Miçotakis-Biden görüşmesi: ABD ile yakınlaşma, Türkiye ile gerginlik
ABD-NATO plan ve politikalarına katılımı bir yatırım olarak gören Yunanistan hakim sınıfları, bu tutumu Türkiye’nin “saldırgan” politikalarını savuşturmada da en etkin yol olarak görüyorlar.

Kiriyakos Miçotakis ve Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA
Seyit ALDOĞAN
Atina
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis Amerika’ya giderek Joe Biden’la bir araya geldi ve bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Ziyaret, hükümete bağlı medya ve hükümete muhalif olan kesimler tarafından farklı değerlendirmelere neden oldu. Hükümet kanadından yapılan resmi açıklamalarda ve Miçotakis’in ziyareti sırasında ve sonrasında verdiği demeçlerde, Yunanistan ve ABD arasındaki ilişkilerin “En iyi dönemini yaşadığı” ve “stratejik iş birliğinin” sorunsuz devam ettiği vurgulandı.
Miçotakis’in ziyareti sırasında yapılan açıklamalar en çok Ankara’nın tepkisini çekti. Miçotakis gerek Biden ile gerekse de ABD kongresinde yaptığı konuşmalarda Ankara’yı şikayet ederek Yunan hava sahasının sürekli olarak ihlal edildiğini ve uluslararası hukuk ve anlaşmalara aykırı bir tutum içinde olunduğunu söyledi. Erdoğan ise “Miçotakis diye birini tanımıyorum” diyerek ikili ilişkilerde diplomasi yollarını tıkayan ve yeni bir gerginlik sürecinin başlayacağını haber veren bir açıklama yaptı.
ABD ÇİZGİSİNE TAM BAĞLILIK
Miçotakis’in ziyaretinde Türk-Yunan ilişkileri çok tartışılsa da ziyaretin asıl amacının Balkanlar'da ve Doğu Avrupa’da Ukrayna işgaliyle oluşan konjonktürel durumun ihtiyaçları temelinde ABD-NATO planlarının uygulanmasıyla ilgili olduğu açık. Bölgede daha Kırım’ın ilhakıyla başlayan ABD-NATO hareketliliği içinde aktif olarak rol alan Atina hükümetleri, son yıllarda peş peşe yapılan anlaşmalarla yayılmacı ve saldırgan politikaların parçası olmada sakınca görmediklerini ortaya koymuş bulunuyorlar. Rus işgalinin başlamasıyla Ukrayna’ya silah yardımı yapan ilk ülke olan Yunanistan, ABD ve NATO’ya yeni üsler sunmayla sınırlı kalmayarak doğrudan taraf olacağının teminatını da verdi. Biden ve Miçotakis görüşmesinden çıkan sonuç tam da budur.
Miçotakis’in görüşme sırasında dile getirdiği "Yunanistan dünyanın zor bir coğrafyasında, Balkanlarda önemli roller üstlenen ve Ortadoğu ile çok iyi ilişkilere sahip olan bir ülkedir", “ABD’nin istikrarlı bir ortağıdır” açıklamaları ile “Yunanistan, enerji hatlarının kesiştiği ülkedir. Jeopolitik konumumuzu değerlendirmek istiyoruz” vurgusu, bölgedeki ekonomik çıkar politikalarından pay isteme anlamı içermektedir.
TÜRKİYE’YE KARŞI GÜVENCEYE ALMA POLİTİKASI
Yunanistan’ın önümüzdeki süreçlerde, özellikle Balkanlarda ABD ve NATO’nun taşeronluğunu üstleneceği net. Emperyalist plan ve politikalara katılımı bir yatırım olarak gören Yunanistan hakim sınıfları, bu tutumu Türkiye’nin “saldırgan” politikalarını savmada da en etkin yol olarak görüyorlar. Ukrayna’nın işgaliyle başlayan süreçte daha aktif bir uluslararası politikaya yönelen Yunanistan bir anlamda Türkiye karşısında kendini güvence altına almış oluyor. Yunan gericiliğini temsil eden ya da savunan tüm kesimler bu noktada hemfikir durumdalar.
Miçotakis’in Amerikan kongresinde yaptığı konuşmada dile getirdiği “Bu iki ülkenin (Finlandiya ve İsveç) NATO’ya katılımını başka sorunlarla pazarlık konusu yapmak doğru değil” söylemi ve Erdoğan yönetimini açıkça hedef alması da Yunanistan’ın önümüzdeki süreçlerde diplomatik planda daha aktif bir tutum içinde olacağını göstermektedir.
ANKARA’NIN DIŞ POLİTİKASI ATİNA’NIN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR
Bütün bu açıklamalar karşısında her düzeyde sert bir tutum içinde olan Erdoğan ve hükümetine karşı cevap ise Hükümet Sözcüsü Yannis İkonomou’dan geldi. “Başbakan Miçotakis kararlı ve sonuç alıcı bir tarzda ülkemizi ve uluslararası hukuku savunmaktadır. Bu gerçek, birilerini ne kadar rahatsız ederse etsin Yunan dış politikası ciddi tarihsel bağlardan, uluslararası hukuktan ve kurduğumuz ittifaklardan gelmektedir. Bizim politikamız politik ilkelerimizden geliyor.”
Yunanistan ve Türkiye arasındaki kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, adalar ve Kıbrıs sorunu gibi çözülebileceğine dair hiçbir belirti olmayan çok sayıda sorun bulunuyor. Diğer yandan Türkiye özellikle Suriye ve Kürt sorunu başta olmak üzere bölgedeki ve geniş coğrafyadaki dengeler içinde izlediği politikalarla sorunlara neden olan ya da kapı açan bir ülke konumunda. Kuşkusuz bu politika emperyalist yayılmacılığa ve planlara karşı olunmasından kaynaklanmıyor. Dengeler üzerinden izlenen inkarcı ve yayılmacı politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Yunanistan ise tam da bu durumu değerlendiren bir politika benimseyerek, alternatif olabileceğini kanıtlayacak adımlara yöneliyor.
KONUMU GÜÇLENDİKÇE TUTUMU SERTLEŞEBİLİR
Yunanistan’ın konumunu güçlendirdikçe Türkiye karşısında daha uzlaşmaz davranacağını ve tutumunu sertleştireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu yönde ciddi belirtilerin daha şimdiden ortaya çıktığını belirtmek gerekir. Önümüzdeki süreçlerde gerginliğin artacağı büyük olasılıktır.
YUNANİSTAN KAMUOYUNDA TÜRKİYE
Yunanistan'da en çok tartışılan konulardan biri de Türkiye’nin iç sorunları. Hemen her yorumda ve gelişmede ekonomik sorunlara, dış borç batağına, cari açıklara, yolsuzluklara ve siyasi baskı ile devlet şiddetine dikkat çekiliyor, dış politika kararlarıyla iç politikadaki gelişmeler arasında bağ kuruluyor. Erdoğan ve Bahçeli yönetiminin, görece yapay sorunlar etrafında milliyetçi ve dinci propagandaya yönelerek tabanlarını tutmaya çalıştıkları, bütün yorumların ortak paydası durumunda.
Örneğin, hükümet yanlısı olarak bilinen Kahtimerini gazetesindeki 23 Mayıs tarihli Yorgos Skafidas imzalı yorumda şunlar söyleniyor:
“Ekonomi -buna bağlı olarak toplum- pahalılık, Türk lirasının değer kaybı, ticari açıklar, göçmen sorunu ve Erdoğan-Bahçeli ikilisi üzerindeki kamuoyu araştırmaları baskısı. Bütün bunlar 2023 yılında yapılacak başkanlık ve milletvekili seçimleri gölgesinde yaşanıyor.
“(...) Müttefiklerden anlayış bekliyorlar. Fakat onların “anlayıştan” anladığı Batının tek taraflı olarak bir dizi sorunda (Suriye, Doğu Akdeniz) Türk tezlerini desteklemesi veya (Demirtaş, Kavala davalarına) ortak olunmasıdır.”
Yunan medyasının ve analizcilerin ortaklaştığı yorumlardan biri de Biden ile Erdoğan arasında kayda değer bir gelişmenin kaydedilmemiş olması. Bu Erdoğan’ın, ABD’nin bölgedeki çıkarlarına ters düşen taleplerde ısrar etmesine ve her fırsatta sorunların tümünü görüşme masasına getirmesine, dolayısıyla da güvenilirliğini kaybetmiş olmasına bağlanıyor.
SİYASİ PARTİLERİN TUTUMLARI
Syriza, Miçotakis hükümetini Türkiye’ye karşı etkili diplomatik girişimler yapma konusunda zayıf kalmakla eleştirirken, kayıtsız şartsız anlaşmaların Yunanistan’ın çıkarına olmadığını savunuyor. PASOK ve olukça gerici bir politikaya sahip olan Elliniki Lisi partisi ise hükümetin dış politikalarını onaylayan bir tutum içinde bulunuyor ve daha aktif olunmasını öneriyorlar.
Meclis partilerinden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ise “Yunanistan’ın emperyalist savaş arabasının arkasına takıldığını” söyleyerek halkın gerçek çıkarının yayılmacı politikalara karşı mücadele etmekten ve halklar arasında gerçek bir barış ortamının kurulmasından geçtiğini savunuyor.
KKE ve diğer sol örgütlerin tamamı emperyalist anlaşmalardan ve NATO’dan çıkılmasını, sınır dışında bulunan askerlerin hemen geri çağrılmasını, üslerin kapatılmasını, silahlanma programlarının iptal edilmesini bu alandaki bütçenin sağlık ve eğitime ayrılmasını talep ediyorlar.
Gayrisafi milli hasılanın yüzde 3.8’ini silahlanmaya ayıran Yunanistan’ın ABD ve NATO’nun savaş politikalarına taşeronluk yapması işçi ve emekçiler tarafından da tepkiyle karşılanıyor.
Muhalif medyada, Miçotakis hükümetinin hiçbir şart ileri sürmeden savaş politikalarından yana tutum alması eleştiriliyor ve bu doğrultudaki politikalardan Yunan halkının hiçbir çıkarının olmayacağı üzerinde duruluyor.
HÜKÜMETİN HALKI İKNA GÜCÜ SINIRLI
Türkiye karşıtlığı üzerinden izlenen dış politikaları halka kabul ettirmeye çalışan hükümetin bunda bir yere kadar ikna edici olduğunu belirtmek gerekir. Ancak halkın ezici çoğunluğu emperyalist savaş ve planlardan uzak durulmasından yana. Yunanistan genelinde yapılan savaş karşıtı gösterilere yüz binlerin katılması bunun bir kanıtı. Son dönemlerde yapılan bütün grev, gösteri ve direnişlerde savaş karşıtlığının ön plana çıkması da diğer bir gösterge. Halkın ezici bir çoğunluğunun görüşü Ukrayna’nın işgaliyle başlayan gerilimin “büyük güçler” tarafından yaratıldığı ve arada halkların ezildiği yönünde.
Evrensel'i Takip Et