10 Mayıs 2022 16:47

Ahmet Say’a veda | İki Fazıl’ın arasında bir Ahmet

Aydın Çubukçu, Ahmet Say'ı yazdı: "Baba Fazıl ile Oğul Fazıl arasında muhteşem bir köprüydü o. Öyle bir babadan öğrendikleriyle, böyle bir harika evlat yetiştirmiş olması rastlantı değildir."

Ahmet Say ve oğlu Fazıl Say, 50. sanat yılı kutlamalarında | Fotoğraf: Sultan Özer/Evrensel

Paylaş

Aydın ÇUBUKÇU

Türk Solu dergisinin yazı işleri müdürüydü, ilk tanıştığımızda. Bizlerden on yaş kadar büyüktü, ama bu yaş farkını hiç hissettirmezdi. Samimiydi, bizdendi, kabadayılığı da vardı, ipince salon adamlığı da. Yıllar sonra, ben hapisten çıkınca ilk buluştuğum insanlardan biri oldu. Külüstür ama çok emektar Volkswagen’ine atlayıp, Gölbaşı’nda kıyıda bir yerde, demlenip dertleştik. O arada, bir kültür dergisi tasarladığımız anlattım. Heyecanla atladı... Daha önce, Cemal Süreya ile “Türkiye Yazıları” adlı efsane bir dergi çıkarmıştı. Yeni bir edebiyat dergisi onunla boy ölçüşemezdi; daha geniş, resim, heykel, sinema, bilim, felsefe konularına da giren bir “kültür dergisi” düşündüğümü anlattım. O andan itibaren, Evrensel Kültür’ün “kurucu fikir babası” oldu. Yalnız yazılarıyla değil, çevresini de katar bir okur-yazar kitlesi oluşturulmasına da katkıda bulundu. Yeri geldiğinde eleştirisini hiç esirgemedi. Bazen kızdığı, eleştirilerini el kol hareketleriyle şiddetlendirdiği de oldu. Yalnızca dergiye yazılarını değil, kitapevimize de eserlerini verdi. O çok ünlü, ödüllü romanı Kocakurt, Ağaçlar Çiçekteydi, İnsanoğlu İnsanlar, İpek Halıya Ters Binen Kedi tozlu raflardan inip tekrar geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. Bir eseri, Kürtçeye çevrildi!

Ahmet ağabeyim, yalnızca bir edebiyatçı değil, belki daha çok bir müzikologdu. Dünyada yaşayan tek Marksist müzikolog olduğunu övünerek söylerdi. Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi yıllarca üniversitelerde, konservatuarlarda ders kitabı olarak okutuldu. Bütün birikimine ve çalışkanlığına, yaratıcı verimine ve dünya görüşüne bakınca, onu çağdaş bir ansiklopedist olarak tanımlamak gerekir. Fransız Devrimi’nin düşüncesini yaratan o büyük filozoflar gibi, tam anlamıyla bir “aydınlanmacı” ve gerçek bir aydınlatıcıydı.

Anıları o kadar zengin ve kimi zaman acıklı, kimi zaman komikti ki dinleyenler doyamazdı. Yazmasını istedik, hiç nazlanmadan, anında işe koyuldu. İlk kez oradan öğrendik, genç bir öğrenciyken, Berlin’de Doğu'ya geçip Nâzım Hikmet'le görüşmesini, TİP içinde “Komünizm propagandası yapıyor” diye ihbar edilişini...

En hüzünlü ve onun devrimci özelliklerini çok açık bir biçimde sergileyen anıları ise, babası matematikçi ve Spartakist Fazıl Say ile üstün yetenek piyanist oğlu Fazıl Say ile ilgili olanlardı. Oğul Fazıl Say’ın bebekken başlayan acılı hayatını, kendi üzüntülerini ve çabalarını, baba Fazıl Say’ın Almanya serüvenlerini ve öğretmenliğini, o güzelim hüzünlü gülümsemesini yüzüne yerleştirerek anlatışı, tanıyanların belleklerinden silinmeyecektir. Baba Fazıl ile Oğul Fazıl arasında muhteşem bir köprüydü o. Öyle bir babadan öğrendikleriyle, böyle bir harika evlat yetiştirmiş olması rastlantı değildir.

Bir kültür devi göçtü hayatımızdan. Dostluğuyla da bilgeliğiyle de yakınlarına sadece onur değil, keyifli anılar da bıraktı. Elveda Ahmet abi.

ÖNCEKİ HABER

İki motokurye yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Albümünden fotoğraflarla Ahmet Say

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa