İngiltere’de tarihi grev
Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta: İngiltere'de tarihi demir yolu grevi hazırlığı, Almanya'da zengin ve yoksul arasındaki uçurum derinleşiyor, Fransa'da parlamento seçimleri yaklaşıyor...
İngiltere | Fotoğraf: Evrensel
İngiltere’de demir yolları ülkenin işçileri ve ekonomisi için olmazsa olmazı, buna rağmen yıllardır süren özelleştirme, parçalama ve şirketlerin kötü yönetimi işçilerin işlerini ve kişisel güvenliklerini riske atıyor. Geçtiğimiz salı günü İngiltere’nin demir yolu işçileri sendikası RMT, grev için oylamaya gitti. 40 bin demir yolu işçisinin önemli bir çoğunluğu grev için oy verdi. Yaz boyunca trenlerde iptaller ve kapanmalara yol açacak bu grev İngiltere tarihinin en büyük endüstrial eylemi olarak görülüyor.
Sadece pandemi değil, savaş da zenginle yoksul arasındaki uçurumu derinleştirdi. Alman hükümeti krizden kurtulma önlemlerinde tekel ve bankalar ile zenginleri ilk sıraya koyuyor. Profesör Butterwegge, toplumun en altındakileri odağına almayan bir toplumun krizlerden kurtulamayacağını söylüyor.
Fransa’da ise yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, parlamento seçimlerine iki hafta kala sözde bir yenilenme için hükümetinde değişiklik yaptı. Cinsel şiddet soruşturması altında olan bir bakanın atanması hükümet hakkında bilgi veriyor. Sosyal kırım politikası da aynı yolu izliyor. 12 ve 19 Haziran’da iki turlu yapılacak milletvekili seçimleri için sol güçlerin birliği, değişim için bir umut olabilir.
İNGİLTERE’DE DEMİR YOLU İŞÇİLERİ GREV KARARI ALDI
Kieran CROWE
Counterfire
Bir yılın ardından, bu hafta, İngiltere çapında demiryolu işçilerin yaşadığı sorunlar, grevin yolunu açtı. 25 binden fazla üyesi olan RMT sendikasının işçileri, özelleştirmeden bu yana en büyük endüstriyel eylem olarak görülen, tarihsel olarak devasa bir görev olan grev kararı için oy kullandılar. Özelleştirmenin de ötesinde bir grev de denilebilir, çünkü grevler, parçalanıp özelleştirilmiş demir yolları sektöründe devletin işlettiği tren raylarının bakımından sorumlu olan Network Rail’e ve bir düzineden fazla işlevsiz demiryolu seferi düzenleyen şirketlere karşı. Bu aslında olan gerçekliği yansıtıyor çünkü bu kurumların hiçbiri aslında demir yollarını işletmiyor; kovidden beri hükümet bu görevi görüyor ve aslında bu grev doğrudan Muhafazakar hükümete karşı.
Hükümet bunun geleceğini kesinlikle biliyordu ve hükümet tarafından yapılacak herhangi bir şaşkınlık ifadesi yalandan başka bir şey değil. Geçen yıl bu zamanlar, “Büyük Britanya Demir Yolları” sloganı adı altında hükümet tarafından gereksiz duyurular ve düzenlemeler yapıldı. Ulaştırma Bakanı Grant Shapps, sendika kırıcısı olarak bilinen Keith Williams’ı “verimlilik fırsatları” ve “iş yeri ve emeklilik reformu” kararlarını uygulaması için göreve getirdi. Demir yolu sektöründe işleri, maaşları ve emekli maaşlarını kesmek için kovid sürecinde yaşanan çöküşü kullanarak işçilerin haklarına saldırıyor ve yeni düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışıyor. Tüm bu sorunlar yüzünden, demir yolu işçileri eyleme geçmek için oy kullandılar ve başardılar.
Muhafazakarlar sendikalara bir teklif götürmüyor aksine tehditler savuruyorlar. Sağcı basın, Grant Shapps’ın “asgari bir hizmetin” tamamen yasa dışı çalışmasını engelleyen düzenlemeler yaptığını söylüyor; bu, Muhafazakarların uzun yıllardır söylediği bir yalan. Bugün demir yolu işçilerine yapılan saldırlar, yarın tüm işçilere yapılacak.
Gazeteler ayrıca RMT’nin önde gelen üyelerine karşı korkunç kişisel propagandayı da hızlandırıyor. Saldırılar, -sendikacıların fazla maaş aldığını veya kasıtlı olarak halka düşman olduğunu iddia ediliyor- alışılmışın yanı sıra Soğuk Savaş dönemin söylemleriyle suçlamalar yapıyorlar. Birçok önde gelen RMT üyesi ile ilgili, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana İngiltere ve Batı’nın saldırgan tutumu ile ilgili yaptıkları yorumlar yüzünden Putin için çalıştıklarına dair doğrudan bir karalama makinasına başvurdular. Bu ne kadar aptalca olsa da Muhafazakarlar işçilere yönelik saldırıları haklı çıkarmak için gittikçe ve daha çaresiz hale geldikçe, bu gibi saldırıları çok daha fazla göreceğiz.
RMT anlaşmazlığı büyük olacak, ancak anlaşmazlığın genişlemesi için hâlâ bir alan var. Beyaz yakalıların sendikası TSSA, Network Rail içinde geniş temsilci toplantıları düzenliyor ve sadece üç hafta önce yıllık konferansında bu anlaşmazlıkta diğer sendikalarla koordinasyon sağlamayı taahhüt etti. Sürücüler sendikası Aslef’in neredeyse kesinlikle eyleme yol açacak ve halen devam eden oylama süreci var. Ulaşım araçların kullanımında, bazı tahminlerin önerdiğinden daha güçlü bir şekilde toparlanma var ve hükümetin popülaritesi, büyük ekonomik ve yaşam maliyeti krizi nedeniyle haklı olarak çökerken, demir yolunda her sektöründe grev olasılığı gözüküyor ve bu hükümeti rahatsız ediyor. Öyle görünüyor ki İngiltere’de grevler büyüyecek.
(Çeviren: Çınar Altun)
BİR TOPLUM ANCAK HASTA VE YAŞLILARA ÖNEM VERİRSE SALGINLA BAŞ EDEBİLİR
Christoph BUTTERWEGGE
Neues Deutschland
İlk korona kapanması, halkın büyük bir bölümünün birkaç hafta bile düzenli gelirleri olmadan yaşayamayacağını gösterdi. Bundan çıkarılan sonuç, devletin şirketler için büyük “kurtarma paketleri” ve belirli insan gruplarına mali yardım sağlaması şeklinde oldu. Servetin yukarıdan aşağıya yeniden dağıtım önlemleri yoktu, çok zenginler kovid-19 salgını sırasında daha da zenginleşirken, fakirlerin sayısı daha da arttı.
Transfer ödemeleri olmasaydı –örneğin kısa çalışma ödeneği– durgunluk sırasında çok daha fazla insan yıkımın eşiğine gelirdi. Ayrıca, korona krizinden etkilenen serbest meslek sahipleri için işsizlik parası almanın, onlar için katı varlık testi askıya alınarak ve zımnen evlerinin uygun olduğu varsayılarak geçici olarak kolaylaştırıldığı doğruydu. Neden bu düzenleme kalıcı bir çözüm ve refah devletinde bürokrasinin azaltılmasına ve iş arayanlar için temel güvenlik başvuru sürecinin basitleştirilmesine yönelik atılacak adımlar için bir model olmasın?
Serbest meslek sahipleri, kültür çalışanları, sanatçılar ve fahri çalışanlar yalnızca salgından ve ekonomik çalkantılardan en çok etkilenenler arasında değil, aynı zamanda mevcut refah devletinin koruyamadığı en savunmasız gruplar arasındaydı. Bu nedenle bir an önce yurttaş dayanışma veya istihdam sigortasına dahil edilmeleri gerekir yani sosyal sigortalı olmalılar.
Normal BAföG oranları ile geçinemeyen ve ailelerinden herhangi bir destek alamayan öğrenciler ve düşük maaş alan emekliler daha önce geçimlerini sağlayan yarı zamanlı işlerini, sokağa çıkma yasağı, işyeri kapanışları ve şirket kapanışları nedeniyle sıklıkla kaybettiler. Ne kısa çalışma ne de işsizlik parası 1 veya 2’ye başvurabildikleri için, aşırı maddi sıkıntı ve hatta üniversite öğrenimine son verme sonucu ortaya çıktı. Buradan mini işlerin sosyal güvenlik primlerine tabi istihdam ilişkilerine dönüştürülmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır.
Mevcut sosyal güvenlik sisteminin tüm ağlarından düşen insanlar, evsizliğe, aşırı borçluluğa, iflasa veya diğer varoluşsal zorluklara maruz bırakılamaz. Devlet kaynaklarının, onurlu bir şekilde yaşayabilmeleri ve hayatta kalabilmeleri için desteğe ihtiyaç duyan insanlar üzerinde yoğunlaştırılması gerekli olacaktır. Bu, güvencesiz işçiler, geçici işçiler, marjinal işgücünün yanı sıra, ekonomik bir kurak dönemden kurtulmak için yeterli mali tasarrufları olmayan serbest meslek sahipleri ve bazı serbest çalışanlar ve küçük işletme sahipleri için geçerlidir.
Sağlık, sosyal ve eğitim hizmetlerinin sistematik olarak önemli olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle düşük ücret alan hemşireler, yaşlı bakıcıları ve yardımcı bakıcılar, kovid-19 pandemisinin ilk döneminde maaşları artırılmadan ve feci çalışma koşulları iyileştirilmeden “kahramanlar” olarak kabul edildi. Toplumumuzun demografik değişimde toplu olarak yaşlanması nedeniyle yüksek getiri vaat eden hastane, huzurevi ve bakımevlerinin özelleştirilmesi engellenmelidir. Bu tür tesislerin özel sahipleri ücretleri düşürür, personeli azaltır, bu da işin daha da yoğunlaşmasına yol açar.
İnsanlara değil piyasaya odaklanan neoliberal bir eğitim, sosyal ve sağlık politikası, uzun vadede toplumumuzu mahvediyor. Pandemi acil durumu, dayanışmanın halkın çoğunluğu için rekabetçi bir çılgınlık ve kaba bir zihniyetten daha yararlı olduğunu gösterdi. Hastalara, bağışıklığı azalmış kişilere ve yaşlılara özen gösterilmeden, onlara odaklanmadan pandemi atlatılamaz.
(Çeviren: Semra Çelik)
GEÇİCİ HÜKÜMET
Maud VERGNOL
L’Humanité
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu akşamı Emmanuel Macron, “Hiçbir şey eskisi gibi olmamalı” diye yürekten yemin ediyordu. Yani göreceğimiz şeyi görecektik… iklimde, sosyal alanda... Sonunda bu konular bir önceki hükümetin toplumsal istismarı temsil eden on üç üyesini yeniden atayan ve kilit pozisyonları sağ baronlara bırakan bir Elisabeth Borne (Macron tarafından seçilen yeni Başbakan) hükümetindeki üç teknokrata teslim edildi.
Elize Sarayı’nın kiracısı da bir süreliğine “soruşturma altında bir bakanın istifa etmesi gerektiğini” söylüyordu. Temmuz 2021’den bu yana “yasa dışı çıkar elde etmek” suçundan soruşturma altında olan Éric Dupond-Moretti (Adalet Bakanı) görevine devam ediyor. İçişleri Bakanlığında halen tecavüz soruşturması altında bulunan Gérald Darmanin, cinsel şiddetle mücadelede Fransız politikasına öncülük etmeye devam edecek! Ve sözde “sağ muhalefet”in eski lideri Damien Abad’a gelince, tecavüz eylemleriyle ilgili LaREM ve LR partilerine gönderilen bir rapora rağmen Dayanışma Bakanı olarak atandı.
Bilerek aşırı sağa yem olarak teslim edilen entelektüel Pap Ndiaye’nin (Milli Eğitim ve Gençlik Bakanı) atanması bile nahoş bir şekilde kulağa yanlış geliyor. Yapısal ırkçılık düşünürü, siyahların durumu ve polis şiddeti konusunda parlak bir şekilde aydınlatmaktan asla vazgeçmediği en büyük Fransız uzmanlarından biri, çok tartışmalı Jean-Michel Blanquer’in yerini alıyor. Elize Sarayı’nın kiracısının bu alaycı üç bantlı bilardo vuruşunu anlamak zor...
Macron II projesinin özü başka bir yerde, yeni Başbakan tarafından formüle edilen bu olağanüstü oksimoronda yatıyor. Elisabeth Borne, emeklilik yaşının “sosyal ilerlemeyi sürdürmek için” yükseltilmesini savunuyor.
İlk Bakanlar Kurulu sırasında, gelecek sosyal kırımın yeni yol haritasını vermesi gereken Macron: 65 yaşında emeklilik, dayanışma gelirinin ücretsiz çalışmaya koşullandırılması, yerel toplulukların sırtından 10 milyar avro tasarruf yapılması; yani sosyal devletin çöktüğü, acil servislerin peş peşe kapandığı bir dönemde yeni bir kemer sıkma politikası...
Neyse ki, seçim takviminin tersine dönmesinden bu yana ilk kez bu senaryo kaçınılmaz değil. NUPES birliği (Yeni Popüler Ekolojik ve Sosyal Birlik adı altında Haziran 2022’deki meclis seçimleri için sol partilerin yeni birliği), Macron’un başarısızlığını ve gerçek bir sosyal ilerleme sayfası açma umudunu mümkün kılıyor. Bu diğer yol, oylama menzilinde.
(Çeviren: Diyar Çomak)