30 Nisan 2022 08:27

Bir Olay: 2022 1 Mayıs'ı Bir Kavram: Yaygın ve kitlesel 1 Mayıs

1 Mayıs bir meydana sığdırılan değil; fabrika, okul ve mahallelerin 1 Mayıs alanı haline getirildiği, en geniş kesimlerin yerel talepleriyle mücadelenin parçası oldukları gündür.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bir Olay: 2022 1 Mayıs’ı

2022 yılı 1 Mayıs’ına emperyalist kapitalizmin çelişkilerinin derinleştiği, gençlere karanlık bir gelecekten başka bir şey vadetmediğinin daha da görünür olduğu koşullarda gidiyoruz. Pandemi ve ekonomik krizin bütün yükü emekçilerin ve genç kuşaklarının sırtına yıkılırken, artan enflasyonla birlikte yoksulluk büyümeye devam ediyor. Eğitim hakkı fiilen gasp ediliyor, ders araç gereçlerini karşılama, beslenme, ulaşım, barınma gibi temel ihtiyaçları karşılamak için okurken çalışmak, derslere girmemek hatta okulu bırakmak giderek yaygınlaşıyor. Emperyalistler arası çatışmalar ve be bölüşüm kavgaları halklara savaş ve geleceksizlik getiriyor. Sermayenin kar hırsı doğanın tahribatını geri dönülemez noktalara getirirken ekolojik yıkım tehlikesi her geçen gün büyüyor. Bütün bu süreçler, bütün dünyada demokratik hak ve özgürlüklere yapılan saldırılarla birlikte sürüyor.

Bu yıl 1 Mayıs’ı işte böyle bir tabloyla karşılıyoruz. Ancak sorunlarımız büyüdükçe onları aşacak yolun umudunu da büyüten mücadele deneyimlerimizin de arttığını unutmadan. Dergimizin sayfalarında tartıştığımız mücadelelerimiz; liselerden üniversitelere, atölyelerden mahallelere birlikte mücadele ettiğimizde elde ettiğimiz kazanımların örnekleri 1 Mayıs’ta anlam buluyor. Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ta bu mücadeleleri ilerletmek daha da önemli hale geliyor.

Bir Kavram: Yaygın ve kitlesel 1 Mayıs

1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, işçilerin bir avuç sermayedara ve onların düzeninin yarattığı açlığa, sefalete ve baskıya karşı verdikleri mücadelede gösterdikleri birliğin kutlandığı gündür.

1 Mayıs’ta kitlesel bir işçi eylemi bilindiği kadarıyla ilk kez 1856 yılında Avustralya’da gerçekleşti. Avustralya’da işçiler, sekiz saatlik iş günü için kitlesel bir yürüyüş düzenlediler. 30 yıl sonra, 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde yine sekiz saatlik iş günü talebiyle iş bırakanlar bu sefer Amerikalı işçilerdi. İşçilerin mücadelesi birlik ve dayanışma içinde sürüyor, Şikago’da henüz siyahların girmesinin yasaklandığı parka beyaz işçilerle siyah işçiler kol kola giriyorlardı. Akabinde göstericilere polisin saldırmasıyla 4 işçi öldürüldü, 70’ten fazlası yaralandı. Tutuklanan yüzü aşkın işçiden 8’i ise idama mahkûm edildi. Bu yaşananların ardından İkinci Enternasyonal, 1889 yılında 1 Mayıs’ı tüm dünyada işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olarak ilan etti.

1 MAYIS NE BİR GÜNE NE BİR ALANA SIĞAR

Bu mücadelenin büyütüldüğü bir gün olan 1 Mayıs, yalnızca bilinçli işçilerin ya da emekçilerin yalnızca belirli bir kesiminin değil, her yıl yeni işçilerin ait olduğu kitleyi hissettiği, emekçilerin tümünün bir araya gelip mücadelede birleştiği, işçi sınıfının patronlar karşısındaki güçlerini gördüğü ve gösterdiği, kitlesel güçlerini test ettiği bir gündür. Farklı uluslardan işçi ve emekçiler, her yıl dünyanın farklı yerlerinde sınıf olarak meydanlarda taleplerini haykırırlar. İşçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bütün ezilenlerin en acil talepleri etrafında bir araya gelmesi, kendi yerelinde bu mücadeleyi ve birliği örgütlemesi 1 Mayıs’ın birleşik bir mücadele aracı haline gelmesini ifade eder. Her fabrika ve iş yerinin, her sokağın, her okulun 1 Mayıs alanı haline getirilmesi en geniş kesimlerin kendi yerel talepleriyle mücadelenin parçası olabilmesi anlamına gelirken, kalıcı-yerel mücadele mekanizmalarının kurulması bir günle sınırlı olmayan bu mücadelenin ilerletilmesi için de önemlidir. Farklı toplumsal kesimlerin kendi yaşam alanlarında karar aldığı ve uyguladıkları platformlar kurması, 1 Mayıs’ı en geniş kitlelerle ve en yaygın biçimde kutlamak ve kalıcı birliktelikleri kurmak ve ilerletmek için son derece önemlidir.

Böylece her kesimin taleplerinin bir potada eriyip birleştiği ve ezilenlerin ezenlere karşı birlik ve dayanışma içinde seslerini çıkararak mücadele ettikleri bir süreç meydana gelir. Bu nedenle 1 Mayıs sadece bir meydanda toplanılan “bir gün” değil, atölyelerde, fabrikalarda, fakültelerde, mahallelerde örgütlenen bir süreçtir. Kent meydanlarındaki büyük mitinglerin de ancak böylesi bir süreçle birlikte anlamı olabilir. Böylece, yerellerden örülen kitleselliğin ortak talepler etrafında merkezileşmesini görmek mümkün olur, nitekim ancak yerellerden örgütlenen bir mücadele gerçek anlamda merkezi bir mücadeleye dönüşebilir.

Öyleyse Türkiye’de çeyrek asrı geçkin süredir her 1 Mayıs’ta gündeme gelen Taksim tartışmalarına da kitlelerin çıkarları açısından yaklaşmak gerekir. 1 Mayıs mücadelesinin mekân tartışmalarına sıkıştırılmamasına dikkat etmek bu sebeple emekçilerin ve ezilenlerin çıkarına olandır. 1 Mayıs’ın tek bir yerde “birileri” tarafından temsili değil; ezilenlerin, sınıfın doğrudan her yerelde istek ve özlemlerini dile getirerek birlikte mücadeleye katılması esastır. 1 Mayıs mücadelesini de yalnızca merkezi etkinliklere sıkıştırmamak, bu mücadeleyi yerellerden örmek, kitlelerin etkili biçimde harekete geçmesi ve verimli bir pratik deneyimi kazanması için önemlidir. Elbette Marksistler 1 Mayıs'ta sembolleşmiş bir alan olarak Taksim’in de kazanılmasına karşı değillerdir. Ne var ki, Taksim, anlamını işçi sınıfının birleşik mücadelesiyle doldurulduğu ölçüde elde etmiştir ve ancak yine o birleşik mücadeleyle geri kazanıldığında anlamını koruyacaktır. Aksi halde en “radikal” sloganları kuşanan “Taksim-ci”lik, kitlelere karşı inançsızlık ve sorumsuzlukla karakterize küçük burjuva eylem tarzının ifadesidir ve kitle hareketini ilerletmek bir yana, daraltan ve zayıflatan bir rol oynamaktadır.

ÖNCEKİ HABER

İşçi sınıfına şarkı söyleyen bir müzisyenin düşüşü: Shahin Najafi

SONRAKİ HABER

Eren Abluka-5 Operasyonu'nda kayadan düşen asker yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa