40 bin kişiyle birlikte Mor ve Ötesi: Mücadelemiz ziyan olmaz!
Elif Ergin, Mor ve Ötesi konserine dair izlenimlerini yazdı.
Fotoğraf: İpek Yılmaz
Elif ERGİN
Kabataş tramvay durağında inip İnönü Stadyumuna doğru oldukça yoğun bir kalabalıkla yürüyoruz. Beşiktaş yönünden binlerce insan gelmeye sıraya girmeye devam ediyor. İçimizden “Pandeminin sıkışmışlığı sanki şu anda, şu insanlar için bitmiş” diyoruz. “Abi çok iyi ya, ne güzel”, “Oo baya kalabalık olcaz”, “Oh be”, “Aa sen de mi burdasın!” vb. cümlelerle çoğunun üniversiteli ve liseli olduğu belli olan arkadaş grupları cıvıl cıvıl. Herkes coşmaya, şarkılara eşlik etmeye, nefes almaya ve rahatlamaya hazırlanıyor.
Öncelikle şunu söylemek gerek ki konserin tüm introsu bir bütünlük içinde, tıpkı Mor ve Ötesi’nin tüm albümleri gibi. Bu akış hem ülkenin tarihine, bugününe ve yarınına Mor ve Ötesi’nin düştüğü notları bir kez daha anlamlandırıyor, hem de grubun kendi tarihinin bu tarihle nasıl bir ilişki içinde olduğunu sahneden anlatıyor. Üstelik tüm sahne performansı öyle bütünlüklü şekilde kurgulanmış ki şarkı geçişlerinde Harun Tekin hiç konuşmamış olsa dahi yaklaşık 40 bin insan Mor ve Ötesi’nin anlatmak istediğini anlıyor. Bunun kendisinin ayrı bir başarı olduğunu eklemek gerek.
"NOSTALJİ DEĞİL, HER ZAMANKİNDEN GÜZEL OLACAK"
“İlk şarkı “Uyan”: “Uyan artık uyan/ Uyan dostum uyan/ Uyan artık uyan/ Karanlık uykundan”. Sıradaki şarkı “Sirenler” albümünden “Forsa”. Ters yönden gelen bıçkın başkana diyoruz ki; “Gitmedim işte/ Delirmedim de/ Anlatan benim/ Seni ve her şeyi/ Ölmedim işte/ Delirmedim de/ Anlatan benim/ Seni ve her şeyi”. Ara vermeden, hız kesmeden dinleyicisine dinleyicisini anlatmaya devam ediyor Mor ve Ötesi.
“İstiklal” şarkısına giriş yapmadan önce Harun Tekin’in “Nostalji yaptığımızı sanmayın, çok yakında her zamankinden daha güzel olacak” demesiyle stadyumdan alkışlar yükseliyor.
“Birkaç mevsim renkler solunca/ Tükenmez hayatının sesi/ Çok mutlusun İstiklal’de”.
Artık uyuşuk, tembel, yalnız ve çaresiz olduğunu düşünenlere uyan diyen, gitmedik, buradayız duygusuna geçiren akış, şimdi mutlu hissetmeye, mutlu hissedişlerin bir arada olunan anlara ait olduğuna doğru evriliyor. En çok da bunu hatırlatmak istiyorlar sanki izleyiciye.
"KADINLAR ÖZGÜR OLMADAN ÖZGÜR OLAMAYIZ"
“Adamın Dibi” şarkısının anısını da anlatarak, “Türkiye’de kadınlar özgür ve mutlu olmadan özgür olamayız” diyor Harun Tekin. En coşkulu ses verenler kadınlar oluyor haliyle. Bir cevap ve bir soru geliyor Harun Tekin’den. “Ayıp olan çok şey var, konser yasakları mesela” diyor, Melek Mosso’ya ve konseri yasaklananlara bir selam gönderiyorlar “Ayıp olmaz mı?” şarkısıyla.
“Özgür basın olmadan demokrasi olmaz” diyor Harun Tekin “Cambaz” şarkısına geçmeden önce. Bu göndermelerin sonunu “Korkma” şarkısı ile bağlıyorlar. Derken seyircinin gruba bırakmadan söylediği bir şarkı geliyor. On binlerce gencin en çok hissederek bağırdığı bir nakarat bu; “Bir derdim var.”
Konsere noktalı virgül oluyor bu şarkı. Çünkü konser klasiği bise geçilmeden önceki son şarkı. Açıkçası “bi’daha” çağrıları ve alkışlarından sonra en bilindik iki üç şarkı daha çalınacağını sanıyoruz. Ancak grup, konserin kendileri ve ülke için denk düştüğü yeri bu kısımla anlatıyor. Harun Tekin’in bunu ifade ediş biçimi çok sade ve etkileyici... “Kimseler, bizim neşemizi çalamadı. Bunu almalarına da izin vermeyeceğiz” deyip, herkesten ellerini kaldırmasını istiyor ve diyor ki “O kimseler değil, biziz yeni Türkiye”.
"TÜM TÜRKİYE DUYSUN: DAHA MUTLU OLAMAM"
“Daha Mutlu Olamam” şarkısına başlıyorlar. Şarkı şu anlama geliyor artık; grup anlatmak istediğini seyirciye anlatmış; şimdi bunu herkese duyurma çağrısı yapıyor; “Bütün Türkiye neşemizi çalamadıklarını, mutluluğumuzu alamadıklarını duysun” diyor Harun Tekin. Ve o Edirne’den Hakkâri’ye, Trabzon’a kadar il ismi saydıkça on binler “Daha mutlu olamam” diye haykırıyor.
Ama bir ilin ismini üç kez art arda sayıyor, art arda üç kez ve var gücümüzle “Daha mutlu olamam” diye bağırıyoruz. Bu il Ankara. Saray’a bağırıyor aslında tüm stat; “Daha mutlu olamam!”
"MÜCELLA ABLA DA, CAN DA YALNIZ DEĞİL"
Harun Tekin “Bu hayatımda gördüğüm ikinci en güzel şey” diyor. Birkaç kişi, “İlki kesin Gezi, onu da diyecek birazdan” diyor sevinçle. Mor ve Ötesi’nin Türkiye’yi ve kendi dinleyicisinin ruh halini tanıdığı kadar, kendi dinleyicisi de onu tanıyor aslında. “Az önce hayatımda gördüğüm ikinci en güzel şeyden bahsettim, hayatımda gördüğüm ilkinde de buralarda bir yerde olmuştum.” Stat büyük bir gürültü koparıyor.
“Şimdi biz burada yalnız olmadığımızı hissettik. Şimdi burada yalnız olmadığını hissetmesi gereken başka insanlar da olduğunu düşündük. Mücella abla da yalnız değil. Can da yalnız değil.”
KÂBUSLARI YENEBİLECEĞİMİZİ AKILLARA NAKŞETTİ
Sirenler albümünden “Park” şarkısı başlıyor; fark ediyoruz ki yeni albümün sözleri en çok ezberlenmiş şarkısı. Boğaziçi Caz Korosu, dans gösterisi, ışık ve konfeti efektleri ile tüm stat var gücü ile bağırıyor şimdi: “Adını bilmesem de kardeşsin / Biz neye söz vermiştik? / Yüzümü gördüğünde gül artık / Biz bir kâbusu yendik/ Adını bilmesem de kardeştik/ Biz neye söz vermiştik?/ Parka gittiğinde gül artık/ Biz bir kâbusu yendik, yendik, yendik”.
Kitlenin “Biz kabusu yendik” derken güçlü olduğu zamanları, kazandığını, yine kazanabileceğini hatırlaması, bir aradayken mutlu olduğunu hissetmesi ve tüm karanlığa inat neşesini korumak istemesi… İşte bu yüzden bu konser Mor ve Ötesi grubunun kariyerinde, uzun yıllar sonra bir rock grubunun İnönü Stadı’nı tıklım tıkış doldurmasından çok, grup tarihinin, Türkiye’ye dair düştüğü notları on binlerle buluşturması, en ihtiyaç duyulan dönemde “Biz mutluyuz, mutlu olacağız” diyerek kabusları yenebileceğini akıllara nakşetmesi ile kalacak.