Tiryak-i
Ben bugün tiryaki kelimesinden yola çıkarak VI. Mithridatis’in ölümünden söz ettim ama siz ölümden söz etmeyin… Yaşam tiryakiliğiniz daim olsun…
Sigara içenlere ateş etmeyiniz
Evli bir kadınla rakı içerken
Rozet gibi göğsüne takmış cesaretini
Ben Mitridat'tan söz ettim siz etmeyiniz
Cemal Süreya
Dilimizde kelimelerin cinsiyeti olsa bence tiryaki sözcüğü kaytan bıyıklı bir beyefendi olurdu. Boyuna çizgili koyu renk bir pantolon giymiş, sakız gibi kolalanmış gömleğinin üzerine geçirdiği cepkeninin cebinden köstekli saatinin gümüş zinciri yay çizmiş, bacak bacak üstüne atarak oturmuş afili bir kelime. Elbet sağ elinde, serçe parmağını hafiften yukarı kaldırarak tuttuğu bir kahve fincanı ve sol eliyle de cepkeninden sarkan gümüş zincire nazire yaparcasına kıvrıla kıvrıla tüten bir dal sigarayı tellendiren kelime.
Oysa tiryaki kelimesinin sözlük anlamına bakınca zihnimde canlanan imge adeta çokbilmiş bir abinin iki dudağının mengenesinde sıkışıverdi. Türk Dil Kurumu (TDK) tiryaki kelimesinin Arapçadan dilimize girdiğini belirtmiş ve “afyon, tütün, kahve, çay gibi keyif veren maddelere alışmış olan kimse” olarak tanımlamıştır. Bir tür bağımlı ya da müptela yani. Oysa benim zihnimde tiryaki kelimesi bağımlılık ya da müptelalıktan farklılık gösteriyor. Bence bağımlı ya da müptela kullandığı maddenin esaretindeyken, yani kullanmaya mecburken; tiryaki yaşamın keyfindedir.
TDK tiryaki kelimesinin Arap Yarımadasından dilimize misafir geldiğini söylüyor. Tiryak kelimesinden türemiştir tiryaki. Panzehir ya da macun anlamına gelen bu sözcük aynı zamanda afyon anlamında da kullanılmaktadır. Hani Sümerler tarafından ekiminin milattan önce 3400 yılına kadar gittiği bilinen afyon. Ya da XIX. yüzyılda uğruna yüz milyonlarca Çinlinin İngilizler tarafından öldürülmesine neden olan afyon. Ya da dünyadaki üretiminin %90’ınından fazlasının Afganistan’da olması nedeniyle üzerinden kara bulutların eksilmesine izin verilmemesine neden olan afyon.
Her ne kadar dilimize Arapçadan girse de tiryak sözcüğünün kökeni Eski Yunancaya dayanmaktadır. Kelimenin ev sahipliğini Eski Yunancada panzehir anlamına gelen thēriakē kelimesi yapmaktadır. İşte bu noktada yazımın başında Cemal Süreya’nın Tabanca şiirinden alıntıladığım dörtlüğe dönmek isterim. Çünkü Eski Yunancadaki thēriakē kelimesi şiirdeki Mitridat’a atfedilir. Milattan önce 135-63 yılları arasında yaşamış olan Roma Cumhuriyetine kök söktürmüş olan Büyük Pontus Kralı VI. Mithridatis.
VI. Mithridatis Pontus Kralı V. Mithridatis ve VI. Laodice’in oğlu olarak dünyaya gelir. Soyunun annesi tarafından Büyük İskender’e, babası tarafından da Pers Kralı Büyük Darius’a dayandığı söylencesi Mithridatis’e hem doğu hem de batı medeniyetlerinin saygısını kazandırır.
Mithridatis’in yaşamı büyük zorluklarla geçer. İddia odur ki Mithridatis 13 yaşındayken babası annesi tarafından zehirlenerek Sinop’ta öldürülür. Babasının ölümü üzerine annesinin krallığın başına kardeşi Krestus’u oturtması ve kendisine karşı da komplo kurduğuna dair duyumlar alması üzerine kendisinin de babası gibi zehirleneceğinden korkarak saraydan kaçar.
Yedi yıl boyunca dünyanın dört bir yanındaki hekimler ve zehir üstatlarıyla temas kurarak kendisini panzehir yani thēriakē konusunda yetiştirir. Geliştirdiği tiryakın içeriğinde afyon da olduğu söylenir. Mithridatis bu süreçte zehirlerden küçük dozlarda içerek bağışıklık kazanma tekniğini geliştirir. Ayrıca bildiği çok sayıda dilin gücünü kullanarak kendine geniş bir insan desteği toplar.
Yedi yıl sonra arkasında güçlü bir destek ve zehirlenmeye karşı donanımlı bir bedenle krallığa geri dönerek tahtı devralır. Yaklaşık 50 yıl boyunca Pontus Kralı olarak Roma Cumhuriyetine kök söktüren VI. Mithridatis milattan önce 63 yılında düşmanının eline esir düşmemek için babasının kaderine sığınmak ister ve kendini zehirler ancak zehrin gücü Mithridatis’e yetmez. Bunun üzerine zehirle kendini öldüremeyen Mithridatis kendisini yakın korumasına öldürterek yaşamına son verir.
Ben bugün tiryaki kelimesinden yola çıkarak VI. Mithridatis’in ölümünden söz ettim ama siz ölümden söz etmeyin… Yaşam tiryakiliğiniz daim olsun…
Meraklısına not: Mozart’ın 14 yaşındayken bestelediği ve VI. Mithridatis’in son günlerini anlattığı üç perdelik “Mithridatis, Pontus Kralı” operasını buradan izleyebilirsiniz.
Evrensel'i Takip Et