2013 bütçesinde kadının adını bulana aşk olsun
İşte tam da bundan dolayı, oluşturulan bütçenin halk için mi yoksa sermaye için mi yapıldığını anlamanın yolu merkezi bütçenin oluşturulmasında kimlerin katkı sunduğuna, bütçe gelirlerinin nereden geldiğine ve nereye gittiğine bakılarak anlaşılabilir.
Gelelim 2013 merkezi bütçesine. 2013 merkezi bütçesinin hazırlık sürecine toplumsal kesimlerin önemli bileşenleri olan sendikalar, demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, toplumda dezavantajlı olan grupların sözcüleri dahil edilmedi.
2013 Bütçesi çeşitli kesimlerin protestoları ve meclis tartışmalarıyla kabul edildi ve akabinde meclis 2 Ocak’a kadar tatile girdi. Yani meclisin 2012 yılına dair son icraatı hepimizi doğrudan etkileyecek olan 2013 gelir-gider politikasını belirlemek oldu.
Peki 2013 bütçesi için kaynak nasıl yaratılıyor?
Bütçe kaynaklarının en temel kalemini vergi gelirleri oluşturur. Bugün asgari ücretle çalışan bir kişi, net gelirinin yüzde 70’i oranında vergi ve prim ödüyor. Buna karşın büyük şirketlerin vergi yükü yüzde 4’ü bile geçmiyor. Yani vergi yükünün büyük bir bölümü emekçilerin sırtına yıkılmış durumda ve bu 2013 yılı bütçesinde de değişmedi.
2013 bütçesinde toplumun en geniş kesimlerini ilgilendiren vergi kalemlerinde belirgin bir artış söz konusu iken kurumlar vergisinde herhangi bir artış olmadı. Yine bütçe kaynaklarının önemli bir kalemini oluşturan dolaylı vergilerde yüzde 68,6 oranında artış öngörülüyor.
Yapılacak bu artış ile Türkiye dolaylı vergi oranının en yüksek olduğu ülke haline gelecek. Dolaylı vergiler gelir durumuna bakılmaksızın herkesten alınıyor bugün harcadığımız 100 liranın 18 lirası vergi olarak ödemiş oluyoruz.
2013 yılı bütçesiyle dolaylı vergilerde yapılacak artış yeni yılın da tüm mali giderlerinin emekçilerin omuzlarına yıkılacağının kanıtı olarak ortada duruyor.
TÜRKİYE GERÇEĞİ BÜTÇEYE YANSIDI MI?
Normal koşullarda bir ülkenin gelecek yıla dair bütçe planının temelini ülkenin o dönem içinde bulunduğu koşullar, en yakıcı sorunlarını çözmedeki kaynak aktarımları oluşturur. Örneğin 2012 Türkiye’sinin en birikmiş sorunları ne ise onların çözümüne odaklı bir bütçe planın oluşması beklenir. Peki nedir bu temel göstergeler?
Son on yılda ekmek, süt, et gibi temel tüketim maddelerine yüzde 200 ile 500 arasında zam yapıldı.
Bugün açlık sınırı 1.040 Lira. Ülkemizde asgari ücretle çalışanlar ve emekliler açlık sınırının altında maaş alıyor, açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor.
Yüzde 8,8 olarak açıklanan işsizlik oranına iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar eklendiğinde var olan gerçek işsizlik yüzde 16,1’e yükseliyor. Bugün Türkiye’de iş bulma umudunu kaybetmiş insanların sayısı son on yılda 9 kat artarak 632 bin kişiye ulaştı. Bu tablo içinde kadınların durumu ise ürkütücü düzeyde, çalışma yaşındaki her 3 kadından 2’si işsiz.
Son on yılda tüketici kredisi kullananların sayısı 8 kat, toplam tüketici kredisi miktarı ise 62,6 kat arttı. Borcunu ödeyemediği için takibe düşen toplam tüketici kredisi miktarı 76 kat arttı.
2001 yılında icra dairelerindeki dosya sayısı 9 milyon 400 binken, 2012’de 20 milyon 772 bin icra dosyası adeta adliye raflarını doldurdu.
2002 yılında cezaevlerindeki kişi sayısı 59 bin 429’ken, 2012’de tutuklu sayısı 125 bin 100 kişiye ulaştı.
2002’de doğan her çocuk 1.963 dolar borçluyken, 2012 doğan her çocuk 4.320 dolar borçla doğuyor.
Türkiye’de kadınların büyük çoğunluğu kayıt dışı istihdam ediliyor. 2008 yılına göre kayıt dışı çalışanların sayısı 480 bin arttı. Yani 480 bin kişi daha kayıt dışı çalışmaya mecbur kaldı. Aynı dönemde erkeklerde kayıt dışı çalışma oranı 198 bin azalırken kadınlarda 678 bin kayıt dışı istihdam artışı gözlendi.
1 milyonu aşkın çocuk işçinin istihdamda yer aldığı Türkiye’de çocuk emeği sömürüsü büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Bugün 6-17 yaş grubunda 1 milyonun üzerinde çocuk, öğrenim hakkını gereği gibi kullanamıyor, sağlıksız, korumasız, güvencesiz koşullarda, sınırsız bir sömürü çarkının içinde çalışıyor.
İşte tüm bu veriler 2012 Türkiye’sinin içinde bulunduğu sorunları, istihdam yaratmayan politikaları, gelir adaletsizliğinin giderek büyüdüğünü, kadınların da bu durumdan en fazla yara olan olduğunu gösteriyor. Yani 2012 yılında da yoksulun en yoksulu, sosyal güvenceden yoksun olanların en fazlası, kayıt dışı çalışanların en çoğu, işsizlerin en fazlası yine kadınlar oldu. Emekçiler üzerindeki vergi yükünü artıran, daha da yoksulluk yaratan, sermayenin vergi yükünü hafifleten, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan politikalar sonucu geldiğimiz nokta şu: OECD raporuna göre gelir dağılımı adaletsizliğinde “en eşitsiz ülkeler” arasındayız.
Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB), merkezi ve yerel düzeydeki bütçelerin hazırlanmasının tüm aşamalarında toplumsal cinsiyet bilincinin dahil edilmesi üzerine odaklanan bütçe demektir.
BİZİM DEĞİLSE KİMİN?
Kadınların yaşamın her alanında erkeklerden daha eşitsiz olan konumlarını değiştirmek, toplumsal eşitliği hayata geçirmek için bütçelerin cinsiyet esasıyla hazırlanması gerekiyor. Çünkü bütçede öngörülen kamu harcamaları, vergilendirmeler, kadınlarla erkekler arasındaki gelir ve eşitlik uçurumlarını derinleştirebiliyor da azaltabiliyor da. Haliyle kadınların toplumdaki dezavantajlı durumunu ortadan kaldırmanın en önemli adımlarından biri bütçelerin cinsiyet farklılıklarını gözeterek düzenlenmesinden geçiyor.
BÜTÇENİN CİNSİYETE DUYARLI OLMASI İÇİN NE YAPMAK GEREKİYOR?
Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir yaklaşımla hazırlanan bu bütçeler ve bütçe çalışmaları, o ülkedeki kadınların toplumsal yaşamdaki konumlarına göre farklılıklar göstermekle beraber temelde şu noktalar üzerinde duruyor:
Bu yanıyla kadın ve erkekler için ayrı ayrı bütçelerden oluşmamaktadır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemede devlet, harcaması ve gelirini cinsiyet perspektifinden gözlemler, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve insani gelişimi sağlamak için kaynakların daha etkili kullanımını teşvik eder
Bugün İngiltere, Fransa, İskoçya, İsveç, Filipinler, Hollanda dahil 50’den fazla ülkede toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmaları yürütülüyor. Örneğin, İsveç’te her bakanlık kendi alanındaki toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarından sorumlu ve bütçe tekliflerinde alanındaki cinsiyet eşitliğine dayalı hedefleri belirliyor. Ayrıca maliye bakanlığı tarafından hazırlanan, ekonomik kaynakların kadın ve erkekler arasında dağılımını esas alan bir rapor her sene bütçe yasa teklifinin eki olarak parlamentoya sunuluyor.
Yine İngiltere 1989’dan beri çalışmalarını sürdüren Kadın Bütçe Grubu her yıl toplumsal cinsiyet ve iktisat politikaları üzerine düzenli rapor yayınlıyor. Bağımsız bir örgüt olarak akademisyenler, sendikacılar, sivil toplum kuruluşlarında çalışanlardan oluşan bu grup, bütçe hazırlık aşaması tamamlanmadan toplumsal cinsiyet perspektifiyle eleştirel önbütçe raporları yayınlıyor, kadınlara yönelik kamu harcamaları ve vergilendirme üzerine çalışmalar yürütüyor.
Kadınların bu kadar ağır koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştığı ülkemizde 2013 yılı bütçesi, belirlenen öncelikler, bu önceliklerin kadınları ve erkekleri nasıl etkilediği gözetilmeden hazırlandı. Bu bütçede toplumsal cinsiyete duyarlı yani cinsiyet farklılığını azaltacak politikalara kamu kaynağı ayıran bir düzenlemeden söz edemiyoruz. Örneğin; eğitim, sağlık gibi hizmetlere ayrılan kalemler, kadınların eğitime kısıtlı erişimini ortadan kaldırmaya çalışan, sosyal güvenlikten yoksun oluşunu gideren, yönetime ve siyasete aktif katılımının önünü açan, istihdamda ayrımcılığı, düşük ücretle çalışmasını, kayıt dışı istihdamını engellemeye dönük bir bakış açısıyla düzenlemelere gidilmedi. Kadının adının dahi anılmadığı 2013 bütçesi, yoksulluğu artıran, eğitim ve sağlığa ayrılan kaynakları daraltan, askeri harcamaları artıran bir bütçe olarak çıktı. Bu haliyle toplumsal eşitliği gözetmek bir yana kadını daha da vuran bir bütçe olarak karşımıza çıktı.
Örneğin, 2013 yılı bütçesinde askeri harcamalara ayrılan pay 2012 yılına göre yüzde 16,2 artırıldı. Ayrıca örtülü ödenek ve savunma sanayi destek fonunun bu alanda kullanılması askeri harcama kalemlerini belirlenenden daha fazla büyütüyor. Bu haliyle 2013 bütçesi silahlanmaya, savaş harcamalarına ayrılan payla adeta savaş bütçesini andırıyor. En temel kamu hizmeti olan eğitime bütçeden ayrılan pay 68,1 milyar oldu. Ancak eğitim bütçesinin neredeyse yüzde 80’ini personel harcamaları oluşturuyor. 10 yıl önce eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, bu pay 2013 bütçesinde yüzde 6 olarak belirlendi. Sağlık harcamaları için bütçeden ayrılan pay ise 67,9 milyar ancak bu rakam Avrupa’daki sağlık harcamalarının çok gerisinde bir bütçe payını gösteriyor.
Sonuç olarak, alın teriyle geçinenlerden toplanan ağır vergilerle kaynak yaratılan 2013 bütçesi; işsizliği, yoksulluğu, gelir adaletsizliğini gidermeye dönük somut adımların atıldığı, yatırımların yapıldığı, kamu hizmetlerinin yaygınlaştırıldığı, hizmet kalitesinin artırıldığı ve kadınların toplumsal alanda eşitliğini gözeten bir bütçe olarak çıkmadı. Yani bütçe hazırlanış biçimi ve içeriği bakımından halkı gözeten, emekçilerin insanca yaşam koşullarına ulaşmasını sağlayan bir yaklaşımdan uzak yine savaş bütçesi temelli olarak çıktı.
- Kadınların ve kız çocuklarının temelde eğitim, sağlık ve istihdama katılım düzeylerine ilişkin ayrıntılı ve düzenli istatistiklerin tutulmasını sağlamak,
- Merkezi ve yerel yönetim karar alma mekanizmalarına kadınların daha fazla katılımının sağlanması, bütçe komisyonlarında kadın ve erkek parlamenterlerin eşit sayıda olması, bu hususların yasal dayanaklarla desteklemek,
- Merkezi ve yerel yönetim bütçelerinde kadın kalkınması ve istihdamının arttırılmasına yönelik kaynak, yatırım ve projelerin paylarını artırmak, kadınlara yönelik istihdam garantili kursları yaygınlaştırmak, kırsal kesimde yaşayan kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik projeler oluşturmak,
- Cinsiyete duyarlı bütçe yapabilmek için toplumsal bilinç oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütmek,
- Aile içi şiddetin önlenmesine dönük çıkarılan yasaların yeterli finansal kaynaklarla desteklenmesini sağlamak,
- Kız çocuklarının orta ve yüksek öğretimde okullaşma oranlarının arttırılıp, bu konudaki engellerin ve eğitimde fırsat eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik önlemler alınmasını sağlamak,
- İşçi ve memur sendikalarına kadınların katılımının arttırılmasına yönelik ilke, kural ve yasalar oluşturmak, kadınların iş hayatında terfi, ücret, baskı ve taciz gibi karşılaştıkları sorunları denetleyecek bağımsız bir denetim mekanizmasının oluşturulmasını sağlamak.
Evrensel'i Takip Et