Lewontin’in Mirası Bilim Felsefe ve Politika Çalıştayı’na bir bakış
“Bilimi yanlış yorumlayan bu sığ düşünceler maalesef hala toplumda varlığını sürdürdüğü için Lewontin’in ve fikirlerinin bilinmesinin, anlatılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.”
Fotoğraf: Museum of Comparative Zoology, Harvard
Berkay GÖK
Mustafa CEREN
Hacettepe Üniversitesi
9-10 Nisan tarihlerinde Evrimsel Biyoloji ve Tıp Topluluğu’nun düzenlediği Lewontin’in Mirası Bilim Felsefe ve Politika Çalıştayı yapıldı. Topluluğun danışmanlığını yapan H.Ü. Biyoloji Bölümü Ana Bilim Başkanı Ergi D. Özsoy’un başlangıç konuşmasının ardından Vural Başaran’ın “Lewontin’in Biyografisi” sunumuyla etkinlik başladı. Lewontin’in bir evrimsel biyolog, genetikçi, matematikçi olmasının yanı sıra parçasını teşkil ettiği toplumun barındırdığı sorunları göğüslemesi, bilim ve toplumda bir değiştirici unsur olarak yaşamı ve yayımladığı eserler ve içeriklerden kısaca bahsedildi.
Aynı zamanda Lewontin’in kitabıyla aynı ismi taşıyan ikinci kısım olan “Evrimsel Değişimin Genetik Temeli”nde Ergi Deniz Özsoy, konuşmasında genetik çeşitliliğin ölçülmesini ve genotip-fenotip ilişkisini ele aldı. İnsan olmayan canlılara göre insanlar arasındaki çeşitliliğin görece çok az olduğunun anlatılması, insanların sınıflandırılmasında bir gerekçe olarak kullanılmaya zemin hazırlayacak olması bakımından biyoloji biliminin de artık “günahkâr” olmaya başlayabileceğinin altının çizilmesi atom bombasının mucidi olan Robert Oppenheimer’ın şu sözünü akıllara getirdi: “Artık fizik bilimi de günah işleyebilecek duruma geldi.” Ne ki, bilim ilk defa bu kadar geniş ölçekte gücü elinde bulunduranların tekeline geçeli çok olmuştu. İşte genetik çeşitliliğin “yanlış” ölçümünün yapabilecekleri koskoca bir ırkçılık tarihi olarak karşımız çıkıyor.
“Lewontin’de Irk kavramı: İnsanın Çeşitliliği” adlı 4. bölümde N. Ezgi Altınışık biyolojik çeşitliliğin dinamiklerini ele aldıktan sonra, Sapiens’in 50-60 bin sene önce Afrika’dan çıkış yönlerinden bahsedip bunu insan çeşitliliğinin dağılımı haritasıyla gösterdi. “Irk” kavramının hatalı olduğu çünkü keskin ayrımların oluşmadığının detaylarından bahsedildi. Popülasyon içi genetik farklılığın popülasyonlar arası genetik farklılıktan daha fazla olduğunun bilimsel araştırmalarla gösterilmesiyle insan için ırk kavramının biyolojide içi boş bir konsept olduğundan bahsedildi. Biyolojideki kavramların sosyal bilimlerde nasıl suistimal edildiğinden ve bunun burjuva toplumda gerekçelendirilerek kendi tahakkümünü nasıl kurduğundan, özellikle deri farklılığının nasıl manipüle edildiğinden bahsedildi. Beyaz ve Avrupalı zekânın ten rengi beyazdan sapan popülasyonlardaki bireylerin zekâsından üstün olduğu iddiasıyla sömürü düzeninin ayaklarının yere basmasının tarihsel olarak nasıl sağlandığından bahsedildi. Çalıştayın teması biyoloji olduğundan, bu pespaye ırkçılık kavramının derin dinamiklerine ve yansımalarına pek derinden girilemese de biyolojinin bilim kapitalistlerinin güdümünde koca bir eziciye dönüşebileceğinden biraz daha geniş örneklerle bahsedilebilirdi denilebilir.
Efe Sezgin’in anlattığı “Lewontin, Adaptasyonculuk, Ultra Seçilimcilik Eleştirisi” başlıklı sunuda herhangi bir özelliğin ya da organın evrimsel geçmişte kazanılmasının, mutlaka bir amaca göre gerçekleştiği yanılgısı Lewontin’in konu üzerindeki eleştirisiyle anlatıldı. Özelliklerin nihai bir amaçla değil evrimleşen diğer özelliklerin yanında kaçınılmaz bir yan ürün olarak evrimleşebileceği “insan çenesi” üzerinden detaylandırıldı. Buna ek olarak da evrimin bilinçli bir amacı olmasından ziyade hâlihazırda var olan malzemeleri kullanarak işleyen adaptasyon mekanizmasının altı çizildi. Sunumu bu konuşmayla bitirmek kimi zihinlere şunu çağrıştırabilir: “Evrimin bilinci yok ama evrimin ortaya çıkardığı genetik çeşitliliği hiç uğruna sınıflandırıp bunu anlamlandırmaya çalışanların amacı pek ala var ve ne olduğu çok açık.”
Eşitsizliklere biyolojik temel bulanlara karşı Lewontin’i savunmak
Begüm KARADAŞ
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Gerçekten de Lewontin hem çalışmaları hem de fikirleriyle sadece biyolojide değil felsefe alanında da büyük bir miras bıraktı. Lewontin özellikle ırk, cinsiyet, zekâ ve sınıf farklılıklarını biyolojik temellere oturtarak eşitsizliği meşrulaştırmaya çalışanlara her zaman karşı çıkmıştır. Bilimi yanlış yorumlayan bu sığ düşünceler maalesef hala toplumda varlığını sürdürdüğü için Lewontin’in ve fikirlerinin bilinmesinin, anlatılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Çalıştayımız iki gün sürdü ve oturum içeriklerimiz dopdoluydu. Lewontin’in sadece biyolojiye katkıları değil felsefeye katkıları da bolca anlatıldı. Genel hatlarıyla akademik düzeyde bir içeriğimiz vardı ve gelen dinleyiciler de gerçekten konuya ilgili olan kişilerdi. Her oturum sonunda yaptığımız soru cevap kısımları da bu nedenle oldukça verimli geçti. Anlatımlar biyoloji lisans düzeyini yer yer aşsa da şimdiden bir lisans öğrencisi olarak bu gibi etkinliklere katılmanın bize çok farklı perspektifler kazandıracağını düşünüyorum.
Bilim, felsefe ve toplum ilişkisini koparanlara karşı mücadele
Lina ESKİOCAK
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Biyoloji lisans eğitimi gören biri olarak etkinliğin sunum başlıklarını gördüğüm an biyolojiye daha derinlikli bakabileceğim beklentisine girdim. İki günün sonunda bu beklentimin tahmin ettiğimin üzerinde bir düzeyde gerçekleştiğini söyleyebilirim. Öyleki Lewontin’in eserlerini okumayı ve anlamayı eğitim sürecimin bir parçası haline getirmem gerektiğini düşünüyorum. Tabii bazı sunumların bazı kısımlarının lisansüstü düzeyine hitap ettiğini de eklemeliyim. Organizasyon kısmında rol alan biri olarak ise etkinliğin hedef kitlesine ulaşabileceğinden, hatta hedef kitlesinden tam olarak emin değildim. Ancak sunum sonlarındaki soru cevaplar ve kahve aralarındaki sohbetler sırasında, sağlanan ortama hem öğrenciler hem akademisyenler tarafından ihtiyaç duyulduğunu fark ettim. Hafta sonunu Lewontin’i tanımaya ayıran insanlarla dolu bir salon bana bilim, felsefe ve toplum ilişkisinin kopmadığını ve koparmaya çalışanlara karşı çabalamamız gerektiğini düşündürdü.
Çalıştay katılımcılara farklı bakış açıları sundu
Öykü TOPÇUOĞLU
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü
İki gün süren etkinliğimizde 7 farklı konuşmacı ve 10 farklı sunum yer aldı. Sunumlar detaylıydı ve konu hakkında bilgisi ve ilgisi olanlara yönelikti. Bu dinleyici kitlesi her sunum sonrası soru-cevap etkinliği yapabilmemize olanak sağladı. Bu çalıştay genel olarak katılımcılarına farklı bakış açıları sunan, yer yer interaktif olan keyifli bir çalıştaydı.