Suriyeli işçi Türkiyeli işçilerle birlikte hakkını aradı, işten atıldı: Yine yaparım
Ağır koşullarda çalıştırılan Suriyeli Meryem,sendikalaşma mücadelesinin içinde yer aldı. Mücadeleyle Türkiyeli işçilerin kendisine bakışının değiştiğini kaydeden Meryem, "Yine olsa yine yaparım" dedi.
Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
Eren ERGİNE
İstanbul
İstanbul Beylikdüzü’de bulunan bir et fabrikasında 5 yıldır çalışan, kötü koşullara, baskılara, iş kazalarına ve sendikalaşan yerli işçilerin işten atılmasına karşı fabrikada sendikalaşma çalışmasına öncülük eden işçilerden Suriyeli Meryem işten atıldı. Türkiyeli işçilerle ortak hareket eden Meryem, sendikalaşma çabasının ardından işyerinde diğer işçilerin kendisine olan bakışının değiştiğini söyledi. Mücadele öncesinde işçilerin kendisini “ağlatacak” kadar ayrımcılık yaptığını ifade eden Meryem, “Sadece kendim için değil, tüm işçiler için mücadele ettim. Yine yaparım” dedi.
İşçilerin üye olduğu DİSK’e bağlı Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak ise, “Patronlar iş birliği yaparken birbirlerinin milletine değil çıkarına bakıyor. Bizler de işçi sınıfı olarak her milletten işçiyle birlikte mücadele ederek daha yaşanılır bir hayatı inşa edebiliriz” dedi.
‘TÜM İŞÇİLER İÇİN MÜCADELE EDİYORUM’
9 yıl önce Suriye’nin İdlib kentinden Beylikdüzü’ye gelen Meryem 1 çocuk annesi bekar bir kadın. 5 yıldır çalıştığı et fabrikasından birkaç gün önce atıldı. 300 işçinin çalıştığı fabrikada 20 mülteci işçiden biri olan Meryem yıllarca asgari ücrete çalıştı. Geçimini sağlayabilmek için fazla mesailere kaldı. Günde 10 saatten fazla çalıştı. Gıda-İş üyesi olan Meryem, fabrikada sendikanın yetki alması için çalışma yürüten öncü işçilerden oldu. Gıda-İş’in bildiri dağıtımında sendikayla tanıştığını söyleyen Meryem, “Türkiye’ye geldikten sonra sendikayı öğrendim” dedi. Meryem fabrikadaki çalışma koşullarını anlattı: “Ayakta sıcak ortamda nefes bile almadan çalışıyoruz. Havalandırmalar açılmıyor, 30 derecede çalışıyoruz. Çalışırken tansiyonum çıktı, izin bile vermiyorlar. Rapor alıyoruz bu sefer de çok fazla kesinti oluyor. Hastalandım 3 günlük rapor aldım 1050 lira ücretten kestiler. Ücretten geriye ne kaldı? Türkiye’de tek başına yaşamak çok zor” diyor.
Paketlemeci olarak başladığı fabrikada her işi yaptığını söyleyen Meryem, “Koşullarımız ağır, iş kazaları fazla. Geçen gün hortum patladı ayağım yandı kimse ‘Bir şeyin var mı doktora götürelim mi?’ demedi. ‘Çalışmaya devam et’ dediler. İnsan muamelesi görmüyoruz. Senelik izin kullanmak istiyorum, ‘İzin yok’ diyorlar. Ustalar, müdürler baskı yapıyor, ‘Tazminatsız çıkartırız’ diye tehdit ediyorlar” dedi.
TÜRKİYE’YE GELDİ, SENDİKAYI DUYDU
Türkiye’ye geldikten sonra ilk kez çalışan, ilk kez sendikanın adını duyan, mültecilere dönük öfkenin her geçen gün arttığı bir memlekette Suriyeli bir kadın olarak fabrikasındaki yerli erkek işçiler de dahil olmak üzere çok sayıda işçiyi sendikayla buluşturan Meryem, bu mücadelesiyle “Ülkenize gidin” diyenlere “Buradayım, hepimiz için mücadele ediyorum” diye cevap veriyor.
Sadece kendisi için değil, fabrikadaki diğer işçiler için de mücadele ettiğini söylüyor Meryem. Fabrikadaki iş kazalarının son bulması, ücretlerin artması, koşulların iyileştirilmesi, hor görülme ve baskının son bulmasını istediğini aktarıyor: “Hak aradığımızda ‘Kapı orada kabul etmiyorsanız gidin’ diyor müdürler. İşçiler de korkuyor, işten atılırım diye ses çıkaramıyor. İşçiler koşullara karşı itiraz ediyor ama birlikte değiller. Ben de sendikayla tanışınca, sendikadan aldığım broşürleri işçilere verdim, öğrendiklerimi onlara anlatmaya başladım. Sonrasında bir toplantı yaptık. Ben sadece kendim için değil arkadaşlarım için de mücadele ediyorum. Bu koşullarda çalışmaya mecbur değiliz.”
MÜCADELE BAŞLADI, AYRIMCILIK AZALDI
İlk başlarda aynı makinede çalıştığı arkadaşları tarafından ayrımcı tutumlara maruz kaldığını, ancak hak arama mücadelesinde öne çıktığında bu ayrımcılığın dağıldığını anlatıyor: “Beni çok ağlattılar. Mecbur çalışmak zorundaydım. Eve ekmek götürmem gerekiyor. Sorumlu olduğum makineye bazı kişiler gelip ‘Sen Suriyelisin sen yalakalık yapıyorsun’ diye suçluyordu. Kime neden yalakalık yapayım? Makineci olmama rağmen aynı işi yapan Türk işçilerden 500 lira daha az paraya çalışıyorum. Haksızlığa karşı geliyorum, hakkımı istiyorum, insan kaynakları, ‘Tamam konuşacağız sorunu halledeceğiz’ diyorlar. Ama bir şey yapıldığı yok. Ben de sendikaya üye oldum. Artık işçilerle aram iyiydi. Birlikte mücadeleye başladık.”
Meryem sendikalaştığında ve örgütlenme mücadelesine başladığında işten atma riskinin farkında olduğunu, karşılaştığı manzaraların sadece kendi sorunu olmadığının farkında. Bu yüzden de sadece kendisi için mücadele etmediğini vurguluyor sık sık, yine olsa yine yapacağını söylüyor.
"İŞ YOKKEN SURİYE’YE NASIL DÖNELİM?"
Gündem olan ‘Sessiz İstila’ filmini izleyip izlemediğini sorduğumuzda, filmi duymadığını söylüyor. Filmi anlatınca şaşırıyor. Gülüyor. “Böyle şaka olmaz, öyle şey olabilir mi?” diyerek inanamıyor. Gerçekten böyle bir film yapıldığına ikna olduğunda omuz silkerek, “Biz misafiriz, kimse yerinden yurdundan olmak istemez” diyebiliyor sadece.
Türkiye’de yaşamanın zor olduğunu ancak dönmenin de şu an mümkün olmadığını söyleyen Meryem, geri gönderilse nasıl yaşayacağı konusunda şu soruları soruyor: “Suriye’de savaş bitmedi. İdlib’de şu an ailem var ama çok kötü koşullarda yaşıyorlar. İş yok, ev yok, para yok. Bizi Suriye’ye gönderseler bile insanlar tekrar kaçıp gelecek buraya, iş yok çünkü. Ben oraya gitsem nasıl yaşarım? Nasıl yemek yerim? Hasta olduğumda nasıl doktora giderim?”
"MERYEM HAKKINI ARADIĞI İÇİN İŞTEN ATILDI"
Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak, Meryem ve mülteci işçiler nezdinde, çalışma koşullarında karşılaştıkları zorluklara, düşük ücretlere, iş kazalarına, haksızlıklara karşı birlikte hareket etmenin, örgütlenmenin tek çıkar yol olduğunu vurguladı. “Ülkedeki siyasi atmosfer mülteci ve yerli işçileri birbirine karşı kışkırtıyor. Bundan faydalanan ise sermaye ve patronlar oluyor. Çünkü bu işçilerin birlik olup koşullarının iyileşmesi için mücadele etmemesi patron için bir lütuf gibi. Ucuz işçi çalıştırırken, eşitsiz, düşük ücretli kötü koşullarda çalışırken Meryem iyiydi. Haklarını almak için Türkiyeli işçi kardeşleriyle mücadeleye girdiğinde kapının önüne konuldu. Meryem bir mülteci olarak bu riske rağmen bu mücadeleye girişti. Şunun farkına varmamız lazım; Türkiyeli, Afgan, Suriyeli olalım fark etmez, ne zamanki patronun önünde işçi olarak haklarımızı aramaya gidersek patronlar rahatsız oluyor ve bizi gözden çıkarabiliyorlar.”