06 Mayıs 2022 00:01

Kod adı: İnfazları durdurmak

Yazar Hakan Güngör, Denizlerin idamını engellemek için gerçekleştirilen eylemleri yazdı.

Ayaktakiler (Soldan sağa): Kor Koçalak, Hüseyin İnan, Recep Sakın, Mustafa Çubuk, Deniz Gezmiş. Oturanlar (Soldan sağa) Mete Ertekin, Yusuf Arslan, Ercan Öztürk, Semih Orcan ve sedyede Mustafa Yalçıner | Mamak Cezaevi 1971 - Mustafa Yalçıner'in arşivinden alınmıştır. 

Paylaş

Hakan GÜNGÖR

Kararın baştan belli olduğu ortadaydı. Tutuklandıkları andan itibaren asılmaları için kara propaganda başlamıştı. Bu kara propagandaya karşı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için mücadele edilmeliydi.

Bu öyle bir süreçti ki farklı örgütler, gruplar, isimler tek bir soru etrafında birleşmişti: Denizleri nasıl kurtarırız?

İlk hamlelerden biri Aydın Çubukçu ve arkadaşlarından geldi. Denizler tutukluydu, mücadele edilmesi gerekiyordu. Bunun için de finansman. Bu noktada akla banka soymak geldi.

Aydın Çubukçu, Oradaydım belgeselinde eylemin amacını şöyle anlatacaktı:

“Öğrenci hareketi, işçi hareketi tamamen söndürülmüş gibiydi. Sendikalar kapatılmıştı. İşçi önderleri tutuklanmıştı. Aydınlar, gazeteciler, öğretim üyeleri üzerinde bir saldırı vardı. Öğrenci hareketi tamamen dağıtılmıştı. Belli başlı önderler tutuklanmıştı. Ve iş bitti diye bir görünüm vardı. Hem bu görüntüyü kırmak hem de Denizleri özellikle hapishaneden kurtarmak gibi bir amaçla para temin etmek üzere banka soygununu planladık.”

Plan, Temmuz 1971’de hayata geçirildi.

Ertan adlı arkadaşlarının kuzeni bir bankanın para nakil aracında görevliydi. Araç İzmir’den Denizli’ye gidecekti. Ertan, kuzenine Denizli’ye gitmek için araca binip binemeyeceğini sordu, kabul edildi. Ertan arkadaşı Kadir’le böylece araca yerleşti.

Diğerleri terk edilmiş bir benzinlikte beklediler.

Yolda silah çekildi, araç durduruldu, terk edilmiş benzinliğe getirildi.

Görevlileri bir tünele kapattılar. Tünelin girişine bir bomba koyduklarını söylediler. Tünelin giriş tarafından çıkılması halinde derhal ana yola ulaşılacağından buradan çıkılmasını istememişlerdi. Görevliler tünelin diğer yanından çıkana dek epey vakit geçecekti ve bu kaçmaları için yeterliydi.

Parayı alıp olay yerini terk ettiler.

Aslında tünelin girişinde bomba yoktu ama soygun haberi Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. Türkiye tarihinin o döneme kadarki en büyük banka soygunu gerçekleştirilmişti.

Paranın bir kısmı tekrar örgütlenmek ve mücadele etmek için kullanıldı. Yaklaşık bir ay sonra ise Aydın Çubukçu paranın kalan bölümüyle yakalandı.

Ancak Denizleri kurtarmak için mücadele başka alanlarda devam edecekti.

YURT DIŞINDA GİDEBİLİRLERDİ, MÜCADELE İÇİN KALDILAR

9 Ekim 1971’de Deniz ve arkadaşları için idam cezası verildi.

29 Kasım 1971’de bu kez hamle THKO ve THKPC’nin tutuklu isimlerinden geldi. Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna ve Ziya Yılmaz, Kartal Maltepe Askeri Cezaevinden kaçtı. 30 Mart 2022’de gazetemize yazdığım “Denizleri kurtarmak: Mahirlerin son eylemi” başlıklı yazıda detayları anlatmaya çalışmıştım.

Bu süreçte, özellikle Mahir Çayan’a örgüt içinden ve çevresinden yurt dışına gitmesi, mücadeleyi kalanların sürdürmesi tavsiye edildi. Ancak o tüm bunları reddetti.

Dönemin tüm tanıklarının anlattıkları ortaktı; Denizleri kurtarmak için verilecek mücadelenin başarı şansı azdı. Ancak Denizlerin idamı söz konusuyken Mahir yurt dışına gitmeyi kabul etmedi. Sonuna kadar savaşacaktı.

Bu mücadele, bilindiği gibi Kızıldere’de son buldu. Mahir, Sinan Kazım, Hüdai, Ertan, Saffet, Sabahattin, Nihat, Ahmet, Cihan ve Ömer hayatını kaybetti…

TOPLANAN İMZALAR SEKA’DA HAMUR YAPILDI

Dönemin en önemli girişimlerinden biri de düzenlenen imza kampanyası oldu. Yaşar Kemal ve Onat Kutlar İstanbul’da, Erdal Öz, Emil Galip Sandalcı ve Gül Önet Ankara’da Denizlerin idamına karşı bir imza kampanyası için çalıştı.

Karanlık atmosfere rağmen Türkiye’nin her yanından imzalar gelmeye başladı. Erdal Öz’ün anlattığına göre kısa sürede imza sayısı 22 bine ulaştı.

İmzaları Meclise Altan Öymen teslim etti. Bu, infazı durdurmaya yetmedi.

Altan Öymen dilekçenin akıbetini ise yıllar sonra öğrendi ve Radikal’deki köşesinde yazdı: Dilekçe metni ve imzalar, Dilekçe Komisyonunda kayıt altına alındıktan sonra resmi olarak SEKA’ya gönderilip hamur haline getirilmişti!

Sadece imza kampanyası değil, Uluslararası Af Örgütünün “İnfazları durdurun” çağrısı ve Pablo Picasso, Louis Aragon, Pablo Neruda, Samuel Beckett, Andre Malraux gibi sanatçıların mektubu da işe yaramadı.

İsmet İnönü’nün 24 Nisan 1972’de Mecliste yaptığı “Bu cezalar hususunda özel bir kanaatimiz var. O da ‘Siyasi suçlardan dolayı idam cezası yapılmasın’ davasındayız” sözleri de bir sonuç vermedi.

UÇAK KAÇIRMA EYLEMİ VE TARTIŞMALAR

3 Mayıs 1972’de ise Türkiye yeni bir haberle adeta sallandı.

THY’nin DC-9 Boğaziçi adlı uçağı kaçırıldı. Bulgaristan’daki uçaktan bir çağrı yükseldi: Uçağı kaçıranlar, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını istiyordu!

Bu sonraki yıllarda da oldukça tartışılan bir eylem oldu.

Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, Berat Günçıkan’a verdiği bir röportajda, “Eylemlerin hakikaten Deniz Gezmiş’i sevenler tarafından mı yapıldığı hiç açığa çıkmadı. Bakın, bugün uçak kaçıranlardan herhangi birinin en ufak bir haberini, hapis yattığını duydunuz mu? Uçağı Sofya’ya indiriyorsunuz, iki saat sonra biz teslim olduk deyip gidiyorsunuz. Bu kadar samimiyetsiz bir eylemin olacağına ben inanamıyorum” dedi.

Eylemi gerçekleştiren isimlerden Aynullah Akça ise 2011’de gazetemizden Gökhan Durmuş’a konuşmuştu. Akça, “Arkadaşımız Sefer, uçak kaçırma düşüncemizi Denizlere iletti. Deniz Gezmiş ‘Hazırlıklarınızı yapın, bizden haber bekleyin’ dedi” diye anlattı o günleri.

Yine Akça’nın ifadesine göre Deniz Gezmiş’ten “Eylemi yapsınlar” haberi gelince harekete geçmişlerdi. Eylemi gerçekleştirenlerden Sefer Şimşek de bianet’e yaptığı açıklamada eylemi 2 aylık hazırlık sonunda yaptıklarını ve idam edilenlerin bundan haberi olduğunu ifade etti.

Sefer Şimşek’in açıklamaları şöyleydi: “Eylem çok gizli ve planlı, programlı bir şekilde organize edildi. Sonuna dek hiçbir açık verilmedi. 4 Mayıs 1972’de Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken’in kaçırılmasıyla eş zamanlı olarak organize edildi. Kaçırma eylemi başarılı olamadı, arkadaşlarımızdan birisi de bu eylemde öldü.”

Sefer Şimşek aynı açıklamasında, eylem nedeniyle Bulgaristan’da 3 yıl ceza aldıklarını, 18 ay hapis yattıklarını ifade edecekti.

Bu eylemle ilgili tartışmalar sürüp gitti…

Bazıları uçak kaçırma eylemiyle idamın engellenme olasılığının tamamen bittiğini ifade ederken Akça “İdamlar 4 Mayıs sabahı gerçekleşecekti. Tüm yollar kapanmıştı. İdamı 2 gün geciktirebildik” diyecekti.

Tartışmaları süren uçak kaçırma eyleminden bir gün sonra Şimşek’in de bahsettiği bir diğer eylem hayata geçirildi.

THKO üyesi dört kişi, Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken’i kaçırmak istedi. Planları, Eken’i kaçırıp karşılığında Denizleri istemekti. Olmadı. Çıkan çatışmada Eken yaralandı, eylemcilerden Niyazi Yıldızhan öldü.

DENİZLERİN ÖLÜMSÜZLÜK YIL DÖNÜMÜ

İdam kararı için bir yol, Anayasa Mahkemesine esastan başvurulmasıydı ve bunun için senatodan 33 imzaya gerek vardı. O ana dek 28 senatörün ikna edildiği vurgulanıyordu. Ancak son eylemler nedeniyle imza vermekten vazgeçen senatörler olduğu yazıldı, çizildi.

Tartışılanlar dahil olmak üzere eylemler infazları durduramadı.

Evet, o dönemin atmosferinde hayata geçirilen eylemlerin kimilerini bugün de tartışabiliriz. Kimilerinin doğruluğu yanlışlığı konusunda farklı düşünebiliriz. Ancak tüm bu sürecin bize gösterdikleri var.

Türkiye’de her ne kadar ayrı yapılar gibi görünse de devrimci dayanışmanın nasıl mümkün olabildiğinin en önemli örneklerinden birini gösterdiler.

Bu sayede Türkiye’nin dört bir yanında bu hukuksuz idam kararına karşı insanların nasıl kenetlendiğini gördük.

Ne Denizlerin ne de onu kurtarmak için mücadele edenlerin sesi titredi. Ama sonraki yıllarda Baki Tuğ gibi bu davanın savcılarının sesinin nasıl titrediğini işittik.

Bugün idam kararlarının adaletsizce verildiğinden eminsek, bunda o kararın tarihsel gerçekliği kadar, bu gerçekliği göstermek uğruna o günden bugüne mücadele edenlerin çabasının da etkisi var.

Zaten tam da bu nedenle, bugün, Denizlerin ölümsüzlük yıl dönümüdür.

SÜLEYMAN DEMİREL’İ KAÇIRMAYI DÜŞÜNDÜLER

Tabii bu süreçte başka fikirler de vardı; sayısız seçenek gözden geçirilmişti.

Gözden geçirilen fikirlerden biri Süleyman Demirel’in Denizleri kurtarmak için rehin alınması fikriydi.

Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü ve birkaç arkadaşı, Süleyman Demirel’in Güniz Sokak’taki evinin etrafında dolaşıp keşif yapmıştı. Ancak ev öyle iyi korunuyordu ki, eylem sonrası kaçmanın da mümkün olmadığını görünce fikirden vazgeçtiler.

ÖNCEKİ HABER

Avrupa Parlamentosu: Ankara, Kavala kararıyla üyeliğe kapıyı kapatıyor

SONRAKİ HABER

Alevi Kültür Derneği Gömeç Şubesi açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa