Burjuva muhalefeti cephesinde yeni bir şey yok
Burjuva muhalefetinde yeni bir şey yok, ama bizim esas karanlıkları aydınlığa çıkartacak mücadelemiz ve birlikteliğimiz var.
Fotoğraf: Evrensel
Kaan BİÇİCİ
İstanbul
Elektrikte %130’a, doğal gazda %50’ye varan ve daha pek çok temel tüketim maddesine gelen zamlar işçi, emekçi ve gençlik kesimlerinin hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Bu zamların esas sorumluları olan özel dağıtım şirketlerine teşvik üstüne teşvik, fon üstüne fon yağdırılırken fatura, bu krizin sorumlusuymuşuzcasına bize kesiliyor. Tabii başka bir “fatura” da gündemimize girdi yakın zamanda. Elektriğe yapılan zamları protesto etmek için faturalarını ödemeyen ve sonucunda da evinin elektriği kesilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığının “karanlıkları aydınlığa çıkaracak” bir eylem olduğunu söyledi. Gerçekten karanlıklar böyle mi çıkar aydınlığa?
KARANLIKLAR AYDINLIĞA BİREYSEL MÜCADELEYLE ÇIKAR MI?
“Kurtuluş yok tek başına, yumruktan ve zincirden” Bertolt Brecht’in meydanlarda slogan olarak da atılan belki de en bilindik dizelerinden biridir. Ama bilindik bir dize ya da atılan bir slogan olmasından öte bu cümleyi dile getiren herkes için doğrudan bir mücadele çağrısıdır. Örgütlülüğün ve kitleselliğin sağladığı karar alma gücüyle yaptırım kudreti kazanacak olan siyasi eylemin çağrısıdır. Ancak burjuva muhalefet için kitlelere yapılan bu çağrılar büyük oranda bu şekilde ol(a)maz. Günden güne bir çığ etkisiyle büyüyen enflasyon ve ekonomik kriz, artan yoksullaşma, siyasal baskı ve saldırılar, işsizlik… Tüm bunlar, AKP’nin ve iktidardaki ortağı sermayenin egemeni olduğu sistemin; işçi, emekçi ve ezilen kesimlerin önüne koyduğu sorunlar. Bugünün burjuva muhalefeti ve onun yarın iktidardaki ortağı haline gelebilecek sermaye grupları, bu sorunların nihai çözümünün halk kesimlerinin sürekli ve örgütlü bir biçimde siyaset yapıp sistemi alaşağı etmesine olan bağlılığı yüzünden böylesi bir örgütlülüğü istemezler. Çünkü bu bağ, onların varlığını da tehdit etme ihtimalini taşır bünyesinde. Bu sebepten yaptıkları tüm çağrı ve müdahaleler de bu alanın sınırları içerisinde kalacaktır.
“BU PROBLEMİ ÇÖZECEK OLANLAR İŞÇİ VE EMEKÇİLERDİR”
Kılıçdaroğlu’na dönecek olursak, yaptığı eylemin bir sivil itaatsizlik çağrısı olmadığını söyleyip dünyanın “küresel” açıdan da problemleri olduğunu belirterek “Tüm dünyada zengin azınlıklar halkların sosyal ve siyasi refahını baltalıyor. Dünyanın en zengin 26 insanın serveti dünya nüfusunun yarısına eşit. Zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul hale getirildi” diyor. İşçi ve emekçi kesimlerin yaşadıkları problemleri dile getirdiğini, yaşayarak “deneyimleyerek” siyaset yaptığını düşünüyor ancak yaşanan “elektrik krizinin” ne olduğuna ilişkin işçiler ve emekçiler açısından bir sözünü aylar öncesinde de duymadık, hâlâ da duyamayız. Elektrik şirketlerinin de yaşadığı problemleri gördüğünü ve patronların da elektriğe gelen zamlarla zor duruma düştüğünü söyleyerek çağrısını esas olarak oraya yaparak yine yüzünü egemenlere, sırtını ise işçi ve emekçilere döndüğünü gösteriyor. Şirketlere de yük olmayacak şekilde yine önerisini yapıyor: “KDV’yi sıfırla!”
Gelen zamlar ve derinleşen ekonomik krizle birlikte artan toplumsal hareketlenmeyi gören burjuva muhalefet, kitleleri kendine kazanmaya çalışıyor. Her yaşanan sorunda çözümü sandığa attıkları gibi; çağrılarını, eylem ve söylemleriyle hareket edene “Yavaşla!”, ortaya çıkan kıpırdanmalara “Dur!” diyerek yapıyorlar. Kılıçdaroğlu da yaptığı her çağrıda, tıpkı sendikal bürokrasinin işçiye söylediği gibi, “Ben sizin adınıza halledeceğim” laflarıyla karşı tarafın edilgenliğini kabul ediyor, temsili demokrasilerde ortaya konulan sözün muhatap alınıp alınmadığını ölçmenin yolu olarak da sandığa işaret ediyor. Gençlerin taleplerine yönelik de aynı “istikrar” ile “gençlerin demokrat amcası” olma durumu mevcut. Kendi söylem ve iradesini kitlelerin söylem ve iradesinin üzerine koyarak tanrıdan bahşedilmiş bir güce sahipmiş gibi “Ben çözeceğim” diyerek sorunlarımızı çözemez. Bu sorunları yaşarken her geçen gün daha da çok baskı ve saldırıya uğrayan bizler; sözümüzü ve sesimizi yükseltmeyip örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi büyütmediğimiz müddetçe böyle isimler yaptıkları bu tarz işlerle gündemi belirleyip bu ölçüde siyasetlerini yapmaya devam ederler. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gibileri de böyle bir gündemi yakalayınca milyonlarca işçi ve emekçiyle dalga geçer gibi, büyük bir aymazlıkla “Müsaade ederse ben ödeyebilirim Kılıçdaroğlu’nun elektrik borcunu” diyebilirler. Onların söylemleri de kitleye olan seslenişleri de her zaman bizim hayatımızın içerisine dahil olamayan bir biçimde dışarıda kalacaktır. Karanlıkta kalanı karanlıkta kalarak anlayacağını zannedenler, neden bu kadar insanın karanlıkta olduğunu umursamıyorlar, çünkü onlar da biliyorlar kendi savundukları sistemin ve egemenlerin buna sebep olduğunu. Zülfü yâre dokunmadan “zenginlik-fakirlik” eleştirisi yapmakla bu sistemin yarattığı problemler çözülemez. Bu problemleri çözecek olan da ancak ve ancak elinde sistemi kilitleme gücü bulunan işçi ve emekçilerdir.
1 MAYIS’TAN ÖĞRENDİKLERİMİZ VE DEĞİŞTİRİCİ GÜÇ
On binlerce işçinin, emekçinin, gencin, kadının Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda, meydanlarda yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara, zamlara karşı insanca bir yaşam çağrısıyla kendi taleplerini, özlemlerini dile getirdikleri bir 1 Mayıs; bize kimin esas değiştirici ve dönüştürücü olacağını gösterdi. Kafamızı çevirdiğimizde bizimle aynı sorunu yaşayan, aynı zorluklarla hayatını idame ettirmeye çalışan, aynı hukuksuzluk ve haksızlıklara ses çıkartanları gördükçe güçlü hissediyoruz, güçleniyoruz da. Esas bir şeyleri değiştirecek olan da bu birlikteliği ve bu birliktelikle gelen gücü büyütmek, burjuva muhalefetin öğütlediğinin aksine doğrudan sistemsel sebeplere bağlı olan bu sorunların reform ve yasa değişimleriyle çözülemeyeceğinin bilincinde olarak sistemin izin verdiği sınırlar içinde kalmadan mücadeleyi yükseltmektir. Yıllardır halk kesimlerinin, işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların iradesini yok sayanlar, aynı şeyi papağan gibi söyleyenler, kendilerinin de bu sorunları çözemeyeceğini biliyorlar. Burjuva muhalefetinde yeni bir şey yok, ama bizim esas karanlıkları aydınlığa çıkartacak mücadelemiz ve birlikteliğimiz var.