04 Mayıs 2022 12:56

Medyanın tedirginliği ve sessiz istila

Dr. Sarphan Uzunoğlu "Sessiz İstila" isimli kısa filmi ve filmin finansörü Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ'ın medyadaki yer alış biçimini yazdı.

Ekran görüntüsü, Hande Karacasu YouTube hesabında yayımlanan 'Sessiz İstila' filminden alınmıştır.

Paylaş

Dr. Sarphan Uzunoğlu 

Türkiye’nin gelecek yıllarda göçmenler tarafından istila edildiği senaryosu üzerine kurulu Sessiz İstila isimli “kısa film” Türkiye’nin uzun döneme yayılan göçmen ve göçmen karşıtlığı krizinin doruk noktalarından biri oldu. Filmin yayılma hızı, yasal mercilerin “aksiyon alma” hızıyla yarışı kazandı. Bugün Türkiye’deki sosyal ağ kullanıcılarının çoğu, hem filmin mesajını hem de filmin yönetmenini ve filmin açıkça istilaya karşı saflarında mücadeleye çağrı yaptığı siyasi partiyi konuşuyor. 

Peki Sessiz İstila, istila olarak adlandırılan bu duruma karşı hiç ses çıkmayan bir dönemin sonunda mı ortaya çıktı? Ya da bu ortaya çıkan göçmen meselesinde hükümetin duruşunu eleştiren ya da göçmenleri birincil sorun hâline getiren etkili ilk iş mi? Yanıt tahmin edebileceğiniz üzere hayır. 

MÜTEREDDİT GAZETECİLER VE TARTIŞILAMAZ BİR SORUN OLARAK GÖÇMEN KRİZİ

Geçtiğimiz yıl NewsLabTurkey’de yayınladığımız göç meselesinin medyada ele alınışına ilişkin raporda  bölünmüş bir medya yapısı olduğunu ortaya koymuştuk. Bazı gazeteciler ilkesel, bazıları mezhepsel veya siyasi sebeplerle göçmenlerle dayanışırken bazı gazetecilerin göçmenleri ülkenin sırtında bir yük ya da güvenlik problemi olarak gördüklerini gözlemiştik. Aradan geçen zaman gazetelerin “mütereddit” yaklaşımlarının, ne okuru ne hükümeti kızdırayım mantığının ve söz konusu göçmenlik gibi evrensel bir insan hakkı meselesi olduğunda hareket alanının daralması gibi gerçeklerin daha radikal bir söylemin büyümesine olanak sağlamasına neden oldu.

ÖZDAĞ’IN MEDYADAKİ TRUMP ETKİSİ

Aslında Sessiz İstila’yı ortaya çıkaran ruh hâlinin ve politik aklın izleri Zafer Partisi’nin kurulmasının hemen ardından sosyal ağlarda gözlemlenmeye başladı. Türkiye’de güçlü bir Reddit kullanımı yok; ama uluslararası medya platformları arasında daha çok Reddit’de görmeye alışık olduğumuz sert radikal göçmen karşıtı söylem Ekşi Sözlük’te olabilecek en koyu tonlarıyla fazlasıyla görünürdü. Sessiz İstila’nın “çözüm” olarak işaret ettiği Özdağ’la ilgili başlıklar bazı Ekşi Sözlük kullanıcılarını o kadar usandırdı ki sözlükte “Ümit Özdağ başlıklarının artık kabak tadı vermesi” gibi başlıklar açıldı. O sırada geleneksel ve alternatif medya kuruluşları ABD’deki demokratların ön seçimler dönemindeki Trump karşıtı yayınları gibi yüzeysel bir Özdağ portresiyle meseleyi geçiştirmeye çalışıyordu. Bu bile Özdağ’ın ve partisinin siyasal mesajını yayan ve prodüksiyonu pek de muhteşem olmayan filmin neden bu kadar başarılı olduğunu gösteriyor.

ZAFER PARTİSİ VE GÖÇMEN KARŞITLARININ MEDYAYA KARŞI ZAFERİ

Her ne kadar meseleyi Sessiz İstila üzerinden konuşuyor olsak da geçtiğimiz yıl Afganistan’dan gelen göçmenlerin sınırı kontrolsüzce geçtiği iddiaları üzerine başlayan ve ne hikmetse hızla fonla yayınlarını sürdüren medya kuruluşlarının varlığına saldırıyla sonuçlanan geniş bir siyasal iletişim hamlesiyle karşı karşıyayız. İktidara yakın medya geçmişteki ümmet kardeşliği ile başlayan ve ilk günden göçmen politikalarına ilişkin her eleştiriyi göçmen karşıtlığı ve hatta din karşıtlığı kalıbına sokan yaklaşımını terk ediyor. Ümit Özdağ’ın Cumhuriyet’ten Mustafa Büyüksipahi’ye verdiği söyleşide bahsettiği üzere, Zafer Partisi’nin ve temsil etme iddiasında olduğu Türkiye’deki göçmen karşıtı siyasi hareketlenmenin AKP’yi sıkıştırması ilk kez resmi ağızlardan milyonlarca göçmenin geri gönderilmesine ilişkin cümleler dökülmesine yol açtı. Eminim geçen yılki araştırmayı bugün tekrar yapsam, iktidara yakın gazetelerde bambaşka bir söylemle karşılaşırdım. 

ÖZDAĞ DA MEDYAYI İSTİLA ETTİ

Aslında bugün yaşadığımız şey suyun bulduğu ilk çatlaktan sızmaya başlaması ve nihayet duvarın yıkılması. En soldan en sağa, göçmen meselesi politik doğruculuğun sınırları içerisinde, ortaya hiçbir siyasi argüman, sosyal politika ve plan kurulmadan tartışıldı çoğu zaman. Ekonomik kriz, beş büyük şirkete verilen ihâleler ve benzeri gündemler elbette her zaman siyasilerin dilindeydi; ama toplumun gündeminde göçmen krizi vardı. CHP’nin Fatih’te neden bu kadar çok oy aldığını araştıran BBC Türkçe videosuna döndüğümüzde bile sıklıkla önümüze çıkarılan Ekrem İmamoğlu personasından değil göçmen bıkkınlığından bahsedildiğini görüyorduk. Özdağ ve partisi, Tiktok’tan Instagram Reels’a siyasal iletişim alanını işte bu boşlukta domine etti. Bugün, Özdağ’ın Medyascope’tan Armağan Çağlayan’ın kanalına yaptığı farklı kesimlerden insanların izlediği medya kuruluşlarını içeren kapsamlı “turne” de esasen, muhalefeti ve iktidarı sıkıştırarak oluşturduğu stratejinin işe yaradığını gösteriyor.

MEDYA NE YAPMALI?

Şu an için medyanın Ümit Özdağ’ı ve partisinin çizgisindeki siyaset ve sivil toplum temsilcilerini “hard talk” formatında davet edip madara etmeye çalışması pek mantıklı görünmüyor. Zirâ, Türkiye’de böyle hızlı gelişen göçmen karşıtı bir hareketin varlığı ve bu derece motive olmasının temelinde biraz da medyanın politik doğruculuk sınırları içinde kalma, tepki çekmeme ya da iktidarı kızdırmamak adına topa girmeme adına ziyadesiyle sessiz kaldığı, göçmenlerin “insan hikâyelerinin” anlatıldığı ama Sessiz İstila’nın  gelecek projeksiyonunun girdiği konulara girmemesi yatıyor. 

Avrupalıları kaygılandıran Türkiye’dekine göre sinek vızıltısı etkisinde kalacak göç dalgalarının Avrupa televizyonlarında politika yapımı ve sosyal haklar bağlamında nasıl tartışıldığını gözleyen biri olarak medyanın konuya “gecikmiş girişinin” okur ya da izleyici gözünde pek de iyi görünmeyeceği sır değil. Türkiye’de insanların kendi satın aldıkları gazeteye güven oranının bile %47 olduğu bu dönemde yıllarca üç maymun oynanan bir konuya gösterilecek ani ilginin de bir çözüm olmadığı kesin.

Göçmen sorunu neticede bir politika sorunu ve politika yapan, kanun yapan, göçmenlerin hayatını düzenleyen kurumlar üzerinden tartışılması en sağlıklı olanı. Bugün yapılması gereken ortaya çıkan bu tabloyu ses çıkaranlar hiyerarşisine değil, sorumluluk hiyerarşisine göre ele almak. Ne yapmamalı sorusunun cevabı da kesin. Medya geçmişte Cem Uzan ve Genç Parti ya da ABD’deki Trump örneklerinde olduğu üzere bir siyasi figürü karikatürleştirme ya da canavarlaştırma yaklaşımından kesinlikle uzak durulmalı. Zirâ asıl canavar, bu tarz siyasi figürlerin arkasından esen rüzgarın müsebbibi olan sosyal politikalar ve toplumsal krizlerin ta kendisi.

sarphan@newslabturkey.org

ÖNCEKİ HABER

Rusya Savunma Bakanı Şoygu: Ukrayna'ya silah taşıyan NATO araçları meşru hedefimizdir

SONRAKİ HABER

3 kızını öldüren müezzin Emre Göktaş, eşine şiddet uygulamış, “kuma” getirmek istemiş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa