Elazığ’ın Sün köyünde bir çeşme
Sün köyünden Zeynel Metin, 68 kuşağından isimlerin Keban Barajı yapıldıktan sonra istimlak edilen arazilerin parasının ödenmesi için miting örgütlediklerini, ayrıca köye çeşme yaptığını anlattı.
Özkan ZÜLFİKAR
Elazığ
’68 kuşağı. Dar ağacında üç fidan. Çocukluğumdan beri en çok kulağıma çalınan seslerdi. Dersim’in Hozat ilçesinde ilk duymuştum. Çivi gibi çakılmış bir ezgi ile şu sözleri; Dar ağacında üç fidan, urce urce Denizem urce (kalkın kalkın Deniz’im kalkın). Urce faşisto pırode (kalkın faşistleri vurun)… Devamı da marş-ağıt karışımı epik bir tatta devam eden ama insanlık tarihine de çalınmış bir maya gibi devrimle mayalanmış o his çıkmadı belleklerimizden. Bir kere kazınmaya görsün gerçekten ‘Denizlere çıkıyordu sokaklar.’ Elazığ’ın yolu da Denizlere çıkarmış meğer. Bunlardan biri de Sün köyündeki dernekleşme faaliyetleri. Keban Baraj Gölü yapıldıktan sonra istimlak edilen halkın arsa arazi paralarının ödenmemesi veya geç ödenmesinden dolayı yapılan miting. ’68 kuşağının örgütlediği bu miting sonrası halk paralarını alırken bizim gençler de sevilmiş, sayılmış, alkışlanmış. Sün köyünden Zeynel Metin anlatıyor bunları.
’68 KUŞAĞI KÖYE ÇEŞME YAPTI
’68 devrimcilerinden olan Zeynel Metin köyde THKO önder kadrosuyla yaptıkları çeşmenin başında bir bir çalışanların ismini sayıyor. Metin, “Muhtar köye çeşme yaptıracak ama ustalar 5 bin lira istemişler. Muhtarda da 1200 lira para var. Köyde de Temir Yavuz diye bir ustadan yardım istedik. ‘Sen başımızda dur, işçiliğini biz gençlerle yapacağız’ dedim. Ben, Cemal Kandemir, Mustafa Yıldırım, Hüseyin Şimşek, o sırada köyde olan Sinan Cemgil, Mustafa Yalçıner ve başka arkadaşlar da geldi çalıştı. Bazı isimleri hatırlayamıyorum. Muhtarın verdiği 1200 liranın 800 lirasını ustaya verdik. Gençler para istemedi. Geriye kalan 400 lirayı da alıp Tunceli’ye gitmek için kullandık. Faaliyet için harcadık yani” diyor.
KEBAN KÖYLÜLERİYLE MİTİNG
İlk tanışma anlarını da şöyle anlatıyor Zeynel Metin, “Ben ve Hüseyin Şimşek Elazığ’da açılan inşaat mühendisliği sınavına girdik, o kazandı ben yazılıyı kazandım ama teknik resmi kazanamadım O zaman Hüseyin Şimşek üniversiteye girdi. Palulu Yusuf Aslan ile Metin Güngörmüş bizim köye gidip gelmeye başladılar. Köyde bu arkadaşlarla tanışıp sohbet ettik. Getirdikleri yayınları okumaya başladık. Dünyam değişti. 1960’lı yılların sonunda Keban Barajı için köylerde kamulaştırmalar başlamıştı. Hükümet kamulaştırma bedellerini ödemiyordu. Deniz Gezmiş’le birlikte asılan Yusuf Aslan ve birkaç öğrenci lideri daha bizim köye geldiler. O grupla bizim köyden ben, Hüseyin Şimşek ve Cemalettin Kandemir birlikte bir toplantı yaptık. Keban köylülerini örgütleyip bir yürüyüş yapmak üzere karar aldık. Ve miting yaptık. Miting başarıyla sonuçlandı. Elazığ halkı alkışlarla bize destek verdi. Bu eylemden sonra devrimci öğrenci hareketinin lider kadrosu artık sık sık bizim köye gelmeye başladı.”
DENİZ GEZMİŞ DE KÖYE GELMİŞ
Bursa Cezaevinden çıktıktan sonra Deniz Gezmiş de Metin Güngörmüş’le Sün köyüne geliyor. Ne kadar kaldı diye sorunca Metin, “Tunceli’ye geçmeden önce bir 10-12 gün kaldılar. Gelip gittikten bir ay kadar sonra Ankara’daki banka soygunu gerçekleşti ve THKO’nun açıklaması geldi. O günlerde zaten Kürecik Radar Üssünü basma planları yapılmış, Akçadağ’da kalınacak, mağaralar ve yığınaklar hazır edilmişti. O banka soygunundan sonra Osman Alkış, Mustafa Erdoğan, Semih Orcan köye geldi bir aydan fazla kaldılar. On beş gün sonra da biz Nurhak’a gittik” diyor ve Nurhak’a çıkma olayını da şöyle anlatıyor: Deniz’le Yusuf ayrı bir yoldan, Sinan ayrı bir yoldan motosikletle Nurhak’a geleceklerdi. Dağa sadece Sinan yetişebildi. Deniz’le Yusuf Gemerek’te yakalandı. 20 kişi kadardık dağda. Fakat ben hastalandım. Sinan ‘Filistin’de biz de de bu rahatsızlık oldu, sen acilen dağdan in ve bir doktora görün’ dedi ve beni Elazığ’a yolladı. Tedavi olduktan sonra tekrar Nurhak’ın yolunu tuttum. Bizim köylü Mustafa Ayduran’la birlikte yola çıktım. Akçadağ Hüseyin Obası köyündeki Mustafa Dayı’ya gittik. Çünkü dağla bağlantıyı o sağlıyordu. Dağdakilerle irtibatın kesildiğini söyledi ve bizi Sürgü köyüne yolladı. Bir isim verdi dağdaki arkadaşlarla iletişim kurabileceğimizi söyledi. Sürgü’ye gittim, bu kişiyle ilişki kuramadım. Çaresiz Elazığ’a döndüm.”
Sün köyünde ayakta sapa sağlam duran o çeşme suyuyla hayatı mayalamaya, bir yudum içene özgür, eşit ve güzel yarınların mücadelesini anlatmaya devam ediyor. Tıpkı Denizler gibi…