Başka sınıfların başka gençleri
Toplumun her kesiminin yaşadığı sorunlar, kapitalist sisteminin bizi zorunda bıraktığı sorunlardır ve çözümü de her şeyi var eden emeğin gücünden geçer.
Fotoğraf: Taylor Wilcox/Unsplash
Gökçefidan TÜRKMEN
Tuzla/İstanbul
Hiç “Yüzüklerin Efendisi”ni izlediniz veya okudunuz mu? Eminim çoğunuz, hakkında bir fikre sahipsinizdir. Kısaca bahsetmek gerekirse Orta Dünya’da tüm ırklara ve türlere hükmeden bir yüzük var ve bu yüzüğe sahip olan kişi yüzüğün gücüne de sahip oluyor. Peki bu yüzüğe siz sahip olsanız, bu dünyada neyi değiştirmek isterdiniz? Bu soru ile başladı Emek Partisi Tuzla İlçe Örgütü üyesi ve Ekmek ve Gül dergisi editörü Fulya Alikoç’un katılımıyla yaptığımız etkinliğimiz de. Zamanın akışını değiştirmekten tutun sınırları kaldırmaya, dünyadaki sefaleti yok etmekten tutun kapitalist sistemin bize dayattığı algı, kalıp ve kuralları yıkmaya kadar birçok ortaklaştığımız fikir ortaya çıktı. Yine bir oyun ile devam ettiketkinliğe. Bize üç farklı gencin fotoğrafları verildi ve hayat hikayelerini bizim yazmamız istendi. Birisi milyarlarca dolar serveti olan Türkiye’nin en ünlü ve zengin iş adamlarından birinin kızı, bir diğeri yurtdışında en iyi üniversitelerden birinde okuyan, 2015 yılındaailesinin toplam serveti 52.45 milyar dolar olan -ki bu Türkiye ekonomisinin %7.3’üne tekabül eder- bir diğeri ise 8 yıl önce Kobane’ye IŞİD saldırısını protesto eylemleri sırasında öldürülen Esenyurt Emek Gençliği üyesi Mert Değirmenciydi. Gerçek hikayeleriniöğrendikten sonra bu üç gence, hepimizin değiştirme konusunda ortaklaştığımız taleplerde ortaklaşmaya onları nasıl ikna edebileceğimizi tartıştık. Burada karşımıza sınıf kavramı çıktı.Aileleri milyar dolar servete sahip iki gencin ortak bir özellikleri vardı. Aynı sınıfın içinde yer almaları. Mert Değirmenci gibi, birçoğumuzun aileleri hatta kendimiz gibi hayatını devam ettirebilmek için emek gücünü satmak zorunda olan çoğunluğun emeği üzerinden milyar dolarlar kazanan burjuva sınıfında yer almaları. Bu arkadaşlarla fikirlerimizde ortaklaşamayacağımıza karar verdik. Çünkü onların son model arabalarını alabilmeleri için, en nitelikli okullarda okuyabilmeleri için bizim üzerimizden elde ettikleri kâra ihtiyaçları olduğunu biliyorduk. Ama Mert ile uzlaşmamız kolaydı çünkü okulda, iş yerlerinde aynı sorunları yaşıyorduk Mert gibi insanlarla. Aynı sömürü düzeninin aynı çarklarının arasında ezilmek zorunda olan işçi sınıfındandık.
NEDEN 1 MAYIS’A GİTMELİYİZ?
“Biz işçi değiliz, neden 1 Mayıs'a gitmeliyiz?” 1 Mayıs’ı yalnızca işçi bayramı olarak görebiliriz ancak sınıfsal açıdan baktığımızda hemen hemen hepimiz okulu bitirdikten sonra yaşamak için emeğini satmak zorunda olan sınıfın bir parçası olacağız. Öte yandan genç olarak, liseli, üniversiteli olarak yaşadığımız sorunları, kendi mücadelemizi işçi mücadelesi ile birleştirmeden çözmemiz mümkün değil. Çünkü toplumun her kesiminin yaşadığı sorunlar, kapitalist sisteminin bizi yüzleştirdiği sorunlardır ve çözümü de bu sistemin devamlılığını sağlayabileceği tek sınıf olan, üretimi sağlayan, her şeyi var eden emektengeçer. Bütün bu konuşmaların, tartışmaların üzerine 1 Mayıs’a gitme ve taleplerimiz için mücadelemizi büyütme, sınıfın mücadelesi ile birleştirme fikri ile oradan ayrıldık.