10 Haziran 2022 15:55

Fetihtepe: Rant, talan, mücadele

Barınma hakkının pazarlık konusu edildiğine, alınıp satıldığına, şirketlere peşkeş çekildiğine ilk defa bu kadar yakından tanık oluyor Fetihtepe halkı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Murat UYSAL
İstanbul

Işıklar, korna sesleri, insan kalabalığı hepsini geride bırakıp bir merdivenden iniyorum Fetihtepe Mahallesine. Yukarıdaki gibi insanlar bir yerlere yetişmenin telaşında değil, bekliyorlar. Evlerin dükkanların önünde, sokağın caddenin başında; genç yaşlı kadınlar erkekler. Neyin neden beklendiğinden habersiz çocuklar döküntülerin arasında oyunda, yalnız ara ara eve çıkacakları saati soruyorlar annelerine. Üst üste dizilmiş evlerin arasında gerilmiş hışırdayan çamaşırlar, en az bir katı kapısız penceresiz binalar, ancak birine tutunarak inilen bükülerek çıkılan yokuşlar, iki cami arasında 3550 numaralı ada. Kentsel dönüşüm adıyla bir şirketin insafına terk edilen 3550 ada halkı tedirgin fakat kararlı bekleyişte, direnişte.

“BU KADAR POLİSİ BİRARADA HİÇ GÖRMEMİŞTİM”

Kendisiyle mezarlığın yokuşunda karşılaşıyorum. Yanında küçük yeğeni var.

“Nasılsınız?​”

“İyi olmaya çalışıyoruz herkes perişan”

Mezarlığın karşısındaki parkta soluklanıyoruz. İyi traşlı esmer gençce bir erkek. Kollarını dirseğine kadar çemirlediği gömleğin baştan iki düğmesi açık. Küçük yeğen parkta oynamaya koyuluyor. Bir bankta oturuyoruz. 2004’te Batman’dan İstanbul’a gelmişler, o seneden beri burada, Fetihtepe’de müstakil bir evde yaşıyorlar. Annesi, babası kardeşleri, yengesi, çocuklar dokuz kişi. Özel bir şirkette çalışıyor, konferanslarda; temizlik, getir götür, ne olursa onu yapıyor. Ailede kendisinden başta düzenli çalışan yok. Yalnız imam olabilmek için atama bekleyen kardeşi üç aydır bir okulda temizlikçilik yapıyor.

“Neler yaşadınız?​”

“Ne olmadı ki yaşlı, hasta, çocuk demeden girdiler evlere kestiler elektriği. Ordu yığdılar ordu. Hayatımda bu kadar polisi bir arada görmemiştim. Ne istiyoruz? Malımız çalınmasın istiyoruz. Hırsızlık yapmıyoruz, hırsızlığa engel olmaya çalışıyoruz. Çocuğu gözaltına aldılar, dernek başkanını gözaltına aldılar. Yaptığı bir şey de yok. Hakaret yok, kötü söz küfür yok, polise bir müdahale yok. Halkı galeyana getiriyor güya halkı dolandırana bir şey yok. Bakın görün üç beş sene sonra bunlar bu vurgunu yapıp çekip gidecekler izlerini bulamayacaklar”

Eksik, yanlış bilgi vermekten kaçınıyor. Her sözünün arkasına “Daha iyi bilenlerin yanına da gideriz, onlar da anlatır” diye ekliyor.

“Daha önceden polisle bu şekilde karşı karşıya gelmiş miydiniz?​”

“Mümkün değil diyorum ya hiç böyle bir polis kalabalığı görmemiştim. Geçen sene ufak tefek yıkımlar başladığında öyle mahallede turluyorlardı ama bu kadar kalabalık değillerdi. Zaten  mahallenin çoğu AKP’li. AKP’nin kalesi burası kimin ne işi olur polisle. İlk defa yüz yüze geldik ne olduğunu gördük. Biz halimizi anlatırken önüne bakan utanan eden var ama vicdansızlar da var. Basına halka görüntü aldırmıyorlar, ‘Çekme kardeşim’, ‘Çık buradan’, ‘Gel sen gel bu tarafa gel’ diye bağıran engel olan da var”

Evlerin yıkılması takdirinde Fetihtepe halkına 1000-1500 lira kira yardımı yapılacak. Mülk sahipleri yeni evlere sırtlarında 250 bin lira borçla geçecekler, bu borcu 20 sene boyunca ödemeleri istenecek, her sene borca memur zammı oranında zam gelecek.

“BORCU KİMSE ÖDEYEMEYECEK HERKES SÜRÜLECEK”

“Yeni evlerde oturabilecek misiniz?​”

“Benim müstakil evim 3+1 dokuz kişi kalıyoruz o evde. Kentsel dönüşüm sonrası evime karşı verdikleri 1+1 daire ve 250 bin lira borç. Ben buradan çıkayım da 1000 liraya 1500 liraya nerede kira bulayım. Üstüne bir de borç ödeyeceğim. Bu mahallede yaşayan insanlar yaşlı insanlar kimin 20 senesi garanti. Ya emekliyle geçiniyorlar ya dul maaşıyla. Ne olacağı belli kimse ödeyemeyecek bu borcu herkesi sürecekler mahalleden. O deniz manzaralı lüks evlerde yine zenginler oturacak. Mesele de bu zaten buralardan halkı def etmek rant var rant çok büyük rant var ama bırakmazlar, bırakmayız. İnsanın malı namusudur ağabey valla direneceğiz, geceli gündüzlü çoluk çocuk kadın kim varsa burada bekleyeceğiz. Seçimlere kadar dayanırsak seçime doğru zaten oy için kapımıza gelecekler o zaman göstereceğiz oyu da dahasını da”

“CAMBAZLAR TÜRLÜ OYUNLAR YAPTILAR”

Parktan çıkıp 3550 numaralı adada dolaşmaya başlıyoruz. 1 sene önce ilk yıkımların başladığını anlatıyor yol boyunca. O zamanlar “Bize gelene kadar” deyip geçiştirmiş herkes. Gün gelip kapılar çalınmaya başlayınca da “Benim malımı ben izin vermedikten sonra kim alacak” demişler. Akan yokuş boyunca dizili binaların birkaç katında kapı pencere yok harabe halde. Diğer katlarda perde de var pencere de kapı da.

“Şeytanlar, kurnazlar, cambazlar türlü oyunlar yaptılar kimilerini kandırdılar, kimisi mecbur kaldı. Bu harabeler de o kurnazlığın eseri. Mesela dört katlı bir daire olsun şirket bu dört kattan biriyle giriş kattakiyle anlaşmış olsun. Diğer üç dairenin izin verip vermemesi önemli değil onlar için. Giriyorlar daireye kapı pencere ne var ne yok söküyorlar. Boş duvar. Hana çeviriyorlar evi. İçeriye giren çıkan belli değil rahatsız oluyor diğer evlerde oturanlar doğal olarak. Bu şekilde çıkanlar gidenler oldu evini verenler oldu”

“TOZKOPARAN BİZE YOL GÖSTERDİ”

Yolda Erdinç ile karşılaşıyoruz. Tek tek aklarla bezenmiş top sakalı dağınık saçı, bağırmaktan kısılmış sesi.

“Bugün dinleniyoruz. Akşam toplantı yok. Yarın belediyenin önündeyiz. Herkese haber verin yarın orada tüm gücümüzü göstermemiz lazım.”

Alnındaki kırışıklıklar, damar damar kan kesmiş gözleri söylemese de belli yorgunluğu. Mahallenin abilerinden, gelişmeleri gözaltındakilerin durumu ertesi gün yapılacak eylemi anlatmak için turluyor mahallede.

“Burası Okmeydanı biz burada büyüdük. Geçmişimizi de bilirler öyle ha deyince çıkarabilmek kolay mı? Tozkoparan’a benzemeyiz, burada oradaki kadar genç nüfus yok ama ben de buranın genciyim. Bizdeki genç bu kadar. Tozkoparan bize yol gösterdi ne yapmamız gerektiğini öğrendik öyle kolay pabuç bırakmayacağız. Gelsinler bakalım yığsınlar orduyu buraya. Burası onların oy deposuydu be yüzde 70 oy çıktı onlara. Şimdi o oy verenler var ya söve söve dönüyorlar. Bitti bitti izleri kalmayacak burada şu an sandık koy yüzde 10 oy çıkmaz onlara”

Erdinç esip gürlerken Ersin geliyor. Daha iri uzun boylu yapılı biri. Üstündeki yakalı t-shirt’e sığmıyor kolları. Sağ pazusunda morluklar var. Onun da sesi Erdinç gibi kısık. Gözaltında yaşadıklarını anlatıyor. Ersin biraz yükselince Erdinç “İçlerinde vicdanlıları da var” diyerek bölüyor.

“Biraz vicdan sahibi olsalar bırakır giderler. Başka iş mi yok yapılacak? Zulme birebir şahit oluyorlar daha ne görmeleri gerekiyor. Kendi elleriyle aldılar 15 yaşında çocuğu ters kelepçe takıp götürdüler. Gelmiş o polis çocuktan özür diliyor. Soruşturma açılacağını biliyor ya tutuşmuş şimdi. Değişecek bu devran Okmeydanı’nda değişecek”

Elektriği kesmeye gelen elektrik dağıtım işçilerinin mahallelinin halini gördükten sonra kesmeden dönmelerini anlatıyor.

“O adamlar emir kulu değil mi? Kesmeden gittiler, ‘kesmeyiz bunu yapmayız’ dediler gittiler”

“NASIL BİRLİK OLDUK?​”

Yürümeye devam ediyoruz. Birçok ev şu an oturanlara dedelerinden babalarından kalmış. İstanbul’a geldikleri ilk yıllarda sığındıkları bu mahallede başlarını sokacak bir ev dikmişler. Çoğunluğu ya bu semtte ya da yakınlarında bir yerde çalışıyor. Aşağıya doğru inmeye devam ederken Mustafa ile karşılaşıyoruz. Evine davet ediyor. Evinin bahçesinde basamaklara oturuyoruz. Önünde durduğumuz iki katlı evde 12 kişi yaşıyor. Mustafa mahallenin eskilerinden “Şark kahvesi” diyor bulunduğumuz 3550 numaralı adaya.

“Domino taşı gibi şark kahvesi yıkılırsa arkası da yıkılır. Burası yıkılırsa aşağıyı yıkmak kolay. Burada en azından hemşericilik var az da olsa birlik var. Aşağılarda hiç yok”

“Nasıl birlik oldunuz nasıl örgütlendiniz?​”

“Biz bu kentsel dönüşüm nedir ne değildir? diye düşünürken evlerimize muvafakatnameler geldi. Yanında da bir broşür var yapılacak evin resmi var. Okuduk baktık ki bizim burada hakkımız yok kaybımız çok. ‘Ne yapacağız?​’ diye düşünürken dernek kuruldu, dernekte toplantılar yapmaya başladık. Duyan duymayana haber verdi, megafonlarla ‘akşam toplantı var’ diye anons çektik mahalle arasında, whatsapp grupları kurduk olan olmayanı ekledi. Birbirimizden haberdar olduk. Caminin orada toplanıyoruz dediğimizde çıkıp çıkıp geldiler. AKP’lisi geldi sol görüşlüsü geldi, komünisti geldi, milliyetçisi geldi. Hiçbir zaman siyaset üzerinden gitmedik ama şimdi siyaset üzerinden gidiyoruz. Ben bunlara burada ne oy vereceğim ne de verdireceğim. Başkanın yüzüne söyledim ‘Burada kazanma şansınız bitti’ diye”

Mustafa uzun bir dönem AKP için çalışmış, mahalleliye erzağı yakacağı getiren oymuş. İstanbul’dan farklı şehirlere mitinglerine gitmiş gelmiş.

Depreme dayanıklı konutlarda, sağlıklı kentsel koşullarda, yaşamak, barınabilmek en temel hak. Bu hakkın yasalar tarafından korunduğu devlet yapısı ihtiyaç. Barınma hakkının pazarlık konusu edildiğine alınıp satıldığına, şirketlere peşkeş çekildiğine ilk defa bu kadar yakından tanık oluyor Fetihtepe halkı.

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Mustafa Durmuş: GES ve parasal sıkılaşma enflasyonu çözmez, krizi derinleştirir

SONRAKİ HABER

CIPOML 27. Genel Oturumu sona erdi: Emperyalizme karşı mücadele Ukrayna halkıyla dayanışma!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa