Livaneli’nin sazı ve kalemi
“Çünkü o, bir yazar ve ayrıca Livaneli’yi şahsen de tanıyan, kendisi gibi onun çevresinden olan genç yazarlardan biri olarak taraflılık yapmak istememiş."

Fotoğraf: Fotoğraf: Svklimkin/Wikimedia Commons (CC-BY-SA)
İLGİLİ HABERLER

Zülfü Livaneli, Mikis Theodorakis'i Evrensel'e anlattı: En büyük kültür miraslarından biriydi
Tacim ÇİÇEK
Zafer Köse, ozan, yazar, eski vekil, sinemacı ve aktivistlik de olmak üzere çok yönlü bir kişi olan Livaneli’yi anlattığı kapsamlı Son Ozan Livaneli kitabının bir yerinde, “İlk gençliğinden beri romancı olmak hayaliyle yaşıyor. Sadece roman yazmak değil, kitaplarla ilgili bir hayat düşlüyor” diyor Livaneli için. Bunun doğruluğunu iki kitaptan da biliyordur en azından benim gibi okumuş olanlar. İlki Sevgili Bülent Habora’nın Başmusahip Sokağı Anıları’dır. Bu kitabında, ışık içinde olsun Habora; soyadıyla kurduğu yayınevinin müdavimlerinden olanların yanında bir biçimde kendisiyle yazarlık ve de yayıncılık üzerinden yolu kesişip sonradan ünlenen birçok kişiye dair anılarını anlatır kendi üslubunca. Bunlardan biri de Livaneli’dir. Zafer’in dediği gibi kitaplarla ilgili, yazar olmak ve de kitaptan mürekkep bir dünyada onları solumak isteyen biri olduğunu, kitap dağıtımcılığı, satıcılığı ve de kitabevi kurduğu gibi birçok bilgiyi edinebiliriz, Habora’nın kitabından. Diğeri de Sevgili Livaneli’nin birinci elden ve de kendi kişisel hayat hikayesi üzerinden kurguladığı Sevdalım Hayat adlı kitabında alıntıladığım cümleyle ilgili yazdıklarıdır. Belki de öteki kimlikleri ve işleri salt Romancı/Anlatıcı Livaneli’yi hayatta tutsun, kafasındaki romanları, hikayeleri ve de yazıları yazsın diye her açıdan beslesin diyedir. Habora bir yayıncı, yazar olarak dışarıdan bakmıştır ve dışarıdan baktıklarının buluştuklarında, rastlaştıklarında onların anlattıklarından ve kendisinin gözlemlerinden, içselleştirdiklerinden ibarettir yazıkları. Livaneli’ninkiyse doğrudan kendisinin yazıp eyledikleridir. İstesek de istemesek de bugünden geçmişimize dönük bir şeyler yazdığımızda veya anlattığımızda işin içine kurgulamak girer. İstesek de nesnel olamayız bir sebeple ya da birçok dışsal etkenle… Bu, birçok değil neredeyse geçmişini görünür yapmak isteyen her insan için geçerlidir… Yani kişisel tarihimizi kurgulamak… Bir tür ‘resmi tarih’tir. (Tarih, Newroz ve Kendimiz Olmak Üstüne adlı yazıma bakılabilir)
Livaneli gibi bir biçimde görünür olmuş değerleri ben en azından kendi yazdığım tanıtım ve eleştiri yazılarında ele almamaya çalıştım. Ki Livaneli de üzerine; yazdıklarından ve yapıp eylediklerinden dolayı yıldız tozu düşüp bilinip görünür biri olduğundan, ilk yapıtından en sonuncusuna dek okuduğum halde hakkında eleştiri ya da yazılarımı okuyanların dikkatini çekme açısından hakkında yazmadığım biridir. Bunu onun için yapanlar var çünkü. Benim, Geride Yazılan Kaldı adlı kitabıma bakanlar ne demek istediğimi ve kimleri öne çıkarıp görünür, bilinir yapmaya çalıştığımı anlar…
Zafer Köse, birçok alanda kalem oynatan ve dokunduğu konuları, kalemini sihirli değneğe dönüştürerek güzelleyen ve okurunu özgün bir dünyaya götüren biridir gözümde. Onun birçok yapıtını daha yayımlanmadan önce de okuma şansına sahip olanlardan biri olarak diyebilirim ki bu tür kitaplar ve yazılar konusunda da yetkinliğini kanıtlamıştır. Çünkü Sevgili Livaneli’nin çevresinden biri olarak kitabın başından sonuna kadar nesnelliği elinden bırakmamış hiç. Üstelik satır aralarında da olsa okuyanın dikkatini çekecek olan itirazlarını da dile getirmekten çekinmemiş. Zafer, son zamanlarda BirGün Pazar’da yayımlanan yazılarında dikkatimi çekiyordu, Livaneli’yle ilgili nehir söyleşi kitabından sonra, onunla ilgili yazdıklarından ve düşündüklerinden yola çıkarak oylumlu bir çalışma içinde olduğunu yaptığımız telefon konuşmalarında söz etmişti, ama kitap olarak karşıma çıktığında dediklerinden de nesnel olduğunu görmek şaşırttı beni… Bence bunu sağlayan gücün, erincin ve dürtünün Zafer’deki yazarlık yeteneğinin sonucu olduğunu söyleyebilirim. Çünkü o, bir yazar ve ayrıca Livaneli’yi şahsen de tanıyan, kendisi gibi onun çevresinden olan genç yazarlardan biri olarak taraflılık yapmak istememiş. Bir öykü, bir roman yazıyormuş gibi bir anlatıcı oluşturmuş. İşte Zafer’i nesnel yapan bence Son Ozan’ın anlatıcısı Kiramen Kâtibin Meleği… Sıradan bir katip de değil bu anlatıcı… Üsteli sadece Livaneli’nin yapıp eylediklerini, düşündüklerini ve beklentilerini değil; Anadolu’nun kültür ve sanat alanındaki sevaplarını, günahlarını da anlatıyor bize. Görevi her ne kadar Ozan Livaneli’yi izlemek olsa da…
Ezcümle: Livaneli’inin sazını ilk eline aldığı günlerden sanat hayatının 35. yılına kadarki kişisel hayat hikayesinin arka planındaki ülkemizi ve siyasal, sosyal gerçekliğimizi öğrenmek istiyorsanız, Livaneli’yi anlatan Kiramen Kâtibin Meleği’ne kulak verin derim.
Evrensel'i Takip Et