Babası gözaltında kaybedilen Ceylan Deniz: Babamla geçireceğim anları benden çaldılar
Gözaltında kaybedilen Silopi HADEP ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz: “Benden çocukluğumu, hayallerimi, babamla geçireceğim anları çaldılar" dedi.
Eylem NAZLIER
İstanbul
Ebubekir Deniz, gözaltında kaybedildiğinde daha 26 yaşındaydı. Silopi’de HADEP ilçe yöneticisiydi. Parti çalışmalarını sonlandırması için tehditler alıyordu. 25 Ocak 2001’de Astsubay Taşkın Akgün, HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış’ı telefonla arayıp Silopi Jandarma Komutanlığına gelmesini istedi. Ebubekir Deniz, İlçe Başkanı Serdar Tanış’la birlikte Silopi Jandarma Komutanlığına gitti. Bir daha çıkamadı oradan… 4 çocuğu kaldı geride… Deniz, Jandarma Komutanlığına gittiğinde kızı Ceylan beş yaşındaydı. Ceylan büyüdü. 21 yıl geçti, gazetemiz aracılığı ile sesleniyor: “Benden çocukluğumu, hayallerimi, babamla geçireceğim anları çaldılar. Babama ne oldu, açıklasınlar…
Ceylan’a kulak verin…
‘BELKİ BİR GÜN DÖNER’LE GEÇEN GÜNLER AYLAR, YILLAR…
17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’ndayız. Babanız gözaltında kaybedildiğinde 5 yaşındaydınız. Bize hikayenizi anlatır mısınız?
Ben Ceylan Deniz… 2001 yılında Şırnak Silopi’de gözaltında kaybedilen Ebubekir Deniz’in kızıyım. 27 yaşındayım, 4 kardeşiz. Babam kaybedildiğinde abim 7, ben 5, kız kardeşim 3, en küçük erkek kardeşim 1 yaşındaydı. Bir gün babam ‘işe’ diye evden çıktı ve bir daha göremedik. Yıllarca babam işte diye düşündüm. Çünkü ben sadece babamın bir gün evden çıktığını gördüm. Aslında hep şu his vardı bizde: ‘Belki döner’… Sonrası büyük bir boşluk ve öfke. Ondan sonra biz asla eski halimize dönemedik. Hep bir parçamız boşluk, hep bir parçamız umutla geçti.
Peki o güne dair ne hatırlıyorsunuz?
Çok küçüktüm ama babamı kaybettiğim o güne dair bütün detaylar gözümün önünde.
Kış soğuğu vardı, ara ara yağmur yağıyordu. Babam ‘işe’ diye çıktı evden ve öğle olmadan 11 gibi geri geldi. Annem apar topar mutfağa geçip yemek yapmaya başladı. Babaannem namaz kılıyordu. Babam bir süre oturdu, sonra yemeği beklemeyeceğini söyleyip kalktı. Annem ne kadar ‘Yemek ye, öyle git’ dese de babam yemek yemeden araba ruhsatını ve faturayı alıp çıktı, köşeyi döndü ve babamı son görüşüm o oldu. Babaannem hissetmiş gibi babam çıkarken yüksek sesle dua okudu.
Babam Irak’a gittiğinde haftalarca gelmiyordu, alışıktık, son çıkışı olduğunu hissedemedik.
Irak’a neden gidiyordu?
Babamlar köyde yaşıyormuş normalde, 1990’da köy yakmalar başlayınca annemle evlenip ilçeye yerleşiyorlar. Burada sınır yakın diye babam şoför oluyor. Irak’a gidip gelmeye başlıyor…
Sonra…
Akşama doğru ev telefondan dayımlar aradı, babamın dayım Serdar Tanış’la birlikte Silopi İlçe Emniyete girdiğini ve çıkmadığını söylediler. Sonra evimize zırhlı araçlar geldi. Gelen polisler babamın nerede olduğunu sordu, amcam, ‘Sizin elinizde’ dedi. Apar topar çıkıp gittiler sonrası koca bir bekleyiş günler aylar ve yıllar oldu.
Neden emniyete gitmiş babanız ve dayınız?
’90’lı yıllar malum… Dil yasak, dilinde müzik dinlemek yasak… Babamlar çok zorluk çekiyor. Dayım babamı da yanına alıp o zamanların HADEP İlçe Başkanlığını Silopi’de açmak istiyor. Her yerden gereken izinler alınıyor, o zamanlarda Şırnak bütün zorlukların çekildiği bir yer. İlçeyi açıyorlar, dayım ilçe başkanı, babam ilçe yöneticisi oluyor. Şırnak merkez karakolundan dayımı arayıp tehdit ediyorlar. Buna rağmen bırakmıyorlar. En son da emniyete imza için çağırıyorlar… Bir daha oradan çıkmadılar. Ne kadar inkar etseler de sonrasında hem dava hem de şahitler yüzünden kabul ettiler. Dava hâlâ devam ediyor
12 YAŞINDA GERÇEKLE YÜZLEŞTİM, EVİN ‘BABASI’ OLDUM’
Peki ne zaman ‘Belki bir gün döner’ duygun değişti, ne zaman idrak ettin dönmeyeceğini?
Hep tamam aldılar, ama bırakacaklar, gitti ama gelir diyordum… Çünkü babalar hep gelirdi, babam da hep gelirdi. 12 yaşına gelince gerçekle yüzleştim. Herkesin babası en fazla bir hafta uzakta kalıyordu. Ama benim babam yıllar olmuştu. Annemin avutma sözleri yetmiyordu. Sorularım cevapsız kalıyordu. Herkesin babası vardı. Vefat eden babaların da mezarı… Babamın bayramda gidebileceğim bir mezarı bile yoktu. O zaman babamın gelmeyeceğini anladım…
Sonra gerçekler… Okulu bıraktım. Bütün kardeşlerimi okutmak zorundaydım, 12 yaşında çalışmaya başladım. Aslında babamdan sonra baba rolünü ben aldım. Orta okulu liseyi açıkta bitirdim, üniversite sınavına hazırlanıyorum. Benden çocukluğumu, hayallerimi, aile mutluğumu aldılar. Benim yas tutma hakkımı elimden aldılar. Beni bir mezar taşından bile mahrum bıraktılar.
Babanızı kaybettiğinizde çok küçüktünüz… Ne hatırlıyorsunuz ona dair, aklınızda kalan herhangi bir anınız var mı?
Ben babama dair en ufak anıyı bile unutmadım her şeyden önce harika bir babaydı, ilgilenir, severdi. En çok da işten döndüğü zamanlar… Onun geleceğini bildiğim için hiç sokaktan ayrılmazdım. Çünkü bilirdim geldiğinde bana bir şey getireceğini… En önemlisi de gelip sarılacağını… Hâlâ sokağa çıktığımda köşeden belki gelir, bana sarılır hissi hiç gitmiyor. Bir gün babam isten dönmüştü ve elinde poşet dolusu çikolata, cips getirmişti. Bana verdi ben içeri girince arkadaşlarıma, ‘Babam hepsini bana getirdi, sizin yok’ diye çocuk aklımla kıskandırmak istedim. Bunu gören babam yanıma yaklaşıp elimdeki poşeti alıp, herkese dağıttı ve bana da bir tane verdi. Sonrasında ‘Bunu bir daha yapma, paylaşmayı her zaman bil’ diye uyardı.
ONUNLA KARŞILIKLI OYNAMAK İSTERDİM…
Şimdi ne hissediyorsunuz peki, babanızla en çok ne yapmak isterdiniz?
Ben yalnız kaldığımda hep aklımda bunu yaşıyorum. Hemen her gün ya gelirse ben ne yaparım, nasıl tepki veririm, tanır mıyım diye düşünüyorum. 21 yıl dinmeyen hasretim ve umudumla sakin durabilir miyim?
Onunla o kadar yapmak istediğim şeyler var ki bunların bir sırası bile yok. Mesele en çok bir piknik anım olsun isterdim. Ya da okula başladığımızda yanımızda olsun.
Halay çekmeyi severdi babam, onunla karşılıklı oynamak isterdim… Aslında tüm mutlu anlarımda yanımda olsun isterdim.
Şunu fark ettim ki ben sadece babamı beklemiyorum ona dair yaşayamadığım yasımı da bekliyorum. Ben onunla ilgili her şeyi bekliyorum. Bir mezar en önemlisi akıbeti hakkında hep bekleyeceğim...
FAİLLERİN YARGILANMASINI İSTİYORUZ, YETER!
Bu süreçte başka kayıplar da vardı… Siz diğer kayıp yakınları ile, Cumartesi Anneleri’yle, nasıl tanıştınız?
Cumartesi Anneleri’ni yaptıkları basın açıklamasıyla tanıdım. Sonra 2019’da Kayıplar Haftası’nda bulundum. Bu kadar içi yanmış annelerin olduğu gerçeğiyle karşılaşmak hem çok üzdü hem de onlarla bu mücadele içinde olmak çok güçlendirdi beni.
17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası… Ne talep ediyorsunuz?
İlk günden bugüne kadar süren davamızda hiç sonuç elde edilmedi. Ne failler yargılandı. Ne de akıbetleri açıklandı. Herkesin yaşam hakkı var ama bu bizim babalarımızdan alındı. 21 yıllık süreçte yaptığımız tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Failler belli ama yargılanmıyor. Tek talebimiz faillerin yargılaması ve babamın akıbetini öğrenmek istiyorum. Yüreği yaralı olan tek bir Cumartesi Annesi kalmayana kadar mücadelemiz devam edecek.
‘KAYIPLARA SÖZÜMÜZ VAR: KAYBEDENLER YARGILANACAK’
Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin: Son üç yıldır gelenek haline getirdiğimiz cumartesi oturmalarımızı Galatasaray Meydanı’nda yapamıyoruz. Engellemelerden sonra İHD’nin önünde basın açıklaması yaptık. Son iki yıldır pandemiden dolayı onu da yapamadık. Sosyal medyada açıklamalar yapıyoruz. Son üç yıl bizim için çok kötü. Sesimizi çıkaramadık, meydanımıza gidemedik. Kayıplarımızın akıbetini orada dillendiremedik. Bu bizim için zulüm oldu. Kayıpların mücadelesi devam edecek. Sevdiklerimizi kaybedenler, yargılanıncaya kadar bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Engeller çıksa da saldırılar olsa da birilerini rahatsız etsek de asla pes etmeyeceğiz. Sevdiklerimizi kaybedenler, ülkeyi yönetenler bizden rahatsız oluyor. Ama onlar rahatsız olsunlar diye de susmayacağız, elimizden geleni yapacağız. Kayıplarımızdan özür diliyoruz. Yeterince sesimizi çıkaramadık ama bizim kayıp yakınları olarak sözümüz var meydan da göçüp giden annelere babalara sözümüz var. Bu mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. İnsanlarımızı kaybedenler ortaya çıkarılıp, yargılanıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bunu yapacağız.
‘KAYIPLARLA BULUŞMA MEKANIMIZ GALATASARAY’DAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Gözaltında kaybedilen Serdar Tanış’ın oğlu Diyar Tanış: Ben henüz 1 yaşındayken gözaltında babamı kaybettim. Benim için her yeni gün bir umut. Kayıplar Haftası vesilesiyle topluma seslenmek istiyorum; toplumun daha duyarlı olup, sesimize ses katması gerekiyor. 700. haftadan beri yasaklanan hakikat ve adalet arayışımızın mekanı bizler için kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz. Babam ve binlerce gözaltında kaybedilen insanların umarım bir gün akıbetleri ortaya çıkar ve failleri bir an önce yargılanır.
Evrensel'i Takip Et