29 Nisan 2022 08:20

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç: Hukuk komploya dönüşürse hüküm de gözdağına dönüşür

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç, Gezi kararını ve Erdoğan’ın açıklamalarını yorumladı: Hukuk komploya dönüşürse hüküm de gözdağına dönüşür.

Fotoğraf: Ahmet Murat Aytaç

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Gezi davasında verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin "Kusura bakmasınlar bu ülkede yargı var. Yargımız benzer niyetleri taşıyanlara ders verdi" dedi.

Erdoğan’ın bu söylemi toplumsal hareketlere karşı önümüzdeki günlerin daha sert geçeceğine dair bir işaret olarak yorumlanıyor.

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç ile Erdoğan’ın değerlendirmesini konuştuk.

Aytaç, “Hukukun komploya dönüştüğü yerde kaçınılmaz olarak yargı bir tehdide, hükümse gözdağına dönüşür” tespitinde bulundu.

Gezi davasına ilişkin verilen karar günlerdir kamuoyunun gündeminde. Skandal karar tüm yönleriyle tartışılırken Erdoğan da hemen her gün Gezi’ye dair bir değerlendirme yapıyor.

Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç, “Yargı ispat-ı vücut edemeyince, siyasetçinin adaletsizliği inkar ederek onun gerçekliğini doğrulaması gerekli hale geliyor. Gezi davasına varlık ile yokluk, doğrulama ile inkar arasındaki ayrımın belirsizleştiği bu özgül perspektiften bakmak gerekiyor. Aslında Gezi olaylarının ve münhasıran Osman Kavala’nın yargılanması hem bir süreç olarak hem de son hüküm açısından yargının içinin nasıl boşaltıldığını gösteren dikkate değer bir örnek ortaya koymuştur” ifadelerini kullandı.

Söz konusu içeriksizleşmeyi “yargının siyasallaşması” başlığı altında ele almak ve tartışmanın mümkün olduğunu anlatan Aytaç şunları söyledi: “Elbette siyasal çatışmalardan tümüyle bağımsız, saf bir yargı mekanizması yaratmak mümkün değildir; hukuk pratikleri son kertede birçok dolaylı yoldan siyasi ve ideolojik çatışma biçimleriyle ilişkilenirler. Ancak Türkiye’nin AKP’li yılları boyunca hukuk ve siyaset arasındaki tüm dolayımların aşama aşama ortadan kalktığını ve yargının hükümetin koltuk değneğine dönüştüğünü görüyoruz. AKP kimi zaman ‘sivilleşme’ kimi zaman da ‘normalleşme’ adı altında iktidarına zarar veren bütün muhalefet potansiyelini hukuksal bir mesele haline getirdi  ve muarızlarını kriminalize ederek yargı eliyle tasfiye etmeye meyletti. Gezi davası, siyasal hesaplaşmayı hukuku araçsallaştırmak yoluyla gerçekleştirme yaklaşımının son örneğini temsil ediyor.”

“PROTESTONUN HAKLILIĞINI YOK SAYMAK İSTİYORLAR”

Gezi eylemlerinin daha ilk gününden itibaren “darbe için zemin hazırlama girişimi”, "dış müdahale" gibi söylemlerle itibarsızlaştırılmaya çalıştığına vurgu yapan Aytaç, "Tabii bu gibi yaklaşımların bir açıdan doğal olduğunu da söyleyebiliriz. Yani kurulu düzenin savunucusu olan iktidar başka ne yapabilir ki?​” diye sordu.

Fabrikalarda grev patlak verdiğinde veya üniversitelerde öğrenciler eylem yaptığında her iktidar olayların kökünün dışarda olduğunu, yapılan eylemin gayrimeşru olduğunu söyleme eğiliminde olduğunu ve olmaya devam edeceğini söyleyen Aytaç, “Yani toplumsal protestoyu komplo teorileriyle açıklamak Türkiye’deki iktidar aklının genel eğilimidir. Böylelikle sorunu dışsallaştırarak protestonun gerçekliğini ve haklılığını yok saymış olurlar. Ama AKP iktidarının özgünlüğü bu komplo teorilerini bir ideolojik mücadele aracı olmanın ötesine geçirip onlara hukuki bir değer kazandırmakla kendini belli ediyor. Gezi eylemleri için ileri sürülen Soros bağlantısı veya Kavala için yapılan Soros benzetmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.

“HUKUK KOMPLO ARACINA DÖNÜŞTÜ”

Hukuk, komplo teorileri üzerinden hüküm vermeye başladığında, yargı sürecinin de toplumsal muhalefeti bastırmayı hedef alan bir siyasi komploya dönüştüğüne dikkat çeken Aytaç, “Oysa toplumsal muhalefetin gözünden bakıldığında, Erdoğan’ın ‘hukuk ve adalet dersi’ gördüğü yerde, itirazın suç, muhalifin suçlu haline getirilmesi için üretilmiş kanıtlar, ayarlanmış tanıklar ve kurgulanmış mahkemelerin toplamından oluşmuş hukuki komplolar vardır” dedi.

“Hukukun komploya dönüştüğü yerde kaçınılmaz olarak yargı bir tehdide, hükümse gözdağına dönüşür” diyen Aytaç, “Gezi kararından çıkan gözdağı, Erdoğan’ın ‘devleti hiçe sayan, devletin kurumlarına saldıran bunun bedelini ödeyecektir’ ifadesiyle açık bir şekilde söze dökülmüş durumda” dedi.

Burada “devleti hiçe saymak” gibi muğlak bir ifadenin hukuken bedel ödemenin dayanağı haline getirildiğine dikkat çeken Aytaç, “Esasında halkın sokağa çıktığı her durumda, izinli veya değil, barışçıl veya değil fark etmez, her sokak gösterisinde devlet otoritesi bir ölçüde hiçe sayılmış olur. Zira yönetilenler sokağa çıkarak gerçek gücün kimde olduğunu devlete göstermek ister ve yönetimi kendi istekleri doğrultusunda bir ölçüde değiştirmeyi arzular. Bu anlamda, toplumsal muhalefet amacıyla gerçekleştirilmiş her gösteri devrimden bir pay alır ve müesses nizamın koruyucularında bir rahatsızlık yaratır” diye konuştu.

“‘GÖZDAĞI’ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE SERTLEŞECEK”

Hem siyasal katılmanın bir yolu hem de toplumsal değişmenin bir aracı olarak “barışçıl gösteri” temel bir insan hakkı olarak evrensel kabul gördüğünü anlatan Aytaç, şu değerlendirmede bulundu: “Maalesef Türkiye’deki uygulama ‘barışçıl gösteri’ hakkına değil ‘yasal gösteri’, yani izinli gösteri yapma kuralına dayandırılmış durumdadır. Bu açıdan Gezi eylemleri gibi halk eylemlerinin bile kriminalize edilmesi mümkün hale gelebilmektedir. Gezi süreci bir merkeze bağlanamayacak ölçüde yaygın olması, bir lidere bağlanamayacak ölçüde yatay hareket etmesi ve ortak bir stratejinin parçası olamayacak ölçüde heterojenlik içermesiyle karakterize ediliyordu. Eylemlerin devam ettiği süre, gösterdiği yaygınlık ve katılanların sayısı dikkate alındığında katılımcıların göreli olarak barışçıl davrandığı söylenebilir. Halbuki göstericiler tümüyle orantısız bir devlet şiddetine maruz kaldılar. Buna rağmen eylemler sanki bir merkez varmış gibi Taksim dayanışmasına, bir lider varmış gibi Kavala’nın şahsına bağlanabildi. Bu ‘gözdağı’ önümüzdeki süreci sertleşebileceği şeklinde yorumlanabilir.”

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen İstanbul 4 No'lu Şubeden 1 Mayıs'a çağrı

SONRAKİ HABER

Vinçten düşerek ölen İşçi Burak Çavdar’ın davasında 3 sanığa sadece para cezası verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa