20 Mayıs 2022 17:48

İstanbul Üniversitesi Emek Gençliği, mülteci sorununu ve yükselen ırkçı dalgayı konuştu

İstanbul Üniversitesi Emek Gençliği, mülteci sorunu ve yükselen ırkçı dalgayı Mert Dedecan’ın katılımıyla tartıştı.

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Paylaş

Taylan Özgür DELİBAŞ
İstanbul

İstanbul Üniversitesi Emek Gençliği, son dönemde İstanbul Üniversitesi öğrencileri arasında da çokça konuşulan mülteci sorunu ve yükselen ırkçı dalgayı Mert Dedecan’ın katılımıyla tartıştıkları bir etkinlik gerçekleştirdi.

UCUZ EMEK SÖMÜRÜSÜ

Mülteci ve göçmen kavramlarının karıştırıldığını belirten Dedecan, mülteci kelimesinin savaş gibi sebeplerden zorunlu olarak göç etmek durumunda kalan insanlar için kullanıldığını; göçmen kelimesinin daha çok ekonomik temelli olduğunu belirtti.

Mülteci sorunun ortaya çıkışından bahseden Mert Dedecan, göç dalgasının Suriye iç savaşı ile başlayıp Afganistan’da Taliban’ın yönetime geçmesiyle devam ettiğini, bu süreçte de büyük mülteci gruplarının sınırdan herhangi bir denetim olmadan geçerek Türkiye’nin dört bir yanına dağıldığını ifade etti. Bu denetimsizliğin bilinçli olduğunu vurgulayan Dedecan, büyük emperyalist devletlerin mülteci değil göçmen almayı hedeflediğini fakat Türkiye ve birkaç ülkenin bu proje kapsamında mülteci deposu haline getirildiğinin savaştan kaçan insanların da ucuz iş gücü olarak kullanıldığının hükümetin de bunun garantörü olduğunun altını çizdi.

YÜKSELEN IRKÇI DALGA

Mülteci/göçmen düşmanlığının Avrupa’da çok daha eskiye dayanırken Türkiye’de son birkaç yıldır gündem haline gelmesinden bahseden Dedecan, Bolu Belediyesi Başkanı’nın ırkçı söylemleri ve belediyenin ayrımcı fiyatlandırma politikalarıyla tartışma konusu haline geldiğini belirtti.

Son dönemde özellikle sosyal medyada paylaşılan yabancı uyruklu insanların taciz videoları ve özel gündem haline getirilen “yabancı uyruklular tarafından işlenen suçların” da tartışıldığı etkinlikte, mültecilerin çoğunun devlette kaydının bile olmaması bu sebeple de herhangi bir yasadışı eylemde bulunmaktan çekindiğinin aynı zamanda suç oranları açısından da çok daha düşük bir orana sahip olduğu tartışıldı. 

Suç işleyen herkesin aynı şekilde cezalandırılması için öncelikle kayıtlı olması gerektiğinin altı çizilirken baştaki mülteci/göçmen ayrımını iyi anlamak gerektiğini ve suçların büyük çoğunluğunu ekonomik temellerle göç edenler tarafından işlendiği tartışıldı.

Suriyelilerin veya Afganların da kendi içinde zümresiz sınıfsız bir toplam olmadığının İstiklal’de cafelerde gördüğümüz insanlarla fabrikada asgari ücretin yarısıyla çalışan insanların aynılaştırılmasının tehlikeli olduğu belirtildi.

IRKÇI DALGANIN KARŞISINDA SINIF DAYANIŞMASI

Etkinlik katılımcılarının üzerinde durduğu bir diğer konu da mülteci meselesinin siyasi ayağı oldu. Halktaki bu kafa karışıklığının ve ekonomi, yargı, sağlık gibi birçok alanda yaşanan sıkıntılar sonucu biriken öfkenin iktidara ve onun politiklarına değil daha kolay hedef alınabilen ve günah keçisi haline getirilen mültecilere yöneltilmesi ve Zafer Partisi, Ümit Özdağ gibi ırkçı, şovenist figürlerin de ortaya çıkmasına neden olduğunun tartışıldığı etkinlikte mülteci meselesinin muhalefet açısından da bir turnusol haline geldiğinin bu sebeple de bugünden mülteci halklarla sınıf kardeşliği etrafında bir dayanışma kurulmasının gerekliliği vurgulanırken gençlik açısından da Emek Gençliği saflarında birleşmenin öneminden bahsedildi.

ÖNCEKİ HABER

Narlıdere Mahalleler Birliği: Rantçı değil halkçı dönüşüm istiyoruz

SONRAKİ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere Başbakanı Johnson ile telefonda görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa