde ülke ekonomisinin işçilerinin kendilerine ve ailelerine olan yansımalarının sohbet aralarında belirgin olarak ortaya çıkan birkaç yaklaşımları aktarmaya çalışacağım.
Çalıştığım işyeri maaş bakımından piyasa göre biraz üstünde olan bir yer çalışanların bir çoğu on yıllarını bu fabrikaya vermiş.
Geçenlerde çay molasına çıktığımız kapıdan mola alanına doğru yürüdüğümde normalde en fazla bir iki kişinin olduğu mola alanında 15 işçi vardı hepsi hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.
Konuyu anlamam uzun sürmedi hepsi çocuklarını yurt dışına nasıl yollarız diye bir birlerine bilgi veriyordu kimisi giden komşusunu kimisi kendi evladının nasıl gittiğini anlatıyordu. Kendi evlatlarını kendi doğup büyüdükleri ülkede bir gelecek göremedikleri için yollamak için telaşlanmışlar ve ne kadar erken o kadar iyi gözüyle bakıyorlar. Sebep olarak ise üniversite bitirmiş çocuklarının iş bulamaması ve bir gelecek kuramayış olmalarına bağlıyor. Bir ara daha önceden oyunu Ak Parti’ye vermiş olan bir işçi "Çoluk çocuğumuzun geleceğini yediler ellerim kırılsaydı da vermeseydim" diye söyleniyor
Biraz sonra yurt dışında alım gücünün yüksek oluşundan dem vuruyorlar konu açılmışken bir diğer işçi " Söylemesi ayıptır hafta sonu çocuklar dondurma yiyelim dediler bir yer görmüşler oraya götür baba bizi dediler bende kıyamadım götürdüm birer top külah aldık yani 4 top dondurma cebimde 50 TL var; çıkartıp veriyordum tam adam demesin mi 100 tl içimden ulan arkadaş savaş mı var yahu dedim mecbur uzattım kartı" diye ekliyor.
Çayları içerken herkes ekonomik koşullardan, dayatılan hayat şartlarından artık çok rahatsız olduğunu sürekli dile getiriyor. Çocuklarının kurtuluşunu başka bir ülkede, Avrupa’da görüyorlar fakat bir yandan da “Senelerdir çalışıyoruz bizim diye diye kendimizi yırttığımız memlekette çocuklarımız kalsın istemiyoruz” diyorlar. Tabi buldukları bu ‘çare’ artıkonlar için bile can sıkıcı bir noktaya gelmiş.
Bir süre sonra konu kaçınılmaz olarak bir çok farklı ülkeden Türkiye' ye gelen göçmenlere geldi. Ortak duygu şuydu " Kendi ülkemizde bizler yabancı olduk. Hiçbir yere gidemiyoruz, hiçbir sey alamıyoruz üstüne birde eşek gibi çalışıp çocuklarımızı bu ülkeden kaçırmanın yolunu arıyoruz."
En son konu "Ülkede bir erken seçim olsa kime oy vereceğiz"e geldi konuşmalar "AKP iyi değil eyvallah gitmesi gerek eee yerine kim gelecek CHP çok mu iyi onlar da kendi adamlarını alıyor belediyelere" diye sitem içeren bir seçeneksizlik ve kararsızlık iki taraftan da umudun kesildiği bir noktada ilerledi. Hatta bir işçi" Bir sonraki yerel seçimlere ortadaülke kalırsa CHP İstanbul'u kaybeder" diye yarı şaka yarı ciddi söylendi.
Sonra bir ses "hadi bant başına" dedi ve kalkıp gittik.
Gösteren o ki zamanın da iktidar partisine oy vermiş gönül vermiş işçilerin bile memnuniyetsizliğini dile getirirken bir diğer yandan da seçeneksiz kalmalarından veya arada kalmaktan rahatsız ve bir arayış içerisindeler. Bu arayış iyi değerlendirilir ve emekçilere “Hayır başka bir seçeneğimiz var bizden yana halktan yana bir düzen kurulabilir”demek ve nasıl bir ülke yönetimi tartışmasını sürdürmek bugün biz işçi ve emekçiler açısından seçeneksizliği ortadan kaldırmak için acil bir ihtiyaç. Başka bir seçenek olduğunu anlatabilirsek ancak o zaman bu ülkede evlatlarına bir gelecek yaratabilirler.
Zaman emekçilerin kendi çıkarları doğrultusunda birleşip akışı tersine çevirme zamanıdır. Hepimize kolaylıklar sevgiler selamlar.
Evrensel'i Takip Et