Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 351'inci kez rektörlüğe sırtını döndü
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri bugün de 12:15’’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 351. kez rektörlük binasına döndüler.
Fotoğraf: Can Candan
Boğaziçi Üniversitesinde direnişin 74. haftası devam ediyor.
Direnişin 516. günü, Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasının iki yüz seksen birinci, 30 Temmuz günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise iki yüzüncü günü.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 351. kez rektörlük binasına döndüler.
Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Öğrencime Dokunma”, “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 351. nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.
Açıklama Metni:
Bugün 3 Haziran Cuma. Nöbetimizin 351., direnişimizin 516. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.
Siyasi saiklerle göreve getirilmiş, meşruiyeti kendinden menkul Naci İnci yönetimi, hayalindeki keyfi ve otoriter yönetim modelini ancak alternatif bir yapılanmayla, dışarıdan atanmış, üniversitemize yabancı, taşıma kadrolarla gerçekleştirmeye çalışıyor. Seçilmiş yöneticilerimiz ve temsilcilerimiz hukuksuzca görevlerinden alınırken kişiye özel kadro ilanları açılıyor. Boğaziçi Üniversitesine özgü tabandan işleyiş mekanizmasının yapı taşları olan komisyonlara doğrudan müdahale ediliyor. Kimi komisyonlar tamamıyla lağvedilirken kimileri de liyakatli ve birikimli üyelerinden arındırılıyor, habersizce ve gerekçesiz olarak yeniden yapılandırılıyor. Bu şekilde kurumumuz bilinçli olarak yıpratılıyor, vasatlaştırılıyor ve değersizleştiriliyor.
Hiçbir istişare mekanizması yürütülmeden ve bilgilendirme yapılmaksızın yeniden kurgulanan komisyonlardan biri de Üniversite Yönetim Kuruluna bağlı Konut Tahsis Komisyonu. Üniversitemiz akademik ve idari personelinin barınma ihtiyaçlarının sıra ve hizmet esası üzerinden karşılanmasını sağlayan bu hayati önemdeki komisyonun, asil üye sayısı yeni düzenlemeyle sadece üç kişiye indirildi. Yeni değiştirilen konut yönetmeliği çerçevesinde lojman tahsisi ile ilgili kritik kararlara imza atacak olan bu üçlü, rektör yardımcısı, dışarıdan atanmış olan genel sekreter ve Sağlık, Kültür ve Spor daire başkanından oluşuyor. Geçmişteki uygulamanın aksine, komisyonda fakülte veya enstitü temsilcilerine yer verilmemiş. Öğretim kadrolarını, kendilerini doğrudan ilgilendiren barınma konusundaki karar süreçlerinin tamamen dışında bırakan bu dışlayıcı ve keyfî komisyon yapısı kabul edilemez.
Atanmış yönetimin gündelik olarak aldığı kararlar, yerleştirmeye çalıştıkları bu düzenin lakayt ve kayırmacı yapısını ele veriyor. Geçen hafta gayrimeşru yönetimin ani bir kararıyla ve “tanıtım ofisi” yapma gerekçesiyle tahliye edilen İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezinin misafirhanesinin bu hafta genel sekreter yardımcısı kararıyla uzun süre için bir misafire tahsis edilmiş olduğunu öğrendik. Daha önce akademik etkinliklere öncelik verilerek tüm konuklara kısıtlı sürelerle tahsis edilen misafirhanenin bu hızlı dönüşümünün nedeni Naci İnci ve kadrosunun dayattığı denetimden uzak ve tepeden inme yönetim modelidir. Üniversitemizde onlarca yıllık deneyim ve birikimle oluşmuş demokratik yönetişim mekanizmalarını etkisiz kılmayı hedefleyen, şeffaf, denetlenebilir ve katılımcı idari süreçleri devre dışı bırakan bu tür cebrî müdahalelerin bir an önce son bulmasını talep ediyoruz.
Zorbalığa dayanan bu despotik yönetim şeklinin aksine, Boğaziçi Üniversitesi direnişi ilk günden beri, cinsiyet, cinsel yönelim, din, dil, ırk, etnik köken, fikir, yaş gibi nedenlerle kimsenin ayrımcılığa uğramadığı, özgürlüğün, çoğulculuğun, katılım ve müzakerenin esas alındığı, demokratik üniversite ve demokratik toplum ideali için mücadele ediyor. Bu mücadeleyi barışçıl ve yaratıcı eylemlerle büyütüyor. Bunun son örneği, dün açılışı yapılan, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle davetli sanatçıların çalışmalarının buluştuğu ''Normalleş(me)!'' adlı kolektif bir dayanışma sergisi oldu. Biliyoruz ki güvenlikçi uygulamalara yaslanan, otoriter, baskıcı yönetimler; hükmetmeye çalıştıkları alanları kurak, sessiz ve durağan hâle getirmeye çabalar. Oysa var olan tüm renkleri, tüm dilleri, tüm kimlikleri, tüm kültürleri kapsamanın verdiği zenginlik ve çoğullukla, barıştan ve sanattan yana durmanın dönüştürücü gücü dinamik ve yaratıcıdır. Sözümüzü sanatla söylemeye, mücadelemizi dayanışmayla büyütmeye devam edeceğiz.
Her hafta olduğu gibi süregiden hukuksuzluklara dair yaptığımız çağrımızı yineliyoruz:
Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm ve fakültelerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz. (HABER MERKEZİ)