05 Mayıs 2022 01:05

Hıdırellez ateşi

Hıdırellez ateşinin aydınlığı Deniz’in, Hüseyin’in ve Yusuf’un mücadelesine ışık olup mahalleleri, ovaları ve dağları kızıl bir gelincik tarlası gibi aydınlatacaktır.

Fotoğraf: Evrensel

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Bugün 5 Mayıs. Bugün yarına bağlanırken karada darda kalanların yardımcısı Hızır ile denizde yardım arayanların yoldaşı İlyas peygamber buluşacak. Hızır’la İlyas bir araya gelecek ve kış sona erip yaz başlayacak yani Hıdırellez olacak.

Bu gece birçok evde bereketli olsun diye yiyecek ve içeceklerin hatta cüzdanların ağzı açık bırakılacak, bu gece birçok insan dileklerini bir kâğıda yazıp gerçekleşsin diye gül ağacının dibine gömecek, bu gece birçok insan mahallelerde, ovalarda ve dağlarda ateşler yakarak karanlık geceyi aydınlatacak.

Her ne kadar baharın başlangıcını simgeleyen Hıdırellez İslami tonla Hızır ve İlyas peygamberlere atfedilse de Hıdırellez’in Hristiyanlar arasında Aya Yorgi günü olarak kutlandığı bilinmektedir. Jülyen ya da Hicri Takvime göre 23 Nisan’a denk gelen bu gün, Miladi takvime göre bugün kutlanmaktadır.

Hıdırellez’in izi sürüldüğünde semavi dinler daha dünkü çocuk kalır. Çünkü bu bayram binlerce yıldır bu topraklarda kutlanmaktadır. Örneğin Sümerlerde Fırat ve Dicle nehirlerinin hayat verici gücünü simgeleyen Tammuz adına, Hititlerde Telipinu adına ya da Eski Yunan’da Adonis adına tıpkı bugünün Hıdırellez’i gibi baharın gelişi şenliklerle kutlanmaktaymış.

Bugün Hıdırellez, bugün aklıma apansız, “Hür”ünü hürriyetten, “ay”ını aydınlıktan almış olan, Hüray Hocam geldi. 3 Temmuz 2000 günü Dokuz Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalına asistan olarak başladığım gün tanıştığım ayrıksı ablam, hocam, bölüm başkanım; Hüray Fidaner. 3 Ağustos 2002 günü beklenmedik ölümüne kadar hepi topu 25 ay bu dünyanın gergefinde ilmiklerimiz çakıştı. Ama ne çok şey öğrendim sizden ve ne çok özledim sizi hocam. 

Aradan 20 yıl geçti ama ölümünüz daha demincek. Önümde fotoğrafınız ve ardınızdan İzmir Tabip Odası’nın o dönem çıkarttığımız “Hekim ve Yaşam” dergisine yazdığım “Hoşçakalım Hocam” başlıklı birkaç paragraflık yazım var. O yazıda “Evet fotoğraflar, anıların hiç tozlanmayan rafları… Geçen yılların anılarına, her bakıldığında ışık hızıyla ulaşan fotoğraflar” yazmışım.

Bu satırları yazarken aslında aklıma apansız gelmediğinizi fark ettim. “Fidaner” eşiniz Caner Ağabey’in soyadıydı oysa siz babanızdan yadigâr “Şirin” soy ismini de kullanırdınız. Evet; siz Remzi ve Saliha Şirin’in kızıydınız. Remzi Şirin ki, 12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kıdemli hâkimi olarak görev yapmasına karşın mahkûmların Remzi Babasıydı.

Siz; asker olmasına karşın hiç emirle kalem kırmamış, hatta hiç idam kararı vermediği için mahkemesi lağvedilip Erzurum’a sürülmüş Remzi Şirin’in kızıydınız. “Ben risk falan bilmem. Hukuku bilirim. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti anayasası üç-beş kişinin banka soyması ile ya da adam kaçırması ile ortadan kalkacak kadar zayıf mıdır?” diyen Remzi Şirin’in kızıydınız. 

O Remzi Şirin ki; 12 Mart 2013 tarihinde Cumhuriyet gazetesinden Miyase İlknur'a verdiği röportajda, "Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının suçu da zaten adam kaçırma ve banka soymaktan ibaretti. Yanlış mahkemeye düşmüş çocuklar. Daha önce Konya’da biri bana sorduğunda 'Deniz’ler benim mahkememe düşseydi katiyen idam edilmezlerdi' demiştim. Gerçekten de öyle. İdam cezası gerektirecek suçlar mıdır bunlar?" demişti.

Ama olmadı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın davası hiç kimseye idam kararı vermediği için mahkemesi lağvedilen ve Erzurum’a sürülen Remzi Şirin’in mahkemesine düşemedi. O mahkeme yerine, belki de kırdığı kalemler boğazına dizilip, 2010 yılında boğularak ölen Ali Elverdi başkanlığındaki Sıkıyönetim Mahkemesine verildi.  

Deniz, Hüseyin ve Yusuf elli yıl önce bugünü yarına bağlayacak gecenin sabahında, daha güneş doğmadan alelacele asıldılar. Onları Hıdırellez günü yaşamdan koparanlar üç fidanı asarak baharın gelişini engelleyeceklerini sandılar ama yanıldılar. Çünkü binlerce yılın imbiğinden süzülerek gelen her Hıdırellez ateşinin aydınlığı Deniz’in, Hüseyin’in ve Yusuf’un mücadelesine ışık olup mahalleleri, ovaları ve dağları kızıl bir gelincik tarlası gibi aydınlatacaktır.

Meraklısına not: “Hüray Fidaner’e Dair” adlı kısa filmi bu adresten izleyebilirsiniz. Bir de bugün Goran Bregovic’den “Ederlezi”yi yani “Hıdırellez”i ve hemen ardından da Deniz’in idam edilmeden dinlemesine izin verilmeyen “Concierto de Aranjuez”i yani bildiğimiz adıyla “Rodrigon’un Gitar Konçertosu”nu dinlemenizi öneririm.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI