Göç sorununda gerçekler ve gerçek çözümler
İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenler ve kadın örgütlerine saldıranlar, şirketlerin karlarına kar katıp bizi yoksullaştıranlar mülteciler değil iktidardır.
Kaynak: Evrensel
Esra Can AŞKIN
Havin TORGUT
Eyüp/İstanbul
İki hafta önce dergimizde çıkan yazımızdan sonra Eyüp’teki parklarda gençlerle bir anket yaptık. Söze anket konusu hakkında ipucu vermeden “Güncel siyaset hakkında semtimizde yaşayan gençler neler düşünüyor merak ettik” diye başladık. Gençlerin hepsinin belli ki söyleyecek sözü vardı ki bizi geri çevirmeden kabul ettiler. İlk iki soru anketi yapma amacımıza dair onlara doğrudan bilgi vermiyordu. Önce onlara göre Türkiye'nin en büyük üç sorununu sorduk. Düşünmeden hepsi ekonomi, zamlar, pahalılık, yaşam koşulları veya enflasyon dedi ilk olarak. İlk sorun hepsi için ekonomik krizdi. Diğer cevaplar çoğunlukla eğitim sistemi, göçmenler, yönetim biçimi ve adaletsizlik oldu. 85 kişiden 39’u göçmenleri sorun olarak görüyordu.
İkinci soruda da gençlerin güvendikleri haber kaynaklarını öğrenmek istedik. Ankete katılan çoğu lise öğrencisinin büyük çoğunluğu televizyon kanallarını kaynak olarak kullanıyor. Öte yandan başta Twitter olmak üzere sosyal medya akış/keşfet bölümleri gençler arasında fazlaca kullanılan kaynaklar. Birçoğu ailesinin kullandığı habere ulaşma kaynakları dışında henüz kendilerine özgü bir kaynak edinmemiş durumda.
Üçüncü soruda “Göçmenlerle günlük hayatta en çok nerelerde karşılaşıyorsunuz?” diye sorduk. İlk soruda sorun olarak göçmenler cevabı vermeyen gençler dahi her yerdeler demeye başlıyor. Toplu taşıma, kent merkezleri, sokağım ve market cevabını alıyoruz. Kendilerinin de sosyalleştikleri mekân park olduğu için park cevabı çok geliyor. Bunun dışında meslek liseli ve işçi gençlerden iş yeri cevabı da geldi.
GENÇLERİN ÇOĞU ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ ÇÖZÜM OLARAK GÖRÜYOR
Dördüncü soruda Türkiye’nin göç politikalarını sorduk. Gençlerin yaklaşık yüzde doksanı genel seçimlerde sonuçları etkileyecek faktör olarak göç politikalarını gördüğünü söyledi. Burada vatandaşlık verildiğine dair rahatsızlıklar, İslam Cumhuriyeti kurulacak düşüncesi, AB’den ödenek alabilmek ve emek gücünü ucuzlatmak için yapılıyor cevaplarıyla karşılaştık.
Son solarak göç politikalarına dair kendi taleplerini duymak istiyoruz. Çoğunluk zorla geri gönderilmelerini istiyor. Ama bunun nasıl olacağına dair bir şey tanımlamıyorlar. Aslında birçok sıkıntıyla baş eden gençlerin bir de ekmeklerini bölüşme korkusunda olduklarını görüyoruz ya da zaten istedikleri huzurlu çevrede yasayamadıkları için soruna topluma entegre olamamış göçmenler olarak bakıyorlar.
SORUNUN KAYNAĞI VE ÇÖZÜM
İşlenmiş olan yanlış göç politikaları konusunda hepsi hem fikir olsa da akla ilk gelen zorla geri gönderelim fikrini kabul edemeyen gençlerin neler yapmalıyız konusunda kafası karışık. Bu kafa karışıklığını çözmek için Eyüp Emek Gençliği olarak bir etkinlik yaptık. Gençlerin, mültecilerin kendilerinden daha rahat koşullarda yaşadıklarını zannetmelerinin düşmanlığı büyüttüğünü, bu düşüncenin sebebinin siyasi partilerin ve bazı medya kanallarının nefret söylemleri olduğunu ankette görmüştük. Yaptığımız etkinlikte mülteci gençlerin ne kadar kötü koşullarda yaşadıklarını ve birçoğunun istese de geri dönemeyeceğini bir kez daha görmüş olduk. Geri göndereceğiz gibi popülist söylemler yerine, mültecilere haklar tanınması,gençlerinin eğitime katılmasının sağlanması ve karşılıklı entegrasyon politikalarının gerekliliğini tartıştık. Mültecilerin sosyal hayata karışmadıklarında da mahallelerinde, çalıştıkları yerlerde çeteleşmeye itildiklerini, bu çeteleşmelerinin aslında başlıca sebeplerinden birinin bu olduğu konuştuk.
Gençlerin bir diğer yakındığı nokta ise mülteciler yüzünden işsizliğin artmasıydı. Fakat mülteciler ülkede ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor ve herhangi bir haklarının olmaması sebebiyle aslında bizden çok mülteciler tercih ediliyor. Onların ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasının aslında patronların işine geldiği ve sermayenin çıkarına olduğunu konuştuk. Gerek kadın sorunu gerek işsizlik sorununun aslında mültecilerle birlikte hayatımızagirmediğini, sistem içerisinde hep var olduklarını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenler, kadın örgütlerine saldıranlar... Şirketlerin karlarına kar katıp bizi yoksullaştıranlar mülteciler değil iktidardır. Nefretimizi, öfkemizi mültecilere değil bizi yoksullaştıran, yalnızlaştıran bu sisteme yöneltmemiz gerektiğini söyleyerek etkinliğimizi bitirdik.