17 Mayıs 2022 22:47

Nefretten büyük mücadelemiz var!

Kadınların yıllardır biriktirdikleri mücadele deneyimi, ayrıcalıklı konumlarından ahkam keserek ırkçı politikalar örgütlemeye çalışanların karşısında dimdik duracaktır. 

Kaynak: Freepik

Paylaş

Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu

 

Son zamanlarda özellikle sosyal medyada göçmenler ve mültecilere dair yürütülen ırkçı söylemler, siyasetçilerin de işin içine dahil olmasıyla farklı boyutlar kazandı. “Ülkemize uygun değiller”, “Bayramda dönebiliyorlarsa orada kalsınlar” şeklinde söylemler, genç kadınlar tarafından da sahiplenilen kısa vadeli çözümler olarak mantıklı bulunmaya başlandı. Özellikle sosyal medyada dönen tartışmalarda ise kadın örgütleri ve üniversite kadın toplulukları “mülteci düşmanı olmamakla” suçlanıyor, hedef gösteriliyor. Kadınlar, mültecilere dair ırkçı bir pozisyon almadıkları için yine suçlu oluyorlar. Üniversitemizde gözlemleyebildiğimiz kadarıyla kadınların bu konudaki yaklaşımlarıysa parçalı. Bir kesim kadınların şiddete ve tacize uğramasının kaynağını bugün yürütülen politikalarda, kadının ikincil cins olmasında görüp meselenin çözümünü bu politikaların iyileştirilmesinde ararken daha büyük bir kesim bunların farkında olmakla beraber kısa vadeli bir çözüm yolu olarak mültecilerin ülkeden “gönderilmesini” gerekli ve gerçekçi buluyor.

 

MÜLTECİ DÜŞMANLIĞI MI, KADIN DÜŞMANLIĞI MI?

Burada şöyle bir ikilik ortaya çıkıyor: “Ya kadınların tacize şiddete uğramasına göz yumacağız ya da ırkçı söylem ve politikaları destekleyeceğiz.” Peki başka çıkar yol yok mudur? Köklü bir çözüm nasıl ve kim tarafından ortaya konulabilir? 

Bugünün ihtiyacı bir arada yaşam ve entegrasyon için bir altyapı örülmesi. Zaten bugüne kadar kız kardeşlerinin verdikleri her mücadelede yanında olan kadın çalışmaları toplulukları bundan sonra da milliyet fark etmeksizin hep birlikte mücadele edecektir. Savaşı doğuran, destekleyen ırkçı klikler bugün savaş politikalarının yol açtığı sonuçları halka kesiyor. Mülteci düşmanlığı besleyenlerin bir yandan on binlerce mülteci kadını tekstil fabrikalarında sadece yaşayacak kadar ücretlerle kayıt dışı güvencesiz bir şekilde çalıştırdıkları gerçeğini de görmek lazım. Bugün kendine siyasette yer bulmak isteyen partiler, yaratılan bu mülteci düşmanlığından beslenerek palazlanmaya çalışıyor. Çözüm yolu olaraksa mültecileri “göndermek” dışında başka bir şey söyleyemiyor, tıpkı AKP iktidarının halkın bu rahatsızlıkları yükseldiği zamanlarda yaptığı gibi. Üstelik bugün sadece bunu yapmakla da kalmıyor bu partiler. Arkasına sığındıkları öfkenin, ırkçı söylemlerin hemen ardından yıllardır üniversitede mücadele veren varlığını kadınların gücünden alan bir topluluğa açıkça saldırabiliyor. Üstelik kadınların “konfor alanlarından” çıkıp bu yaşananlara sessiz kalmaması gerektiğini öğütlüyor, hedef gösteriyor! Kendi bulunduğu sınıfın konfor alanından kadınların mücadelesine dair ahkam kesmekten başka bir şey değil Ümit Özdağ’ın yaptığı. Bunun karşısında ise kadınların biriktirdiği mücadele deneyimi var. Bu birikim, bulundukları konumlardan kadın mücadelesini küçümseyerek ırkçı söylemleri ve politikaları örgütlemeye çalışanların karşısında en dik biçimde duracaktır.

 

ÖNCEKİ HABER

Bizim doğamız, bizim mücadelemiz!

SONRAKİ HABER

Neydi asıl derdimiz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa