26 Mayıs 2022 17:15
Son Güncellenme Tarihi: 27 Mayıs 2022 11:37

İktidar sanata bütün mümkünlerin kıyısından saldırıyor

Bu engellemeler, seçim öncesi süreçte giderek artan dozda sanatçılara yönelik milliyetçi-muhafazakar bir kuşatma ve gözdağı operasyonunun bir parçası.

Melike Mosso, Apolas Lermi ve Aynur Doğan fotoğrafları: Kişisel arşiv. Niyazi Koyuncu, Mikail Aslan, Metin-Kemal Kahraman fotoğrafları: Evrensel

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Muhalif sanatçılara dönük konser engellemeleri tam gaz devam ediyor. Öncesi bir yana; Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Niyazi Koyuncu, Mikail Aslan, Apolas Lermi ve son olarak da Melek Mosso konserleri yerel yönetimler ve idari amirlikler tarafından engellendi. Şüphe yok ki, bu engellemeler, seçim öncesi süreçte giderek artan dozda sanatçılara yönelik milliyetçi-muhafazakar bir kuşatma ve gözdağı operasyonunun bir parçası. Buradan ilerlersek… 

HEDEFTEKİ SANATÇI KADINLAR

Sanatçılara dönük kuşatmanın temelinde tek adam diktasının ideolojik formasyonu ve tarikatlarla kurduğu ittifaklar yatıyor. Burada iki farklı saldırı alanı tespit edebiliyoruz.

Bunlardan biri sanatçı kadınlar…

  • Son dönemde siyasal İslamcı partiler ve tarikatlar kadın mücadelesinin yarattığı kazanımlarla savaş halinde.
  • İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, LGBTİ’lere karşı nefret söyleminin artışı bu savaşın bir parçası.
  • Gülşen’in, yaşam tarzına müdahale edilmeye çalışılmasına karşı sergilediği duruşu da buradan ele almak gerekiyor.
  • Gerici çevrelerin hedef göstermesinin ardından Uluslararası Isparta Gül Festivali programından Melek Mosso konserinin çıkarılması ise son örneklerden biri.
  • Yeniden Refah Partisi Isparta İl Başkanı Mehmet Kaya’nın Melek Mosso’ya dair şu çirkin açıklamaları bu çabanın göstergesi: “Müslüman Türk kadınının başörtüsüne uzanan namahrem eli için Milli Mücadele başlatan bir milletin evlatlarına, soyunun soyunabildiğiniz kadar diyecek kadar zelil birinin sanatçı adı altında halkımıza seyrettirilerek, milletin parasının bunlara aktarılması halkımızı derinden yaralamaktadır.”

Bu açıklamalar ve kampanyalar maalesef sonuç verebiliyor ve gericiler cesaretlendiriliyor. 

IRKÇILIK BİLE İSTEYE KAŞINIYOR

Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Mikail Arslan ve Apolas Lermi konserlerinin iptali ise tek adam diktasının Anadolu halklarının eşitlik ve özgürlük taleplerine yaklaşımının bir uzantısı niteliğinde. Apolas Lermi üzerinden Rum kültürünü; Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman ve Mikail Arslan üzerinden Kürt kültürünü hedef alarak ırkçılık bile isteye kaşınıyor.

İktidar Türkiyeli Rumlardan ve Kürtlerden yarattığı korkulukla bir yandan baskıcı politikalarına meşruiyet sağlamaya amaçlıyor, diğer yandan ise kendinden kopan kitleleri milliyetçilik harcıyla birleştirmeye çalışıyor.

MALİ YÜK YARATMAK İÇİN İPTALLER SON ANDA GERÇEKLEŞİYOR

Gözdağı operasyonunun diğer yönü ise ekonomik ayağı. Dikkat ederseniz konser iptalleri, konserin yapılmasına kısa bir süre kala açıklanıyor. Anlaşmalar yapılıyor, ses sistemleri kiralanıyor, biletler satılıyor ve birden konserin yapılacağı yerin başka bir amaçla kullanılacağı duyuruluyor.

Burada sanatçı ve konseri düzenleyen organizatör mali bir yükün altında bırakılıyor. Böyle yapılarak organizatörler de baskılanmış oluyor. Mesela bir organizatör festival düzenliyorsa sorun yaşamamak için muhalif sanatçıları programa dahil etmek istemiyor. İktidar bir taşla iki kuş vuruyor. Yazla birlikte açık hava konserlerinin yoğunlaşacağını göz önüne alırsak, yasak ve iptal kararlarının nasıl bir baskılama aracı olduğunu daha iyi görebiliriz.

YASAKLA MÜCADELE, SANATÇIYLA DAYANIŞMA

Her ne kadar bu yazıda müziğe dönük baskıları ele alsak da bu saldırıların hedefinde sadece müzisyenlerin olmadığını da hatırlatalım.

  • Son olarak Müze Gazhane’de sergilenen duvar resmi, Cumhurbaşkanı Danışmanı İsmail Cesur tarafından hedef gösterildi ve ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sergilendiği yerden kaldırıldı.
  • Yine AKP’li Çayırova Belediyesi Amed Şehir Tiyatrosunun “Don Kixot” oyununun gösterimini iptal etti.

Tüm bunlar, özellikle seçim öncesi, planlı ve sistemli şekilde devreye sokulurken son bir noktayı daha gözden kaçırmamak gerekiyor. İktidar ulufe dağıtarak sanatçıları etkileyemeyeceğinin farkında. Devlet olanaklarının seferber edilmesine rağmen İbrahim Tatlıses, Demet Akalın, Muazzez Ersoy ve Mazhar Alanson gibi isimlerden istenen verim alınamadı.

Daha önceki dönemlerde siyasal alana mesafeli duran popüler kültür ikonlarının politik tutum alması korku duvarının yıkıldığını gösteriyordu. Şimdi yıkılan bu duvar engel ve yasaklamalarla tekrar inşa edilmek isteniyor.  Yine de müzisyenlerin tepkilerini çeşitli platformlardan yüksek sesle dile getirdiğini unutmamak gerekiyor.

  • “Şahane Bir Şey Yaşamak” isimli şarkısı üzerinden hedef gösterilen Sezen Aksu’nun eleştirilere “Avcı” şiiriyle verdiği yanıtı hatırlayalım…
  • Tarkan’ın “Geççek” şarkısının yarattığı etkiyi…
  • Ya da birçok sanatçının doğanın talanına, antidemokratik uygulamalara ve ekonomik krize dair yaptığı açıklamaları aklımıza getirelim.

Hal böyleyken toplumsal muhalefete büyük bir görev düşüyor. Sanatçılar ve toplumsal muhalefet derhal güçlü bir dayanışma öremezse tek adam diktası bütün mümkünlerin kıyısından sanata saldırmaya devam edecek. Sanatçılarla en büyük dayanışma ise engellemeler karşısında onların sanatını icra edebilecek alanların açılması olacak.

Düşünce ve yaratım özgürlüğünün önündeki en büyük engel olan milliyetçi ve muhafazakar ideolojiye karşı sanatsal ve politik olarak yanıt verilmesi gerekiyor. Zira saldırının hedefinde sanatla birlikte kadınlar var, seküler yaşam var, eşitlik isteyen halklar var.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Mercedes’in ‘kiralık işçileri’ işsizlik istemiyor

SONRAKİ HABER

9. Antropoloji Kongresi’ne bir bakış

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa