“Sıradan Faşizm” sıradan insanlar
“Sıradan Faşizm” de tarihteki birçok örnek de faşizme karşı bütün zaferlerin örgütlü bir işçi sınıfı mücadelesiyle kazanılabileceğini gösteriyor.
Kaynak:Unsplash
İmran Sinan YEŞİLKÖY
Galatasaray Üniversitesi
2. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ve Almanya’da faşizmin yıkılmasından 20 yıl sonra, Batı Berlin Belediye Başkanı Willy Brandt, insanların faşizm hakkında konuşmayı bırakması gerektiğini söylüyordu. “Aradan 20 yıl geçti, geçmişte yaşamayı bırakma vakti. Nazizm bir daha asla olmayacak!” diyordu. Belki haklıdır...
Bu konuşmanın hemen ardından, filmin Nazi dönemini anlatan her kısmında gördüğümüz bir görüntüyü görüyoruz, bir askeri yürüyüş. “Tümörün ortadan kaldırıldığına inanıyorum. Ancak kanser hücreleri hazırda bekliyorlar. Sadece Batı Almanya’da da değil” diyor yönetmen. Ardından İngiltere’ye gidiyoruz ve Yahudi mezarlarının üzerine yapılan svastikaları, ırkçı yazıları ve Hitler sevgisini görüyoruz. Ardından İsveç, ABD, Şili, Portekiz, Arjantin, Fransa damalı birçok haç görüyoruz. Şekilleri değişmiş Nazilerin svastikasından biçim olarak farklılar ama sundukları fikir ve hayalleri hala aynı. Belki dünyayı tekrar değiştiririz diye düşünüyorlar. Bir başka Münih, doğuya bir başka yürüyüş hala mümkün mü diye. Modern faşizm gamalı haç takmıyor ve trompete elini sürmüyor. Temiz giyimli, kendini beğenmiş, parlak aristokratlarda ve onların kameralara verdikleri pozlarda kendilerini buluyor. Şüphesiz bunlar daha tehlikeli. Faşizm Almanya’ya geldiğinde Hitler’in kurmaylarının selamlamayı en sevdiği insanlar, iş adamlarıydı. Bütün gösterilerde halkla iç içe poz vermeye çalışırken gösteri sonraları birlikte yemek yiyip birlikte nasıl bir Almanya’yı inşa edeceklerini planlıyorlardı. Bu iş adamları bazen mitinglerde çıkıp Führerleri ile konuşma yapıyorlar ve hatta halkı Nazi selamı kullanarak selamlıyorlardı. Özel etkinliklerde bakanlar, Nazi propaganda film yıldızları, endüstri patronları ve iş insanları vardı. Her şey onların hizmetinde ve onlar içindi. Savaş sonrasında da endüstri patronları ve iş insanları bu özel etkinliklerde olmaya devam ettiler. Bugün 30 milyar euroya yaklaşan değeriyle ThyssenKrup şirketi savaş yıllarında da birlikte olmasalar da milyonlar kazanmaya devam ediyorlardı. Savaşta ölü başına 100 mark alıyorlardı. Milliyetlerine dikkat etmeden; Rus, Fransız, Amerikan ve Almanlar için bile… Hitler’in başa geçmesinde önemli pay sahibi olan bu endüstri devleri dönemin Şansölyesi Hindenburg’a bir mektup yazarak Hitler’i başbakan yapmışlardı. Peki ya onlar bugün başka bir Hindenburg’a yeni bir mektup yazmaya karar verirlerse ne olacak? O zaman mektupta bahsi geçen para miktarı 2 milyardı, bugün 2 milyar euro değil de 2 katrilyon yazıldığında nasıl bir tepkiyle karşılaşılacak?
YANLIŞ TARİH OKUYUCULARINI ÇARPACAK BİR FİLM
Sanki faşizm bir tesadüfmüş, ırkçılık Hitler sayesinde artmış gibi davranan yanlış tarih okuyucularını çarpacak bir film bu. Adı “Sıradan Faşizm” çünkü faşizmin ne kadar sıradan ve olağan bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. Bugün birçok tarih anlatıcısına göre şeytan olan Hitler’in özel çabasıyla yükselmiş gibi gösterilen faşizm oysa ki gelişini 1918’den göstermişti. Başarısız devrimin ardından bölünen işçi sınıfının ve mücadelesinin bir sonucu olarak örgütlenen ve güçlenen sermaye kendisine bir de sözcü bulduğunda bu fırsatı değerlendirmek dışında bir çözüm görememişti. Önce bir darbeyle hükümeti ele almaya çalışan faşizm, yeterince örgütlenmemiş ve güçlenmemiş olduğundan bu başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak “1929 Ekonomik Krizi”nin geliştirdiği çelişkiler ve o günün SPD’sinin meclis siyaseti inancı Nazilerin elini güçlendirmekle kalmadı, onlara ülkeyi altın tepside sundu. Buradan sonra dünya siyasetinin nasıl değiştiğini hepimiz az çok biliyoruz. Şeytan gibi gösterilen Hitler’in karşısına kendini koymaya çalışan ABD’de ırkçılık ve faşizm o dönem hiç olmadığı kadar artmıştı. ABD’de yaşayan yerli halklar hariç herkes gibi dışarıdan gelmiş olan Japon insanlara inanılmaz bir ırkçı politika sergileyen hükümet, Almanya’da bulunan toplama kamplarını kendi ülkesinde de kopyalama girişiminde bulundu. Belki gaz odaları kurulmadı ancak o günün açlıktan, işkenceden ya da zevkten öldürülen insanları hakkında hala birçok araştırma yapılıyor ve dizi filmlere konu oluyor. Dünya’daki bütün ülkeler tarafından iyi kötü kavgasına dönüştürülmeye çalışılan bu kavga, aslında faşizmin varlığından daha fazla yer tutuyor. Ekonomik kriz, savaşlar yüzünden ülkeye gelen mülteciler, işçi sınıfının sermaye karşısında çelişkisinin büyümesi ve derinleşmesi, ırkçılığın artması gibi alt sebeplerde o dönem ortaya çıkmış faşizm şimdi yeniden kendini ve yolunu bulmaya çalışıyor. Söylemleri şekil değiştiriyor, farklı kıyafetler giyiyor ve farklı şekillerde konuşuyorlar ancak düşünceleri ve amaçları hep aynı. “Sıradan Faşizm” bir yandan Almanya ve ufak da olsa İtalya faşizmini göstermeye çalışırken bunu da anlatmaya çalışıyor. Hitler gençliği artık Almanya’da silahlı eğitim yapmıyor. Buna karşılık NATO askerleri dünyanın her yerinde savaşlar için eğitim yapıyor ve savaşlara katılıyor. Önce Afganistan’da sosyalist cumhuriyete karşı Taliban’ı silahlandırıyor ve eğitiyor, sonrasında Taliban’a savaş ilan ediyor ve müdahale ediyor, sonrasında da Taliban’ı ülkesinde tek güç haline getirip savaş istemiyoruz diyerek ülkeden çekiliyor.
FAŞİZM KARŞISINDA ZAFERE ULAŞABİLMENİN TEK YOLU
Bugün bir kez daha, ırkçılığın bütün Dünya’da popülerleştiğini hatta sosyal medyada Hitler fotoğraflarının paylaşılmasında bir sorun görülmediğini gözlemliyoruz. Dünya’daki mülteci düşmanlığı artarken hükümetlerin neden mültecilerin olduğu sorusundan kaçınmaya çalışmaları bu ırkçılığın artmasında bir etken. Aynı şekilde kapitalist çelişkiler büyümeye ve birbiri ardına kriz yaratmaya devam ediyor. Proletarya ve burjuvazinin arasındaki çelişkinin en şiddetli zamanlarından birisine yaklaşıyoruz belki de. Faşizmin karşısında durabilmenin, faşizm karşısında zafere ulaşabilmenin tek yolunu hem filmde hem de dünya tarihinde görebiliyoruz. Almanya’da faşizmin zafere ulaşmasının yolu işçi sınıfının dağıtılması ve mücadelesinin meclis siyasetine sıkışmasıydı. “Sıradan Faşizm” de tarihteki birçok örnek de faşizme karşı bütün zaferlerin örgütlü bir işçi sınıfı mücadelesiyle kazanılabileceğini gösteriyor. Bu yazıyı yazarken 1 Mayıs’a ve belki de bir kez daha buna benzer bir yol ayrımına doğru ilerliyoruz. Belki aynısı değil ama geçmişten çıkartılacak derslerin çok önemli olduğu bir yol ayrımı. Geçmişten günümüze bu dersleri tek bir cümlede toparlamak gerekiyorsa o cümle kuşkusuz şu olur: Faşizme Ölüm Halka Hürriyet!