Neydi asıl derdimiz?
Dört bir yandan göçmen karşıtlığıyla kuşatılmaya çalışıldığımız bu dönemde öfkeye kapılıp karanlığa düşmek yerine Türkiyeli ve göçmen gençler olarak aydınlığa hep birlikte çıkalım.
Kaynak: Freepik
Esracan AŞKIN
İstanbul Eyüp
Son zamanlarda göçmenlere karşı artan ırkçı söylemlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Burjuva muhalefetin izlediği politikanın da büyük etkisi var. Ekonomik krizin yükünü, işsizliğin sebebini ulusalcı bir çerçeveyle göçmenlere yükleyerek zaten bir yandan yoksullukla mücadele etmekte olan halkı öfkeye örgütlemek işlerine geliyor. Ortada dolanan yalan yanlış bilgiler ellerinden çekilip alınınca geriye kalan argümanları ise tamamıyla akıldışı.
EKİLEN NEFRET TOHUMLARI
Biz Eyüp’te denk geldiğimiz gençlerle konuşunca fark ediyoruz ki farkında bile olmadan nefret tohumları saçılmış içlerine, besleniyor da bu tohumlar. E kim saçmış, nasıl besleniyor? Televizyonu açıyor, ulusalcı bir siyasi partinin başkanı oy derdiyle atıp tutuyor; sosyal medyaya giriyor, sahte ya da anonim hesaplar, doğruluğu da meçhul tekil suçlar üzerinden göçmenlerin tamamını kapsayan nefret içerikli söylemlerde bulunuyor. Sürekli bunlara maruz kalan gençler de bilinçsiz bir şekilde öfke biriktirmeye başlıyorlar, bu öfke de nefrete dönüşme tehlikesi barındırıyor. Bu nefret tek taraflı kalacak bir şey de değil. Göçmen gençler de bu nefreti gördükçe kendilerini korumak için güç toplamaya çalışacaklardır. Bu da çeteleşmeler, kavgalar demek olacak.
BİLGİ KİRLİLİĞİ HER YERDE
Gençlerin öfkeye kapılmasının nedenleri üzerinde durunca şu söylemlerle karşılaşıyoruz: “Onlara burs veriliyor”, “Genç kadınları rahatsız ediyorlar”, “Onlar ucuza çalışıyor diye ben işsiz kalacağım”... Eğitimde eşitsizlik, gelecek kaygısı, kadına şiddet gibi konuların göze çarptığı bu söylemler aslında ırk, dil, dinden bağımsız. İşsizliğin sebebi devletin sermaye gruplarının yanında yer alıp göçmenleri ucuz emek gücü haline getirmesiyle ilişkili, göçmenlerin çalışma koşullarına birazcık tanık olmuş her genç de bunu kolaylıkla fark edebilecek durumda. Sıklıkla “Göçmenler Türkiyeli kadınları taciz ediyor” haberlerine denk geliyoruz. Kadın sorunu sadece göçmenler üzerinden tanımlanamaz. Türkiyeli kadın da göçmen kadın da şiddete maruz kalıyor ve kendini koruyacak bir yasa, kolluk kuvveti bulamıyor. Bu nefret ortamı, yine, kadınları şiddete daha açık hale getiriyor. Türkiyeli gençler mevcut durumda yetersiz ve niteliksiz bir eğitim alırken kulaktan duyma bir “Suriyelilere de şu kadar burs veriliyormuş” lafı; onları, “Göçmen gençlerden kaçı okula gidebiliyor?”, “Hangileri ve kaçı bu bursu alabilir?”, “Bu burs devlet kasasından mı çıkıyor AB tarafından mı sağlanıyor?” diye düşünmeden haklarının yenmesini göçmenlere bağlamaya itebilir. Çünkü bu sayılan bilgilere ulaşmasının da yolu net bir şekilde açık değil, diğer tarafsa her yerden saldırıyor.
BUNUN ÖNÜNE HEP BİRLİKTE GEÇECEĞİZ
Gençleri göçmen karşıtı olma yoluna sokmaya çalışanlar her yerden saldırırken biz de en azından kendi mahallemizden başlayarak bunlarla mücadele etmeye karar verdik. Çünkü göçmen gençlerin de Türkiyeli gençlerin de sorun ve talepleri birbirinden farklı değil. Ücretsiz eğitim, güvenceli gelecek istiyoruz. Biz Eyüp’te doğru sanılan yanlışları göstererek bizi zorla bir noktaya baktırmaya çalışanlara inat olayların tümüne hâkim olma gayretiyle göçmen karşıtlığına karşı ilerleyeceğiz. Emperyalist savaşın devam ettiği ülkesinden gelmiş bir genci geri göndermek Türkiye’nin daha yaşanabilir bir yer olmasını sağlamaz. Eşit, insanca bir yaşam mücadelesini birlikte çok daha güçlü verebiliriz. Sosyal medyasıyla, ulusalcı siyasi partileriyle, iktidar politikalarıyla dört bir yandan göçmen karşıtlığıyla kuşatılmaya çalışıldığımız bu dönemde öfkeye kapılıp karanlığa düşmek yerine Türkiyeli, Suriyeli, Afgan gençler olarak ortak taleplerimiz etrafında birleşip hep birlikte aydınlığa çıkalım.