Marmara Yaşasın Grubu Kocaeli’de incelemelerde bulundu
Marmara Yaşasın Grubu’nu karşılamak üzere bir araya gelen çevre ve demokratik kitle örgütleri, Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Fotoğraf: Evrensel
Marmara Yaşasın Grubu’nun Ergene-Biga-Bandırma-Bursa-Yalova-Kocaeli-İstanbul hattında sürdürdüğü ziyaretlerin bugün ki noktası Kocaeli’ydi. Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin çağrısıyla Marmara Yaşasın Grubu’nu karşılamak üzere bir araya gelen çevre ve demokratik kitle örgütleri dernek binası önünde açıklama gerçekleştirdi.
Kitle adına açıklamayı okuyan dernek yöneticisi Av. Çiğdem Baloğlu, Kocaeli’nin tehlikeli kimyasal depolama alanları olmak üzere başka pek çok nedenle çevre yükünün ağır olduğunu ifade etti. Baloğlu “Kontrolsüz sanayileşme, limanlaşma ve tersanelerle deniz, hava, dere ve yer altı sularımız onlarca yıldır vahşice kimyasal ve fiziksel kirliliğe maruz kalmıştır. Yetmezmiş gibi, her gün yeni tesislere ve devasa üretim-kapasite artışlarına izin verilmektedir” dedi.
Kanser, kalp hastalıkları, astım, KOAH gibi pek çok hastalığın yaygınlaştığını, çevre kirliliğine bağlı bu hastalıklar nedeniyle insanların yaşamını yitirdiğini ifade eden Baloğlu, “Ölen insanlar birer rakam olarak görülüyor. Mevcut durumu değiştirmek için hiçbir şey yapılmayıp son derece doğal karşılanıyor. Oysa bu durum doğal değil, yapay afettir” diye konuştu.
Geçtiğimiz yıl Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorununa da değinen Baloğlu, “Marmara Denizi ve İzmit Körfezi, akıntısı, sıcaklığı, tuzluluk gibi nadir özellikte bir geçiş denizidir. Geçmişte son derece zengin her türlü deniz canlısına sahipken, temel konular bile değerlendirilmeden üstünkörü verilen izinler yüzünden döngü bozulmuş, besin zinciri kırılmıştır. Geçtiğimiz yıl Marmara Denizinde müsilajı yaşadık, ne yazık ki bilimsel olarak yeniden yaşanacağı öngörülmektedir” dedi.
DOĞA UYARIYORKEN, ZAMAN VARKEN YANLIŞTAN DÖNÜN
Baloğlu sanayiye verilen dolgu, dip tarama, kapasite artışı izinlerinin ekolojik suç olduğunu belirterek, “Doğa uyarıyorken zaman varken yanlıştan dönün. Anayasa ve kamudan gelen gücünüzü bizleri yaşatmak üzere kullanın” diyerek taleplerini sıraladı.
Talepler şu şekilde:
- Liman ve sanayi kuruluşları kapasite artışları yapmak için binlerce dönüm dolgu ve dip tarama yapıyor, soğutma kulelerinde kullanmak üzere her gün binlerce ton deniz suyu çekiyorlar. Şehrimizde yeni sanayi tesislerine, liman, tersane, kimyasal depolama alanlarına izin vermeyin, mevcuttakilere de üretim ve kapasite artış izni vermeyin.
- Sanayi ve evsel tüm atıklar için denize her türlü deşarjdan vazgeçilmelidir. Dere ıslahlarıyla kaçak deşarjlara son verin, vahşi atık depolamaları, tarım ilaçları nedeniyle yer altı sularının kirletilmesini engelleyin. Tersanelerdeki silikatla kumlama vd. kimyasal kirleticilere izin vermeyin.
- Bugüne dek ekolojiyi korumak üzere uyguladığınız hiçbir şey bizleri yaşatmak için işe yaramıyor, yanlışı sürdürmeyin. Şu anda geçerli olan kanun, yönetmelik, arıtma, ölçüm, izleme, ceza yöntemleri günümüzün sağlıklı, temiz çevre ihtiyaçlarına uymuyor, bu yüzden işe yaramıyor. Küresel ısınma, su kıtlığı ihtimali kadar, gelecekteki başkaca riskleri de düşünerek mevcut yönetmeliklerinizi güncelleyip, değiştirin. Çevrenin korunması için ceza bir yöntem değildir, aksine kirletilmesi için adeta teşvik edici olmaktadır. Doğaya bedel biçilemez. Acilen temiz, ahlaklı sanayiye geçilmelidir.
Açıklamanın ardından İzmit Körfezi’nde yaşanan tahribatın tepeden görüldüğü bir noktaya çıkan heyet incelemelerde bulunarak, panoramik çekim gerçekleştirdi. (Kocaeli/EVRENSEL)
{{462438}}