KCDP davası 5 Ekim'e ertelendi: Derneğin kapatılması kadınların yaşam hakkına müdahaledir

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğine açılan kapatma davası 5 Ekim'e ertelendi. Kadınlar davayı İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının devamı olarak görüyor.

01 Haziran 2022 10:42
Son Güncellenme Tarihi: 01 Haziran 2022 17:38
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğine “ahlaka aykırı faaliyet yürütmek” gerekçesiyle açılan kapatma davası Çağlayan Adliyesi 13. Asliye Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşma öncesi kadın örgütleri ve pek çok kadın adliye önünde bir araya gelerek KCDP’ye destek verdi. Duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapıldı. Adliyede “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği hukuksuz davalarla kapatılmaz” pankartı açılırken, sık sık “Asla yalnız yürümeyeceksiniz”, “Kadın cinayetlerini durduracağız” sloganları atıldı.

"DERNEĞİN KAPATILMASI KADINLARIN YAŞAM HAKKINA MÜDAHALEDİR"

Kadınlar açıklama sonrası duruşma salonuna geçti. Duruşmada ilk sözü alan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği Başkanı Gülsüm Kav, derneği kurma amaçlarını anlatarak konuşmasına başladı: “2009 yılı sonunda Münevver Karabulut cinayeti sonrası yaşananlar toplumu çok etkilemişti. Ailenin yanına giderek onları yalnız bırakmamak istedik. Münevver Karabulut cinayeti ile başlayan süreçte kadın cinayetleri bir halk sağlığı ve adalet sorunu oldu. Münevver Karabulut davası ile birlikte, kadınların yaşam hakkını savunmak için derneğimizi kurduk. O günden bugüne ‘Asla yalnız yürümeyeceksin’ diyoruz” dedi.

Cinayet dosyalarına müdahillik talebinde bulunduklarını aktaran Kav, “Bu süreçte bir hakimin, tüzel kişiliğimiz olmadığı gerekçesiyle müdahillik talebimizi reddetmesi üzerine öldürülen kadınların aileleri ile birlikte tüzel kişiliğimiz olan derneğimizi kurduk. Bizler ailelerin önce acılarını paylaşıp sonra dava süreçlerini takip ederken, bir süre sonra aileler bize ulaşmaya başladı. Öldürülen kadınların öldürülme şekilleri bize dersler verdi” diye konuştu.

“6284 ve İstanbul Sözleşmesi ile kadınların sadece şiddete uğraması karşısında değil tüm hak ve özgürlükleri için hak arayan bir dernek olduk” diyen Kav, ”Bizim amacımız kadınların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramasını, annelerin çocukların gözü önünde öldürülmesini önlemek için elimizden geleni yapmak. Derneğin kapatılması, tüm kadınların yaşam hakkına müdahaledir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile başlayan süreç bizim derneğimizin kapatılma süreci ile devam etmektedir. Hâlâ yürürlükte olan Sözleşmede tüm haklarımızı kazanmak için, öldürülmemek için, amacımıza ulaşana dek mücadelemiz devam edecek” diyerek sözlerini sonlandırdı.

"SİYASİ BİR DAVA"

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği Genel Sekreteri Fidan Ataselim ise “Ahlaka aykırı diye bir dava başlamış durumda. Savcı iddianameyi defalarca somut delil olmadığı için iade etmiş. Biz hakkımızda açılan bu davanın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının bir devamı olarak açıldığını düşünüyoruz. Bu davanın siyasi olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısında bir kişi tarafından çekilme kararını alan siyasi sürecin, bu davayı da açtığını görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi için ileri sürülen argümanların aynısı şimdi de bu davada ileri sürülüyor. Sadece dava takip etmiyoruz, verileri tutuyoruz, sahada olduğumuz için 6284’ün etkin uygulanmasına yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz” dedi.

"ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLİYOR"

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği avukatları tek tek beyanda bulundu. Avukat Rukiye Leyla Süren, “Keşke biz kadın cinayetlerinde, şüpheli kadın ölümlerinde adalet için bu kadar uğraşırken, savcılık bizle uğraşacağına bu dosyalarda bize yardımcı olsaydı. Savcılık eğer bize bildirimde bulunup meram anlatma ilkesine uygun bir şekilde bizi dosyaya dahil etseydi ne sizin bu zamanız alınacaktı ne de bunca meslektaş ülkenin her yerinden gelmek zorunda kalacaktı. Adil yargılanma ilkesi ihlal edildiği gibi iddianamede ne ile suçlandığımız belli değildir. Neyle suçlandığımızı bilmediğimiz için savunma da yapamıyoruz ve adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor” dedi.

"HUKUKA AYKIRI DELİL TOPLANDI"

Avukat Tuba Torun, yöneticilerin ve dernek üyelerinin faaliyetleri yönünden hukuka aykırı deliller toplandığı söyleyerek, “İstanbul Valiliğince dernek yöneticileri için mahkumiyet bilgisi ile haklarında bilgi istenmiştir. Bu kayıtların tutulması hukuka aykırıdır. Çünkü bu kayıtlar arşiv kaydı niteliğinde değildir. Bu verilerin kolluk tarafından tutulması da hukuka aykırılıktır.

Bu dosyada görüyoruz ki dernekler kanununda geçmeyen suçlar hakkında, bırakın mahkumiyeti takipsizlik kayıtları mevcuttur. Hukuka aykırı deliller hükme esas alınamaz. Bu delillerin dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

"BU DAVANIN AÇILMASI ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL EDER"

Avukat Esin Yeşilırmak, “Bu davada İstanbul İl Dernekler Müdürlüğü idari raporunun aynısı iddianame yapılmıştır. İddianamede somut delil ve soru olmadığından, cevaplama ve savunma yapma ihtimali de çok zordur. Nasıl ki yargılanan kişi meramını açıklamak zorunda ise savcılığın da meramını açıklaması gerekir. ‘Kutsal aile yapısına zarar verdiğimiz’ iddia ediliyor. Oysa sadece geçtiğimiz ay 24 kadının evlerinde, yani aile içinde öldürüldüğünü görüyoruz. Aile yapısına zarar verenin biz olmadığımız buradan görülmektedir” derken avukat İpek Bozkurt da “Derneğin kapatılması için bu davanın açılması dahi örgütlenme özgürlüğümüzü ihlal eder” diye konuştu.

AİLELER DAVAYA MÜDAFİ OLMAK İSTEDİ

Avukatların ardından davaya kadın cinayetlerinde öldürülenlerin aileleri, erkek şiddetine uğrayan kadınlar müdahillik talebinde bulundu. 2013 yılında, koruma altında olmasına rağmen, evli olduğu erkek tarafından öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Kuzey, “Dava sürecinde de acımı yaşadığım dönemde de yanımda platform vardı. Bu davayı görünce şoke oldum. Çünkü kimsenin ahlaka aykırı eylemi yok, tek amaçları bizlere yardım etmek, kadınların ölmesini engellemek. Bu dava hiç açılmaması gereken bir davadır” dedi.

Şüpheli şekilde yaşamını yitiren Aysun Yıldırım’ın annesi Hüsniye Yıldırım ise şunları söyledi: “Benim kızımın dosyası kapatılırken hukuk neredeydi? Hiçbir delil incelenmezken neredeydi? Biz bu Platforma tutunduk. Bu dernek kapatılırsa biz kime tutunacağız? Bize devlet sahip çıkmadı, dernek sahip çıktı. Kapatılmasını istemiyoruz.”

Öldürülen Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken, “Kızım pompalı tüfek ile öldürüldü, bu süreçte dernek bize psikolojik destek bile sundu. Bu derneğe ahlaka aykırı diyorlar, kadınlar öldürülüyor, dövülüyor, vuruluyor, o zaman ahlak neredeydi?” diye sordu.

Boşanmak istediği erkek tarafından defalarca bıçaklanarak öldürmeye teşebbüs edilen Öznur Gülbaş, ise “2019’da eşim bana iftira attı. Çocuğum kaçırıldı. Devletten yardım istedim devlet bana yardım etmedi. Çocuğumu aldım fakat 16 bıçak darbesi ile beni yaraladı. Resmi kayıtlara göre 16 bıçak darbesi almama rağmen fail ilk duruşmada serbest bırakıldı. Hiçbir şekilde ahlaksız bir durum yok. Kadınlar öldürülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor, kadınları yüksekten aşağı atıyorlar. Bu ahlaksızlık olmuyor da Platform mı ahlaksız oluyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadına şiddete sıfır tolerans eylem planı var. Bunu hatırlatıyorum bu platformun kapatılmasını asla istemiyorum” ifadelerini kullandı.

Bir erkek tarafından öldürülen Ceyda Yüksel’in annesi Filiz Demiral da “Benim sesimi ilk duyan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu oldu. Mahkeme sürecinde o katilin karşısında benim yanımda. Burada hiçbir şekilde ahlaka aykırı bir durum yok. Çocuklar katlediliyor, kadınlar öldürülüyor. Biz mi ahlaka aykırıyız? Ahlaka aykırı olanlar şiddeti durmayanlardır. Dernek bize destek oldu omuz verdi. Dernek kapatılırsa bize kim omuz verecek” dedi.

Yüksekten düşerek şüpheli şekilde yaşamını yitiren Şebnem Köker’in babası Abdullah Köker, “Olay yeri savcısı olay yerine gitmeden cesedi kaldırdılar, basından sakladılar, intihar dediler. Ne zaman Platform bana omuz verdi, o zaman bu olay cinayet davası oldu” diye konuştu.

Birlikte olduğu erkek tarafından pompalı tüfekle öldürülen Yağmur Önüt’ün annesi Sevgi Gülseren, “Bizim davamız 6 yıl sürdü. 6 yıl boyunca beni hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Kızımı kaybettim ama onlar ailem oldu. Bunun neresi ahlaksızlık” dedi.

MÜDAFİLİK TALEBİNE RED!

Mahkeme ailelerin ve baroların müdafilik talebini kabul etmedi. Bir sonraki duruşma 5 Ekim’e ertelendi.

Duruşma öncesi adliye önünde yapılan açıklamada ise şu ifadeler kullanıldı:

GÜLSÜM KAV: BU DAVA TÜM KADINLARIN DAVASIDIR

Açıklamada konuşan KCDP Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, “Günlerin gerçekten aydınlandığı bir hayata eminim ki birlikte kavuşacağız. Çünkü biz bu adliyenin kapısında yıllardır kadınlar, çocuklar ve haksızlığa uğrayanlar için bulunurken kendi derneğimizin davası için bulunmaktan elbette üzgünüz. Bu bir hukuksuzluk ve haksızlık ama önümüze bunu çıkarıyorlarsa bunlar da mücadelenin bir parçasıdır. Neyi çıkarırlarsa çıkarsınlar, uğraşmaya hazırız. Hiç moralimizi bozmuyoruz” dedi.

Kav şöyle devam etti: “O kadar kuvvetliymiş ki birikenlerimiz, birlikte mücadelemizin verdiği güçle kuvvetle bu kapıdan çok umutlu ve güçlü gideceğiz. Ve eminim ki güçlenerek çıkacağız. Ama artık aslında teşekkür bile fazla bu dava hepimizin davasıdır. Hepimize mal olmuştur. O yüzden de hep birlikte sonuca erdireceğiz. Niye başımıza bu geldi, aslına bakarsanız hepimizin davası olduğunu açıklıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle başlayan hukuksuzluğun devamı. Bugün her gün yaşadığımız özgürlüklerimize, haklarımıza müdahalelerin, yeni başlayacak baskıların da habercilerinden biriydi. Günümüzde yaşadığımız tüm hak ihlallerinin parçasıdır. Her gün kıyafetimize, bedenimize, kimliğimize, konserimize, müzisyenimize bir müdahale ile karşılaşıyoruz. Nedense hep yasaklanmaya çalışılan siyasetçiler, müzisyenler kadınlar oluyor. Kadınlar üzerinden yürütülen bu baskıya karşı kadınlar birleşecek. Tesadüf mü kadınların olması, değil, hep yükseklerden düşenlerin kadınların olması da tesadüf değil. Güngören’de dün 5. kattan düşen bir kadın kardeşimiz oldu, onun çocuğu gerçeği söylemek zorunda kaldı ‘Annemi babam itti’ dedi. Bir küçük çocuk. Sadece Türkiye’de değil, dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğine savaş açılmış ülkeler var. Bütün buradaki toplamda dünyanın bütün kadınlarıyla güç kazanıyoruz. Bizim arkamızda anlı şanlı kadın mücadelesi var.”

“BUGÜN DİK DURMA GÜNÜ, BİZİM İÇİN DEĞİL TÜM KADINLAR İÇİN”

Uzaklaştırma kararı olmasına rağmen, karakola gittiğinde seni koruyamayız bütün polislerimizi Gezi’de dedikleri için öldürülen Muhterem Evcil’in ablası Çiğdem Kuzey “Muhterem’i bir katile kurban verdim. O dönemde koruma memurlara, ‘Muhterem’i nasıl koruyacaksınız?’ dedim. Bütün polisler Gezi Parkı’nda dediler. Bize ait olan mekanları bizim elimizden almak için mücadele ederken bir katil kardeşimi elimden aldı. Ne tesadüf ki 1 Haziran günü kardeşimden sonra sığındığım bu mahkeme bahçesinde dimdik yanımda duran kadınlara açılan dava var. Bugün de ben onların yanındayım. Bugün dik durma günü bizim için değil tüm kadınlar için. Türkiye kadınları fark etsin, yavaş yavaş sesimizi kısmaya, önümüzde durmaya çalışıyor. Biz onlara bunu verirsek yeniliriz. Ben yenilgiyi kabul etmiyorum. İçeriye kararlı girip kazanmış şekilde çıkacağız. Unutmasınlar bir Muhterem Evcil kaybettim evet ama binlerce kardeş kazandım ben, onları onlara yedirmem.

AVUKAT LEYLA SÜREN: HEPİMİZ BURADAYIZ, ADLİYELER, SOKAKLAR, TÜRKİYE, DÜNYA BİZİM

Gülsüm Kav’dan sonra Avukat Rukiye Leyla Süren konuştu. Kadınların bugün KCDP’ye asla yalnız yürümeyeceksiniz dediğini belirten Sözen sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir hukukçu olarak davayı duyduğumda çok üzülmüştüm, artık bu kadar olamaz demiştim. Bu dava aslında tüm Türkiye’ye ve tüm dünyaya mal olduğunu gösterdi. Ne kadar güçlü olduğumuzu gördük. 2016’da nafaka mağduru olduğunu iddia eden ceza alan birkaç kişinin CİMER başvurusuyla başlayan ve 2022’ye kadar devam eden bir savcılık soruşturmasından bahsediyoruz. Her gün adliyelerdeyiz bir kere çağırsalardı giderdik. Bir kere bile çağrılmadık. Dosyalarda görüyoruz defalarca yazışmışlar, bize bir kere bile yazmadılar. Biz Aysun Yıldırım için dosya açıp mücadele etmeye çalışırken onlar da bizi kapatmak için mücadele etmişler. Dosyada hukuki anlamda anlatabileceğim hiçbir somut olgu ve olay yok. Dosyanın savcısı en az dört kere söylemiş ‘Somut olgu ve olay bekliyoruz’ diye. Bu dava mücadelemizi güçlendirecek bir davadır. Bu dava bizi yıldırmayacak. 40’a yakın barodan, 300’e yakın meslektaşımızla hepimiz buradayız adliyeler, sokaklar, Türkiye, dünya bizim.

KCDP’nin yürüttüğü mücadeleyi ve davanın ayrıntılarını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Temsilcisi Nurşen İnal Ekmek ve Gül'e anlatmıştı.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Yargıtay, Kadir Şeker’e verilen cezayı fazla buldu

SONRAKİ HABER

Akşener’den dezenformasyon yasası tepkisi: Bu arkadaşlara yandaş medya da yetmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa