26 Mayıs 2022 18:06

9. Antropoloji Kongresi’ne bir bakış

Antropoloji biliminin bütüncül bakış açısına uygun biyolojik ve kültürel üretimlerin yapıldığı kongreye katılan öğrenciler, bunun mümkün olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Görsel: Pxhere

Paylaş

Berkay GÖK

Hacettepe Üniversitesi

 

Bu sene dokuzuncusu düzenlenen Ulusal Antropoloji Kongresi, pandemi arasından sonra Ankara Üniversitesi Antropoloji Topluluğu ev sahipliğinde yapıldı. Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Mardin Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi öğrencileri kongreye misafir oldukları gibi aynı zamanda sunumlar da yaptılar. Öğrencilerin sadece derslerde öğretilenlerle yetinmediği, antropoloji biliminin bütüncül bakış açısına uygun biyolojik ve kültürel üretimlerin yapıldığı kongreye katılan öğrenciler bunun mümkün olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Toplam iki günde yedi oturum olarak yapılan kongre iki gün sürdü ve kuyruk evriminden yerinden kanibalizme, Japonya örneği verilerek insanlık tarihindeki şiddetten pandemide kadın sağlığı çalışanlarının uğradığı şiddete, trepanasyon uygulamasından tarihteki sömürgeciliğin misafirperver ve göçmenlik bağlamına kadar geniş ve çeşitlilik gösteren konular ele alındı. Ben de çalıştayda seçtiğim bazı sunuları öne çıkan hatlarıyla sizinle paylaşmak istiyorum.

Ankara Üniversitesi Antropoloji Bölümü 1. sınıf öğrencisi Numan Çapar’ın “Kuyruğumuza Ne Oldu?​” sunusu, “Kuyruğun Tanımı”, “Kuyruğun Evrimi”, “Kuyruk Ne İşe Yarar?​”, “Kuyruğumuz Ne Zaman Köreldi?​” olmak üzere dört bölümden oluşuyordu. Kuyruğun evrimindeki mekanizmalara değinirken özellikle primat takımı üzerinden homo sapiens ile bağlantısını kurmada karmaşık bir akademik dil yerine yalın bir kullanması, popüler bir soru işareti olan kuyruk meselesini bu şekilde aktarması kongre katılımcıları açısından verimi yükseltti. Son yıllarda gittikçe daha fazla tartışılan ve lise düzeyinde bile müfredattan çıkartılan evrim konusunda gelecek antropolog adaylarının daha popüler işler üreteceğinin garantisine şahit olduk diyebilirim.

KADIN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DENEYİMLERİ

Mardin Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğrencisi olan Meryem Nur Aldaş “Kadın Sağlık Çalışanlarının COVİD-19 Pandemi Deneyimi” başlıklı sunusu, kendisinin antropoloji bölümü öğrencisi olmasının yanında lise döneminden beri hemşirelik yapan bir sağlıkçı olarak bu konuya alan çalışması üzerinden bütüncül bakabilmesi sunumun niteliğini katılımcılar için oldukça verimli hale getirdi. Sadece yazılı kaynaklarla beslenmeyip yaptığı görüşmelerden de notlar aktardı. Ayrıca mesai esnasında hastalar arasında kadın, erkek çalışan ayrımının hala sürdüğünü öne çıkaran örnekler, “regl” eğitimi almasına rağmen erkek sağlık çalışanlarının çoğu için bu durumun hala bir tabu özelliği taşıdığı vurgularıtoplumun bir nevi resmini çizer gibiydi diyebiliriz. Ayrıca cinsiyet eşitsizliğinin yanında tüm sağlıkçıların pandemi döneminde topluma büyük fedakarlıklarda bulunmalarının karşılığının sadece alkış düzeyinde kaldığına değinen sunum, doktorlara zam haberlerini gören ev sahibinin bir sağlık çalışanının kirasına zam yapması örneğini iktidarın pandemi yönetiminde sağlıkçıların maaşlarının sorgulanmasına yol açması bağlamıyla ele aldı. Bu sunum antropoloji öğrencilerinin alandaki bir çalışmaya sadece akademik ve izleyen bir gözle değil sorunların değişimi için gerekli temel bakış açısını topluma göstermesi işlevinin görülmesi bakımından önemliydi.

ANTROPOLOJİNİN SÖMÜRGECİLİKLE BAĞLANTILI TARİHİ

Özyegin Üniversitesinden Özcan Kırbıyık “Misafirperverliğin Dekonstrüksiyonu: Sömürgeciliği Misafirperver Odasında Ağırlamak” başlıklı sunumuna tarihten keşif hareketleri örnekleriyle başladı. Yerlilerle karşılaşan sömürgecilerin onları misafirperverlkleri ile değil de tarih kitapları arasına “barbar, gelişmemiş ve sapkın” olarak kaydeden sömürgecilerin örneğini vererek başlayan sunum, antropolojinin bir nevi tarihine de ışık tuttu sayılır. Öte yandan kafa tası ölçümü ortaya çıkmadan çok önce sömürgecilik faaliyetleriyle beraber ırkçılık yapıldığını gösterir durumdaydı. Konunun bağlamında ise fetih hareketleri sonucu mağdur ve Doğulu toplumlardan, Batılı toplumlar açısından misafirperverlik performansı beklenildiğinin anlatılması ve “misafirperverlik” ile “sınır” kavramının at başı giden iki kavram olmasının üzerinde durulması önemliydi. Sadece ulusal sınırları değil, kültürel unsurların hareketini ve dinamiğini kültürel açıdan gözden kaçırmamız gerektiği vurgulandı. Tarihte göçmenlik üzerine yazıp çizen düşünürlere referans gösteren sunum “Vatansız insanlar aynı zamanda askıda kalmış insanlar”, “Devletsiz misafir ile davetsiz misafir” gibi düşüncelerle konuyu derinleştirdi.

Göçmenlik bağlamında ise son zamanlarda şahit olduğumuz Rusya-Ukrayna savaşının sonucu olarak göç hareketliliğinin varlığına, göçmenliğin çıkış konuları bağlamında değinmesi dünyadaki göç çalışmalarına güncel bir örnekti. Türkiye’deki göç olgusunda ise mağdur olan Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı mültecilerle Alanya’daki son belediye seçimlerine adaylığını koyan Rus bir mültecinin arasındaki tezatlığı gösterirken Türkiye’deki toplumun bu olguya bakış açısının dezenformasyonla çarpıtılması konusunda “Sessiz İstila” filmini örnek gösterdi ve yabancı düşmanlığına dair problemlere dikkat çekti.

Sunumun bütünü, hem antropoloji biliminin tarihsel evrimini kafamızda canlandırması hem de dünya ve Türkiye’deki toplumların içinde bulundukları sömürge ve göç krizlerinin bağlamını güncel olarak çizmesi bakımından verimliydi.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İktidar sanata bütün mümkünlerin kıyısından saldırıyor

SONRAKİ HABER

"Azap içinde geçen koşulları sağaltan bir süreç..."

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa