Hukukçu Rıza Türmen: Bekleyip "İktidar değişecek" demek doğru değil
Hukukçu Rıza Türmen: Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin toplumsal hareket haline getirilebilmesi, işte bu demokrasi mücadelesini, iş, aş, ekmek talebiyle birleştirme görevi muhalefetin görevi.
Rıza Türmen
(Fotoğraf: Zülal Koçer/EVRENSEL)
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Demokrasi için Birlik Sözcüsü (DİB) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Eski Yargıcı Rıza Türmen, son günlerde art arda gelen yasaklar ve cezalara ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
Valilerin son günlerde verdiği yasak kararlarını hatırlatan Rıza Türmen, “Bir de bizi bekleyen dezenformasyon tehlikesi” dedi. Verilen yasak kararlarının, bir bütünün parçası olarak ele alınması gerektiğine vurgu yapan Türmen, “Buna böyle baktığımız zaman, bize şunu gösteriyor: Türkiye giderek daha fazla baskıcı, daha fazla keyfi bir rejim tarafından yönetiliyor. Bu rejimin hukuksuzluğu, keyfiliği giderek artıyor. Baskı dozu giderek artıyor. Bunu seçimin yaklaşmasıyla da izah edebilirsiniz. Ya da iktidarın desteğinin zayıflamasıyla da izah edebilirsiniz. Ama gerçek o ki, baskının arttığı, keyfiliğin arttığı bir yönetimde yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
HUKUK YOKSA ÖZGÜRLÜKLER DE YOK
Hukukun ortadan kalktığına dikkat çeken Türmen, “Hukuk devleti ortadan kaldırıldığı için temel hak ve özgürlüklerin güvencesi yok” dedi. Rize Valiliğinin çay üreticilerinin taban fiyatlarına karşı yapmak istediği açıklamayı yasaklama kararını hatırlatan Türmen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ve Anayasa’ya bakıldığında barışçı gösteri hakkına müdahale edilemeyeceğine vurgu yapıldığı söyledi. Gerekli makamlara yapılan başvurunun izin için değil, gösteri ve yürüyüş hakkının uygulanması için gerekli önemler alınması için başvuru yapıldığını söyleyen Türmen, “Yoksa yasaklansın diye değil” dedi. Valiliğin güvenlik gerekçesiyle yasakladığını hatırlatan Türmen, “Nedir güvenlik gerekçesi valiliğin bunu söylemesi lazım. Böyle keyfilik olabilir mi?” diye sordu.
Türkiye’de iş, ekmek, aş talepleriyle demokrasi talepleri arasındaki yakın bağlantıya dikkat çeken Türmen, “Yani burada Rize çay üreticilerinin ileri sürdüğü şey kendi yaşamlarıyla, kendi iş, aş, ekmek talepleri. Ama bunlar aynı zamanda demokrasiyle de çok yakından ilişkili. Bu talepleri ileri süremiyorlar. Çünkü demokrasi yok Türkiye’de. Çünkü temel hak ve özgürlükleri kullanamıyor. Bu örneği genişleterek ortaya koymak lazım. Türkiye’nin demokrasi mücadelesini, sadece ekonomik nedenlere sıkıştırmamak lazım. Ekonomik nedenlerle demokrasi arasındaki bağlantıyı iyi kurabilmek lazım. Bunu muhalefet ne kadar yapıyor? Bunda doğrusu tereddütler var” değerlendirmesinde bulundu.
ORTAK SES ÇIKARABİLMEMİZ LAZIM
Türmen, iktidarın baskı ve keyfi politikalarına karşı muhalefetin tutumuna ilişkin, “Şöyle düşünülüyorsa, Türkiye’de ekonomik durum o kadar kötüyü gidiyor ki, biz hiçbir şey yapmazsak, elimizi kolumuzu bağlayıp bunu seyretsek iktidar değişecek. Bu böyle değil. Bir kere böyle bir garantisi yok. Böyle bir güvencesi yok. Bir de muhalefetin işi bu değil. Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin toplumsal hareket haline getirilebilmesi, işte bu demokrasi mücadelesini, iş, aş, ekmek talebiyle birleştirme görevi muhalefetin görevi. Bunu yapamadığımız sürece, demokrasi mücadelesi, halkın benimsemediği bir toplumsal hareket haline getiremediğimiz sürece eksik kalacaktır. Bu işi sadece iktidarın yanlışlarına bel bağlayacaksınız. Bu da tabii yeterli olmayabilir” ifadelerini kullandı. Muhalefetin kendi arasında bir mekanizma kurarak halka inecek bir demokrasi talebi yaratması gerektiğine vurgu yapan Türmen “Demokrasi konusunda, temel hak ve özgürlükler konusunda ortak ses çıkarabilmeleri lazım. Bu kadar açlık sınırında çalışan insanlar niçin sessiz kalacaklar? Bunun demokrasiyle olan bağlantısını ortaya koyabilmek lazım” dedi. Türmen, muhalefetin sivil toplumla iş birliği içinde olması gerektiğini de belirtti.
‘BASKI VE KEYFİ KARARLAR SEÇİM DÖNEMİNDE ARTACAK’
İKTİDARIN yasakçı politikalarını işaret eden Rıza Türmen şu değerlendirmede bulundu: “Bu baskı ve keyfi kararlar seçim döneminde artacak. O zaman bu seçimin ne kadar adil, dürüst olacağı konusunda kuşkulara yol açıyor. Çünkü seçimin dürüstlüğü, adilliği, sadece sandıktan çıkan oyların sayılması değil, o sandığa giden süreç de önemli. Her türlü muhalif sesin kıstırıldığı, bastırıldığı her türlü hak ve özgürlüğün ortadan kaldırıldığı, hukuk devletinin ortadan kaldırıldığı bir ortamda seçim ne kadar olacak? Yaptıklarına bakın, iki milletvekili bir konuda görüşlerini açıklıyorlar. Bunu haber yapmayacaksınız, ne yapacaksınız? Haber yapan televizyon kanallarına ceza veriliyor. İfade özgürlüğünün bu kadar vahşice bastırıldığı bir yerde dürüst seçimden nasıl bahsedeceksiniz?”