Muhalefetten ‘dezenformasyon yasasına’ şerh
Dijital Mecralar Komisyonu’nda kabul edilen “Dezenformasyon yasasına” muhalefet şerh düştü. HDP ve CHP, yeni suç tipiyle muhalif basının susturulmak istendiğine dikkati çekti.
Fotoğraf: Pixabay
AKP ve MHP milletvekillerinin imzasıyla getirilen ve kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak da bilinen “Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” muhalefet şerh düştü.
"MEDYA ALANI TEK TİPLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR"
Teklife şerh düşen Halkların Demokratik Partisi (HDP), teklifle TCK’da yeni bir suç tipi, sosyal medya kuruluşlarıyla internet haberciliği yapan sitelere yeni müeyyideler, engellemeler ve gerek kullanıcı ve gerekse sosyal medya ağ sağlayıcılarına kısıtlamaları beraberinde getirecek olan kısıtlamalar içeren bir sansür torba yasası olduğunu vurguladı. Dezenformasyona karşı mücadele edileceği algısıyla hazırlanan bu kanun teklifinin, medya alanını tek tipleştirme, gazeteciliğin temellerini tehdit eden, kişilik hakları ve nefret söylemi gibi bütün dünyanın bahsetmeye çalıştığı dijital dünya sorunlarına hiçbir çözüm getirmeyeceği gibi yeni sorunlar yaratacağı şerhte vurgulandı.
YENİ SUÇ TİPİ
“Türkiye’de siyasi faaliyetlerin neredeyse tümünün kriminalize edildiği bir ortamda bu yasal düzenleme ile zaten sınırlı olan özgürlüklerin tamamen ortadan kaldırılmasına neden olacaktır” denilen şerhte, “Sorgulamayan, gerçekleri ortaya çıkarmayan ve susturulmuş bir toplum hedeflenmektedir. Yeni suç tipinin siyasal iktidarının çıkarlarını koruyacak nitelikte ve ayrıca muhalefet partilerini, sivil toplumu ve özellikle basını baskılayacak ve terörle mücadele yasasını da geniş yorumlamak suretiyle endişe verilecek düzeyde kısıtlamalara neden olacak şekilde hazırlanmış olması kabul edilebilir bir durum değildir” diye belirtildi.
Teklifin 29’uncu maddesiyle yeni suç tipinin yaratıldığına dikkat çekilen şerhte, “29. Maddesiyle oluşturulan yeni suç tipinin 'korku ve panik, iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse…’ şeklindeki suç tanımının soyut olması ve sınırlarının açıkça belirlenmiş olmaması çok ciddi keyfi uygulamaları da beraberinde getirecek olan bir husustur. Bu mantık aynı zamanda Anayasada belirtilen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine de aykırılık teşkil edebilecek olan bir durumdur. Asılsız haber, tahrif edilmiş haber gibi… Sınırları belli olmayan suç tipi, çağdaş ve demokratik ceza yasası bakımından suç olarak tanımlanacak bir durum değildir” ifadelerine yer verildi.
TOPLUM YARARI GÖZETİLMEDİ
Teklifin hazırlanma sürecinde de toplum yararının gözetilmediğine vurgu yapılan şerhte, “Teklife, meslek kuruluşları dâhil edilmemiş, Türkiye’deki toplumsal katmanlar dâhil edilmemiş, bu işin mutfağında çalışmış, sivil toplum örgütleri ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu işin içinde olan basın emekçilerinin, gazetecilerin kanun yapım sürecine dahil edilmediğini görüyoruz. Demokratik bir devletin oluşması için en önemli erklerden biri olan medya ayağı tamamıyla kontrol altına alınıyor. Hükûmet, siyasal iktidar bu antidemokratik süreçleri kendi eliyle yürütüyor. Tıpkı yargıda olduğu gibi, tıpkı yasamada olduğu gibi yürütmenin bu kanun tekliflerinin ruhunda etkisini görüyoruz” denildi.
ÖRNEKLERLE HANGİ HABERLERİN YAPILAMAYACAĞI SIRALANDI
Kanun teklifiyle, “Enflasyon can yakıyor, enflasyon miktarını az göstermektir, buna ilişkin doğru haberleri baskılamaktır. Yoksulluğu örtbas etmektir. Toplantı ve gösteri hakkı askıdadır, bu gerçeği toplumdan kaçırmaktır. Konserler yasak, gösteriler yasak, toplumun yaşam tarzına müdahale var, bu hususlara itirazlara karşı bu kanun teklifi gündemdedir. HDP’yi kapatma, Kobanê Kumpas Davasına karşı yükselen itirazları baskılamak için bu kanun gündemdedir. Bu yasa ile Van’da gözaltına alındıktan sonra Osman Şiban ile birlikte işkence gören ve 'helikopterden atıldığı’ iddialarıyla gündeme gelen Servet Turgut yaşamını yitirdi. Bu haberlerin önüne geçmek için bu yasa teklifi getirilmektedir. Cemaatlere ait vakıf ve derneklere aktarılan kaynakların sorgulanması ve bu konularda haber yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu yönüyle bir sansür ve susturma yasasıdır” ifadelerine yer verildi.
DİJİTAL ANAYASA ÖNERİSİ
Bütün bu antidemokratik yasa tekliflerine rağmen, dijitalleşen bir dünyada tüm farklılıkların kendilerini ifade etmeleri ve çağdaş bir dünyada yer almanın yolu, bütün dünyaca kabul görmüş ve demokratik ilkelerin hâkim olduğu bir ‘Dijital Anayasa’ yapılması gerektiğini öneren HDP, yasa yapımına dair de şu önerileri sıraladı: “Tüm siyasal dinamik ve aktörlerin katılımı olmalıdır. Toplumu oluşturan farklı aidiyetlerin görüş ve talepleri içermelidir. Dijital dünyada öngörülebilir bütün gelişmeleri karşılayacak nitelikle olmalıdır. Tüm yurttaşlar için öngörülebilir evrensel bir hukuki düzen içermelidir. Bütün toplumun rızasının alındığı bir teklif olmalıdır. Liyakatin, zekanın, dijital birikimin hâkim olduğu bir kurallar dizisi olmalıdır. Güvence mekanizmalarının sağlandığı ve denge denetlemenin sağlandığı erkler ayırımının hâkim olduğu kriterler içermelidir. Uluslararası kriterler esas alınmalıdır. İstisnai olarak çekince konulan ve evrensel insan haklarını içeren tüm yasalar dijital kanunda çekincesiz yer almalıdır. ‘Milli, manevi değerler, beka ve milli menfaat’ gibi ötekileri yok sayan kriterler içermemelidir.”
ÇOK DİLLİLİĞİ GÖREN BİR TEKLİF ÖNERİSİ
Gazetecilere yönelik 2021 yılında yaşanan hak ihlallerine de yer verilen şerhte, eleştiriler şöyle sıralandı: “Muhalif ve Kürt basınının üzerinde artan baskı ve sansürün önlenmesi bir yana mevcut kanun teklifi yasalaştığında basın özgürlüklerine dair son kırıntılarda ve toplumun hakikatlere ulaşma özgürlüğü yok edilecektir. Değişiklik teklifinin geneline bakıldığında da dezenformasyon algısıyla, objektif olmayan kavramlarla, düşünce özgürlüğü ortadan kaldırılmak istenmektedir. Gazeteciliğin temel işlevine müdahale edilmektedir. Basın kanunda yapılmak istenen değişiklikler, basın alanını tamamen iktidarın keyfi uygulamalarıyla düzenlenmesini amaçlamaktadır. Yapılmak istenen değişiklik basın alanındaki tek dilliğini de sürdürmektedir. Kürtçe, Ermenice, Rumca, Süryanice, İbranice, Çerkezce, Lazca gibi dillerde gazetecilik yapmaya çalışan gazeteleri ve gazetecileri koruyacak ayakta tutacak bir düzenleme yapılmalıdır.”
SANSÜR YASASI
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) şerhinde ise teklif, “toplumsal muhalefeti bastırma yasası” ve “sansür yasası” olarak yorumlandı. Teklifin “oldubitti” yöntemi ile seçimler öncesi hayata geçirilmesinin hedeflendiği kaydedilen şerhte, “Teklifin hazırlanış sürecinde sivil toplumun, meslek örgütlerinin görüşlerine başvurulmadığı gibi muhalefet de bu sürecin dışında tutulmuş, konunun asıl muhatabı olan Dijital Mecralar Komisyonu dahi sürece dâhil edilmemiştir” denildi.
‘İFADE ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNE KELEPÇE VURULUYOR’
Geniş tanımlı suç tipi eleştirisine dikkat çeken CHP şerhinde de, şunlar kaydedildi: “Teklif, sansür ve oto sansüre yol açacak, ifade ve basın özgürlüğünü daha da daraltacak düzenlemeler barındırmaktadır. Teklifte, fazlasıyla geniş tanımlanmış bir suç tiplemesi mevcuttur. Hangi bilginin ne düzeyde halkı yanıltıcı bilgi olarak değerlendirileceği büyük bir belirsizlik taşımaktadır. Ancak bu konunun düzenlenmesinde, ifade ve haber alma özgürlüklerinin zedelenmemesi öncelikli hedeflerden biri olmalıdır. Böylesi bir ortamda, internete, ifade ve haber alma özgürlüğüne kelepçe vurulmak istenmesi kabul edilemez. Yapılacak olan düzenlemenin çağdaş demokrasi ilkeleri çerçevesinde, tüm paydaşların sürece dahil olduğu, konunun tüm boyutları ile uzun uzadıya tartışılıp olgunlaştırılabildiği, çoğulcu bir bakış açısı ışığında, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini, basın özgürlüğünü güvence altına alacak bir şekilde yapılmasıdır.” (MA)