14 Mayıs 2022 04:52
/
Güncelleme: 16:42

Elini attığı her şeyi en iyi yapan insanlardandı Ahmet Say

Yazar Lütfiye Aydın, Ahmet Say'ı yazdı. " Hayata Dönüş(!) operasyonlarının mimarı Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün toplantısını kibarca basıp da hesap sorduktan sonra giden o insana ben nasıl yanmam"

Elini attığı her şeyi en iyi yapan insanlardandı Ahmet Say

Fotoğraf: Sultan Özer / Evrensel

Lütfiye AYDIN
Yazar

Düşünürün biri hümanizmayı bilginin geniş kitlelere yayılması diye özetler. Buckhard’a göre de Rönesans -yani yeniden doğuş- insanın keşfedilmesi; doğa ve insan sevgisidir. Demek oluyor ki skolastik görüşün dogmalarını yıkan Rönesans, deneyle gözlemi ön plana çıkarmıştır. Bir başka söylemle, özne artık doğayı biçimlerken kendisini de yontan bireydir; insandır.

“İnsan İnsan” kitabının da yazarı Ahmet Say’ın yakın arkadaşı değildim ama tanışır, hep dostça selamlaşırdık yüz yüze gelmelerimizde. O çetin ceviz sanat adamının “İpek Halıya Ters Binen Kedi” kitabındaki öykülerini ’80’li yılların başında okumuş, çarpılmıştım. Sonra Kocakurt’la bir dolandırıcının kimliğinden yola çıkarak sanki Türkiye ekonomisini özetleyen bu kaleme bayılmıştım. Mürekkep yalayan hemen herkesin birbirini tanıdığı Ankara’da daha sonra Ahmet Say’la sıklıkla karşılaşmak…

Bembeyaz, sopsoğuk Bingöl yıllarından Ankara’ya dönüşlerinden birinde, felsefeci/şairimiz Metin Altınok yaptığı derleme(!) girişimini şöyle anlatmış Ahmet Say’a: Karşılaştığı bir çobana, türkü bilip bilmediğini sorduğunda, elbette bildiğini söyleyen çoban çocuk, dönemin ünlü şarkıcısı Felicita’yı söylemeye başlamış bir yandan da diskoda dans edercesine. Bu sevimli öykücüğü çobana öykünerek anlatırken bile gizleyemediği derin bir hüznü vardı Ahmet Abi’nin. Benzer tavrını bir başka toplantıda Metin Altınok’un şiirini Mozart müziğiyle açıklayarak yaparken de görmüştüm. Bir anlamda kendini de anlatır gibi miydi?!

Bana göre elini attığı her şeyi en iyi yapan insanlardandı Ahmet Say. Yayıncılığı da müzik yazarlığı da öykücülükle romancılığı da... Efsane Türk Solu dergisiyle Türkiye Yazıları’nın serüvenini hemen herkes biliyor; yazıp paylaşıyor. Örgütçülüğünü de... Edebiyatçılar Derneğinin Kurucu İlk Başkanı Ahmet Say’ın ’60’lı yılların başında ilk yazısının Ataç’ta yayımladığını da daha sonra TCK’nin ünlü maddeleriyle üç kez yargılanıp, üç kez hapis yattıktan sonra üçünden de beraat ettiğini... Orhan Kemal’le, Deniz Gezmiş’le, öteki eylem ya da sanat adamlarıyla dostluklarını... Bu görkemli yaşam serüveninde beni en çok etkileyen gerçek; yüksek lisans çalışması sırasında kızım Ceren’e bütün müzik kitaplarını hediye etmesi. Öteki de Ahmet Abi’nin ağır hasta halindeyken, kimileri kitaplığımda olan yazımsal çalışmalarını topluca imzalayıp Ankara’dan Dikili’ye göndermesi... Bu iki anı, şimdi bir başka yaşartıyor gözlerimi. Müzik adamlığıyla adamlığı; yazarlığıyla örnek babalığı iç içe geçen görkemli yaşamını anlattığı çok değerli “Ağaçlar Çiçekteydi” kitabı keşke bütün kitaplıklarda bulunsa...

Sevim Belli’den Arif Damar’dan sıcacık bir sevgiyle söz etmesine nasıl hayran kalınmaz?! Hele Almanya’da öğrenciyken, ailesinin Türkiye’den gönderdiği parayı ‘mark’a çevirirken veznedarın TL’yi yere düşürdüğünde koyduğu o güzelim isyan: “Derhal o parayı alıyorsunuz yerden. Çünkü bir ulusun parası bağımsızlığının simgesidir.” O Alman’a Almanca olarak dersini veren Ahmet Say’ın en görkemli çıkışlarından biri de yakın tarihimizden: İroninin sınırlarını zorlayan Hayata Dönüş(!) operasyonlarının mimarı Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün toplantısını kibarca basıp da hesap sorduktan sonra giden o insana ben nasıl yanmam şimdi?!

Evrensel'i Takip Et