“Türk Rambo’su, “Ramo” Sönmez Yıkılmaz’ın ardından
Sönmez Yıkılmaz “Türk Rambo’su.” Kendi deyimiyle sinemanın “hamalı”. Kavgacı olarak başladığı oyunculuk serüveninde başrole kadar gelmiş bir sinema emekçisi.

Fotoğraf: @SonmezYikilmaz2'nin Twitter profilinden alınmıştır
Mesut KARA
Yeşilçam sokaklarının nöbetçi Yeşilçamlısı, sinemanın hamalı, tam bir sinema emekçisi, "Türk Rambo’su Sönmez Yıkılmaz’ın hayatını kaybettiğini öğrendim az önce. İyi insandı, yardımseverdi.
Sönmez Yıkılmaz “Türk Rambo’su.” Kendi deyimiyle sinemanın “hamalı”. Kavgacı olarak başladığı oyunculuk serüveninde başrole kadar gelmiş bir sinema emekçisi.
90’ların başında Yeşilçam söyleşilerine Sami Hazinses’le başlamış ikinci olarak da Sönmez Yıkılmaz’la konuşmuştum. Söyleşi yaptığımız günlerde son “artistler kahvesinin” üstünde, birçok yan rol oyuncusunun uğrak yeri olan kendi film yazıhanesi vardı.
Burada hem sinema okulu hem tiyatro hem de casting yapmayı düşünüyordu. “Benim burada bir hedefim var. Sinemalarda yerli film oynatacağım. Amerikan filmleri seyrediyoruz, bizim seyircimiz bizim filmlerimizi de seyredebilsin. Ben de ona göre, o filmlere rakip filmler çekeceğim. Onun savaşını veriyorum şu anda. İnanıyorum Türk sineması yine eski parlak günlerine dönecek, seyirciyi sinemaya çekecektir. İyi avantür filmler çekeceğim. Zaten dünyamız avantür. Televizyonu açıyoruz savaşlar, vurgunlar. Yok vatanını koruyan Vietnamlılar haksız, işgal eden Amerikalılar haklı; topraklarını koruyan Kızılderililer haksız, onları boğazlayan, topraklarını alan kovboylar haklı... Böyle avantür değil tabii. Mazlumun yanında, mazlumun haklılığını verecek avantür filmler çekeceğim. Yoksa ‘kahraman şerif’ olayı değil” demişti. Hep hayalleri ve umudu oldu.
1955 yılında Rize’de doğan Sönmez Yıkılmaz küçük yaşta İstanbul’a gelir. Bir vücut yarışmasıyla sinemada yer bulmaya çalışır. 1967’de “Malkoçoğlu” filmine çağırırlar. Büyük bir rol bekliyordur, fakat figüran olarak oynar.
IŞIKÇILIKTAN KAVGACILIĞA
“Çeşitli pozlar çektirip film şirketlerine gönderdim. Başrol bekliyordum, küçük bir rolde oynadım. Dedim, ‘Sönmez sen Yeşilçam’da iyi bir yere geleceksin, başrole çıkacaksın’. Beyoğlu hayatı başladı. Bir kovboy şapkası, bir atlet, kot pantolon ve kovboy çizmeleriyle yaz-kış Beyoğlu’nu arşınlamaya başladım. Güçlü bir fiziğim olduğu için filmciler bazen hamallık işlerine, bazen de polis-jandarma gibi rollere figüran olarak çağırıyorlardı. O aralar ışıkçılık teklifi geldi, Erman Film’de ışıkçılık yaptım. Bir film çekiliyordu, vücutlu bir artist gelmemişti. ‘Sen oynar mısın?’ dediler. ‘Oynarım’ dedim ve oynadım. Yine küçük bir roldü, ilk kavgacılık böyle başladı. Ben ışıkçılıktan 25 lira yevmiye alıyordum, sabah 5’ten gece 2’ye kadar çalışarak. 5 dakika oynadım 100 lira aldım. Benim için büyük para. Ondan sonra kahvelerde film teklifleri gelecek diye beklemeye başladım. Kavga rollerine, tehlikeli sahnelere çağırıyorlardı. Aranan bir kavgacı olmuştum.”
ZEKİ MÜREN ANISI
Sonra, 1971 senesinde Killing Ölüm Saçıyor adlı film çekilir. Sönmez Yıkılmaz başrolünü, yani Killing’i oynar. Günler geçer, beklediği yeni başrol teklifleri gelmez. Sonra bir ihtiyar ona “Senin yaşın genç, sen şöhret olursun. Git filmlerde oyna, deneyimin artsın” der. Sönmez artık kavgacı rolleri geldiğinde hayır demiyordur. İyi dayak yiyen adam, atlayan, zıplayan, gözünü budaktan sakınmayan bir adam olmuştur sinemada. Bir gün Cüneyt Arkın çağırtır Sönmez’i. Levent’teki evine gider. “Sadece benim filmlerimde oyna, istediğin şöhreti ve parayı kazanırsın” der.
"BİZE AKTÖR GÖZÜYLE BAKMADILAR, KAVGACI GÖZÜYLE BAKTILAR"
O zamanlar Ayhan Işık’lar, Tanju Korel’ler, Kadir İnanır’lar, Yılmaz Köksal’lar, Tamer Yiğit’ler var. İyi dayak yiyen el üstünde tutuluyor. Çünkü jöne alkış kazandırıyorlar. Cüneyt Arkın’la Battal Gazi’de iyi bir rolde oynar Sönmez Yıkılmaz. Bir süre birlikte çalışırlar, bazen onun evinde kalır, beraber koşu yaparlar, karate, boks yaparlar. Sonra bakar Cüneyt Arkın’ın yanında da aradığı şöhreti bulamayacak, tekrar piyasaya döner.
“Türk sineması, yapımcısı, yönetmeni bize hep kavgacı gözüyle baktı, aktör gözüyle bakmadı. İmkân vermediler bize. Yabancılarla da çok çalıştım. Yine Erler Film’in yabancılarla yaptığı bir filmde oynuyordum. Afgan mücahidi oynuyorum. Karşımızda Ruslar var. Rambo gibi yeşil bir eşarp bağladım başıma. Yeşil bir atlet, askeri bir pantolon, askeri bir bot. Ağır bir silah aldım elime, tek elle kaldırdım, pazıları şişirdim. Çaktırmadan Fransız rejisöre de göz atıyorum. Bir ara rejisör ‘Rambo Two’ dedi; bir şeyler söylüyor. Çevirmenler bana ‘rejisör seni beğendi, Türk Rambo’su, Rambo 2 diyor. Sana iyi roller verecek, yapabilir misin?’ dediler. Dedim, yaparım, ben aktörüm. Bana Rambovari bir rol verdi. Rus helikopterini taradım, düşürdüm, koştum... Orada Fransız bir gazeteci vardı, resimlerimi çekti. Le Monde gibi dergilerde ‘Her yerde Rambo var, bu da Türk Rambo’su’ diye resimlerim çıktı.
RAMBO FİLMİ: "DIŞ GÜÇLERİ ANLATTIM"
Anzer Film’i kurdum. İyi biri bir Rambo filmi çektik, “Silaha Yeminliydim adıyla. Filmde kardeş kavgasına neden olan dış güçleri, Amerika’yı Arapları anlatıyordum. ‘Bizi birbirimize düşüren kimler?’ diye soruyordum. Bu film TRT’den geçmedi, üç kez reddedildi. Ben de ’88 senesinde sırtımda filmin negatifi, koltuğumda afişler bütün Türkiye’yi gezdim, sinemalarda galalar yaptım. Filmin kaseti TRT’de kayboldu. Benim de moralim bozuldu, filmin bütün haklarını bir bardak su parasına bir filmciye verdim.”
Milliyetçiydi Sönmez Yıkılmaz ama açık görüşlü, farklı fikirlere saygılı, iyi niyetliydi. Benim sol muhalif, komünist olduğumu bilirdi, hiçbir siyasi karşıtlık konuşmasına girişmedi, olumsuz bir cümle kurmadı. Beni sevdi yakın arkadaş oldu. Ben de onu sevdim. Birçok sinemacıya yardımları dokundu. Sinemayı, Yeşilçam’ı hep çok sevdi, yıllarca Yeşilçam sokaklarını bekledi. Son yıllarda sağlık sorunları nedeniyle hastanelerde geçti günleri… Sonunda yenik düştü ve aramızdan ayrıldı.
Evrensel'i Takip Et