Gençliğin düşleri kapitalizmin sınırları içerisine sığamıyor
Kaderimiz bizi sefalete, işsizliğe, geleceksizliğe iten, doğamızı katleden burjuvaziyle değil, mücadelesiyle gençliği de özgürleştirecek ve kurtaracak işçi sınıfı ile birdir.
Kaynak: Unsplash
Metin Berk SÜER
İstanbul
Gençlik, çevremizde birçok kez duyduğumuz ve farklı yönleri ile her daim gündemde kendine yer bulabilen bir aralık. Kimi güruhlar “Ülkemizin geleceği için çok önemli” diyerek kimileri ise “Z Kuşağı her şeyi değiştirecek” gibi kalıplarla gençlik kesimlerinin toplumsal zeminde kapladıkları yere dair farklı tespitlerde bulunuyorlar. Tabii yapılan her tespitin olumlu veya beklenti karşılar şekilde olmadığını, kimisinin de gençliğin taleplerine kulak tıkadığını göz ardı etmeden bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Bu tespitlerin hepsini birlikte değerlendirebilmek için de gençliğin bugün açısından toplumdaki konumunu gerçek anlamda belirleyen dinamikleri ve gençliğin değiştirici gücünün nasıl anlamlı hale geldiğine bakmak lazım.
GENÇLİK NEDEN VE KİMİN İÇİN ÖNEMLİ?
Öncelikle gençlik üzerinden kimin nasıl bir beklenti içinde olduğuna bakmak önemli olabilir. İkinci olarak da tüm bu beklentilerin gençliğin beklentileri ile nasıl kesiştiğine bakarak bir sorgulama yapabiliriz. Gençlik, toplumu bugün açısından farklı sınıf dinamikleri yönünden ileriye ivmelendirebilecek bir güce sahiptir. Bunun sebebi bir geçiş aşamasını ifade etmesi, yani tam olarak bir sınıfa dahil olmamasıdır. Toplumsal yapıyı belirleyen koşullar, bu sebepten gençliği kendi dinamiğinin bir destekleyicisi olarak konumlandırmak ister. Bugün açısından baktığımızda kapitalizmin hüküm sürdüğü ülkelerdeki egemen sınıf burjuvazi, gençliği kendi safına kazanarak onu kapitalizmin devamlılığı için konum alacak bir ideolojik-kültürel gidişata ikna etmeye çalışır. Örneğin, sermaye güçleri, eğitimi neredeyse tamamıyla kapitalizmin ekonomik olarak devamlılığını esas alacak bir şekilde geliştirmek için çaba sarf ederek gençliği kapitalizmin ekonomik yapısı içerisinde bir gelecek bulmaya ikna etmeyi dener. Bu yaklaşım ise uzun süredir devam eden bir ilişkiler bütünü yaratıyor. Burjuvazi, her dönem, kendi yönetiminin en iyisi olduğu iddiasıyla gençleri, başka bir şey düşlememeye ve tüm hayatlarını kapitalizmin kodlarına göre yaşamaya ikna etmeye yönelik atılımlar yapıyor; kapitalizmin ekonomik-toplumsal girdiği tüm krizlerden sonra yanlışın sistemden değil, sürecin içindeki aktörlerden kaynaklı olduğuna atıf yapan politikalarla yeni bir sayfa açıyor. Oysa açılan bu yeni sayfaların gençlikle nasıl bir noktada kesiştiğine baktığımızda burjuvazinin ideolojik ataklarıyla ters orantılı bir gerçeklik görürüz. Yani, gençliğin ne beklentileri ne de düşlediği yaşam tarzı kapitalizmin sınırları içerisine sığabiliyor. Bundan dolayı da gençlik kesimleri, bu sayfaları ya kendi kalemleriyle doldurmaya yöneliyorlar ya da yırtıp atmaya. Burada önemli olan nokta ise gençliğe sunulan şartların aslında nasıl bir kaynaktan beslendiği ve hangi sınıfa zemin hazırladığıdır. Bu, gençliğin hangi sınıfın kaderi ile daha ilişkili olduğunu da gösterir.
GENÇLİK KİMİNLE YÜRÜYECEK?
Bugün gençliğin arzuladığı bir yaşamı kurgulayamamasına sebep olan tüm adımlar, kötü olasılıkların bir araya gelmesinin bir eseri değil, aksine bilinçli adımların bir sonucu. Bu sonucu yaratansa burjuvazinin kendi karşısındaki sınıfa karşı attığı adımlar. Örneğin, gençliğin bugün en çok rahatsız olduğu şeylerden biri aldığı eğitim doğrultusunda ücret alabildiği ve güvenceli iş imkânlarının yokluğu. Fakat bu sadece gençliğe özel bir durum değil, burjuvazinin işçi sınıfı karşısında ürettiği bir politikanın gençliğe yansıması. Güvencesiz, emeğin karşılığının alınamadığı bir çalışma ortamı ve hak arama mücadelesinin önüne koyulan çeşitli engeller; burjuvazinin, işçi sınıfının haklarına yönelik saldırılarının en yaygın adımlarıdır. İşçiler ne kadar güvencesiz ve esnek şartlarda çalışıp açlık seviyesinde ücretler alırsa burjuvazi o kadar kâr eder. Bu yüzden burjuvazi, gençliğin yaşam şartlarını da bu seviyeye yaklaştırmaya zorlayarak kâr döngüsünün içerisine gençliği de dahil etmeye çalışır. Örneğin bugün gençliğin eğitim hakkına ücretsiz olarak ulaşamaması kapitalizmin daha fazla kâr amacı ile başlattığı özelleştirme furyasının bir sonucudur. Bu furya gençlerin okurken dahi çalışmak zorunda oldukları bir ortam yaratmıştır. Yani gençliğin bulunduğu alan, kendisine özgü bir alan olarak, etrafındaki sınıfsal adımları çok daha yakından gözlemleyebilecek bir gerçekliğe sahiptir. Buradan hareketle gençlik, sınıfsal tartışmalarda konumlanacağı alana dair dinamizminin yönünü daha rahat anlayabilir hale gelmiştir.
GELECEĞİMİZ İÇİN ATACAĞIMIZ ADIMLAR UZAK DEĞİL
Bugün gençliğin memnun olmadığı bu gidişatı yaratan burjuvazi; gençliği bu geleceksizliğe mahkûm etmeye çalışan ve bu kötü gidişatın içerisinde bireysel kurtuluşu öğütlemekten de geri durmayan bir sınıftır. Bu durumun içerisinde gençlik, her ne kadar kendi kurtuluşunu burjuvazinin reçetesinde bulabileceğini umsa da burjuvazi her dönemde bu beklentinin tersi yönünde bir gerçeklik yaratmaktadır. Buna karşılık, gençliğin toplumun tüm kesimleri ile kurduğu dinamik bağ ve harekete geçirici gücü, burjuvazinin kör vaatlerinin ötesine geçtiği ölçüde gerçek anlamda bir kurtuluşu yaratabilir. Bu kurtuluş, burjuvaziyle kaderi zıt olan bir sınıfın attığı adımların yanına denk düşmektedir, bu sınıf da işçi sınıfından başkası değildir. Güvencesiz, geleceksiz, sorunlarla dolu bir geleceğe karşı harekete geçmesi gereken işçi sınıfının talepleriyle gençliğin talepleri bütünleşiktir. Nitekim gençlik ne zaman “Burjuva politikaları dışına hareket etmeyin!” uyarılarına kulak tıkayıp işçi sınıfıyla birlikte yürüse tarihe adını yazdırmıştır. Bunu 1800’lerden 1968’i yaratan şartlara kadar her yerde gördük, bugün de görmemiz gereken tablo budur. İşçi sınıfının talepleri için açılan yol, gençliğin de üzerine katkı sunup genişletebileceği yegâne yoldur.
Gençlik hayatı değiştirme ve taleplerine ulaşma noktasında gerçekleşebilir bir dinamizm yaratabilir. Nihai olarak bizlerin olacak geleceği kurmak da ancak sınıfın talepleriyle mümkündür. Çünkü gençliğe yabancı olan talepler burjuvazinin, gençliğin yanındaki taleplerse işçi sınıfının talepleridir. Bugünden yarına bizlere düşen de sahip olduğumuz dinamizmi ve değiştirme gücünü gerçekleşebilecek her talep için ön plana çıkarmak ama ötesine geçecek nihai bir değişim için de adım atmaktan, işçi sınıfını anlamaktan, onunla yürümekten de çekinmemektir. Kaderimiz bizi sefalete, işsizliğe, geleceksizliğe iten, doğamızı katleden, eğitim alabilmemizin dahi paramızın olmadığı koşullarda önünü kapatan burjuvaziyle değil; mücadelesiyle gençliği de gerçek anlamda özgürleştirecek ve kurtaracak işçi sınıfı ile birdir.