Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
18 Mayıs 2022 18:02
/
Güncelleme: 21:05

Bir Olay: Ekrem İmamoğlu’nun gazetecilerle fotoğrafı Bir Kavram: 4. Kuvvet

Toplumun maddi egemen gücü burjuvazi olarak kaldıkça medyanın hâkimiyeti de burjuvazinin elinde olacaktır. “4. kuvvet” de toplumun üzerinde dördüncü bir baskı aracı olacaktır.

Bir Olay: Ekrem İmamoğlu’nun gazetecilerle fotoğrafı  Bir Kavram: 4. Kuvvet

Ekrem İmamoğlu'nun otobüsünde çekilip Twitter'da paylaşılan ve tepkilere neden olan fotoğraf.

Bir Olay: Ekrem İmamoğlu’nun gazetecilerle fotoğrafı

Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisinden yayımlanan; Ertuğrul Özkök, Nagehan Alçı, Akif Beki gibi isimlerin de aralarında bulunduğu gazetecilerle olan fotoğrafı büyük tartışma yarattı. Bu tartışmalar hem CHP içerisinde hem de sosyal medyadaki muhalifler arasında yaşandı. İstanbul seçimlerinde “umut” olarak görülen İmamoğlu’nun yanında çizgisi belirsiz kalemlerin, iktidar yandaşlığıyla yolunu bulan gazetecilerin bulunması birçok isim tarafından hoş karşılanmadı. Tabii bu isimlerin yarattığı rahatsızlığın sebebi şahsi düzeyde gerçekleşen basit bir hoşnutsuzluğun ötesinde, bu kişilerin AKP iktidarının Türkiye medyasında yarattığı dönüşümün temsilcileri olmasında yatıyor.

MEDYA HEGEMONYASI

Sosyal medyada ve geleneksel kitlesel medyada “adalet” kanadından gelen her türlü iktidar eleştirisine cezalandırmak üzere bir şekilde kulp aranırken özel sektör tarafında da iktidar yanlısı sermayenin tekelleşmesi göze çarpıyor. 2000’lerin ikinci yarısından itibaren iktidar tarafından inşa edilen medya hegemonyası, özellikle 2016’dan sonra çeşitli gerekçelerle siyasi baskının da müdahalesi ve Demirören hamlesiyle daha da hissedilir hâle geldi. İmamoğlu’nun fotoğrafında “4. kuvvet” olan medyadaki bu sürecin tanığı ve öznesi olan isimlerin olması da bu sayfamızın konusunu oluşturuyor. Bu sayımızda, medyaya yakıştırılan “4. kuvvet”kavramını ve varsayımlarını ele alıyoruz.

Bir Kavram: 4. Kuvvet

Burjuva demokrasisinde “kuvvetler ayrılığı” ilkesi vurgusu önemlidir. Buna göre toplumsal iktidar, üç ana kuvvete ayrılır ve bunlar “yasama”, “yürütme” ve “yargı” olarak adlandırılır. Bu kuvvetlerin birbirinden ayrı olması, diktatörlük ile tiranlığın önünde bir engel olarak görülür ve bu güçlerin bağımsızlığının toplumsal yozlaşmayı engelleyecek, bu kuvvetlerin birbirini dengeleyecek bir mekanizma olacağına inanılır. İnsanlık tarihi kadar eski olan iletişim, 15. asırda Gutenberg’in matbaayı keşfetmesiyle farklı bir biçim kazandı ve iletişimin kitleselliği özellikle telgraf ile birlikte küresel bir boyut kazanmaya başladı. Broşürler, gazeteler, dergiler; radyo ve televizyona kadar fikirleri yaymanın en önemli araçlarıydılar. Şimdi de televizyonun yerini “yeni medya” araçlarının almaya başladığı dijital bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Bilgi almak, eğlenmek ve fikir yaymak için medya hâlâ kullanılıyor, çeşitli biçimlerde de kullanılmaya devam edeceği de öngörülüyor. Peki, medyaya “4. kuvvet”yakıştırması niçin yapılıyor? Medya, toplumsal iktidarın devlet bürokrasisinden ayrı olarak yasama, yürütme ve yargı güçlerini denetleyen bağımsız bir kuvvet olarak görülür. Bu sebeple medyanın bağımsızlığı önemsenir ve iktidar aygıtlarını denetlenmesi görevi dolaylı olarak medyaya bırakılır. Zira halk, neler olup bittiğine dair medyadan haber alırken yozlaşma ve yolsuzlukları medyanın ortaya çıkaracağı beklenir. Ayrıca bu güç mekanizmalarının öznelerinin, halk aleyhine girişimlerinin medya yoluyla ortaya çıkabileceğinden çekinerek hareketlerine çekidüzen verecekleri düşünülür. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü medyanın bağımsızlığı kutsal kabul edilirken bu devasa toplumsal sürece “4. kuvvet” yakıştırması layık görülür.

BURJUVAZİNİN İKTİDARINDA MEDYA

Oysaki “güçler ayrılığı”, “bağımsız medya” gibi kavramlar, toplumun sınıflara bölündüğü ve bu sınıf mücadelesinin toplumsal süreçlerin tümüne yansıdığı gerçeğini göz ardı eder. İktidarın burjuvazinin elinde olduğu bir toplumda yargı da yasama da yürütme de burjuvazinin iktidarının pekiştirilmesine hizmet ederken medya da çoğunlukla bundan bağımsız bir çizgide yer almaz. Bunun başlıca iki sebebinden biri kitlelere çoğunlukla burjuva ideolojisinin hâkim olması olduğu gibi; daha da belirgin olan diğeri, kitle iletişim araçları ve kurumlarına burjuvazinin doğrudan sahip olmasıdır. 

Marx ve Engels “Egemen sınıfın düşünceleri, her çağda egemen düşüncelerdir” diyerekkonuyu genel kapsamıyla ele alırken bunu şöyle açıklıyorlar: “Yani, toplumun maddi egemen gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen fikrî güçtür. Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, bu sayede aynı zamanda zihinsel üretim araçlarının da üzerinde denetim kurar; böylelikle zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşüncelerini de, genel olarak, kendine tabi kılar.”*

Medyanın “4. kuvvet” olarak varlığı belki kapitalistlerin kendi aralarındaki çekişmelerde onlar için bir anlam ifade edebilir ancak ezilenler için medya, ayrı olduğu iddia edilse de burjuvazinin elinde halkı ezmek için organize bir aygıt olan diğer güçler gibi bir baskı aracıdır. Ana akım gazeteler, büyük kanallar hiçbir zaman burjuva sisteminin tutarsızlıklarını ve kusurlarını tartışmaz, onları gündeme getirmez. İktidara karşı toplumsal bir tehdit oluştuğunda medya bunu ya görmezden gelir ya da toplumsal muhalefeti karalamaya çalışır. Zira medya araçları, egemenlerin elinde ya bir kâr aracıdır ya siyasi güç elde etmenin dolaylı bir yoludur. Türkiye’de de bunun örneklerini görmek mümkündür. Örneğin, futbol endüstrisinde yer alan büyük isimlerin bulaştığı skandallar, “Football Leaks” belgeleriyle dünya çapında tartışılırken 2018’de Demirören’in ismi karıştığında Türkiye’de gündeme gelmemişti. Çünkü Türkiye’nin en büyük özel haber ajansı zaten usulsüz biçimde Demirören tarafından satın alınmıştı. Benzer şekilde “Kanal İstanbul” tartışmaları, ihaleyi alacak isimlerin kanallarında ve gazetelerinde tartışılıyor, zenginlerin rantı için doğanın talanına karşı çıkılması “ihanet” olarak adlandırılmayı sürdürüyor. 

TOPLUMUN ÜZERİNDE DÖRDÜNCÜ BASKI ARACI “4. KUVVET”

AKP iktidarının karnesi özelinde verilen bu örnekler, burjuvazinin sınıf iktidarında da geçerliğini korumaktadır. Toplumun maddi egemen gücü burjuvazi olarak kaldıkça medyanın hâkimiyeti de burjuvazinin elinde olacak ve “4. kuvvet” ya geçersiz bir benzetme ya da toplumun üzerinde dördüncü bir baskı aracı olacaktır. Lenin’in de dediği gibi: “Kapitalistler, zenginler için basını para ile tutma özgürlüğünü, zenginliklerinden kamuoyu denilen şeyi oluşturmak ve değiştirmek için yararlanma özgürlüğünü, basın özgürlüğü olarak nitelerler…Gerçek özgürlük ve gerçek eşitlik, komünistlerin kurdukları başkası zararına zenginleşmenin olanaksız olacağı, basını, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak, para iktidarına bağımlı kılma nesnel olanağının bulunmayacağı, emekçileri (ya da, büyüklüğü ne olursa olsun, emekçiler topluluğunu), toplumun elinde olan basımevleri ve kâğıdı kullanma hakkından tam bir eşitlik içinde yararlanmaktan hiçbir şeyin engelleyemeyeceği rejimde egemen olacaktır.”**

KAYNAKÇA

*Karl Marx & Friedrich Engels – Alman İdeolojisi (Evrensel Basım Yayın s. 52)

**Vladimir Lenin - Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlüğü Üzerine Tezler ve Rapor

Evrensel'i Takip Et