13 Haziran 2022 04:24

İşçiler için artık tatilde memlekete gitmek bile lüks

Emekçiler daha önce kredi çekerek tatile giderken bu sene otobüs ve uçak biletleri başta olmak üzere tüm harcamalar katlandı. Emekçiler için memlekete gitmek bile lüks oldu.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Patronunun 2.1 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zenginleri listesinde yer aldığı LC Waikiki’nin vitrinlerinde bikiniler, yazlık çiçekli elbiseler, şortlar, mayolar, rengarenk şapkalar… Yaz sezonunu başlatan LC Waikiki mağazalarının camekanları cıvıl cıvıl ancak o vitrinleri cıvıltısına kavuşturan işçinin tatil hayali bile yok. LC Waikiki’ye üretim yapan işçilerden biri Erdoğan. Tezgah başında diktikleri onun elinden geçip LC Waikiki vitrinine, oradan alıcısına, alıcısının üzerinden tatile çıkıyor. Erdoğan ise denizin dibinde bir ilçe olan Çayırova’da yaşıyor olmasına rağmen ne denize girebiliyor ne tatil yapabiliyor. “Hiç yapmadım” diyor Erdoğan. Çoğu zaman zaten izin kullanmıyor. Yıllık iznini başka işler yaparak geçiriyor. Aldığı 5 bin lira ücretle bir tatil imkansız ona göre. Kirası, çocuğun masrafları, evin ihtiyaçları bitmez… Evi tek geçindiren de o olunca 3 kişilik ailesini bir tatil beldesine götürmek ancak rüya oluyor. “En fazla memlekete gidiyorum” diyor ama bu yıl o da zor. Otobüs fiyatlarını duyduğunda ondan da vazgeçtiğini söylüyor; “Başka alternatif yok. Evde oturacağız.” En son geçen yıl Çayırova’ya yakın Bayramoğlu sahiline gidip girmiş denize, günübirlik o da.

“Gidip kafa dinlediğim, deniz gördüğüm bir tatil isterdim” diyor sonra, ‘ama’sını ekliyor: “Sosyal yaşantımız bile yok. Tatil ne? Ailemle dışarıda anca yılda bir kere iki kere kahvaltıya gidebiliyoruz. Onun dışında işten gelip televizyon karşısında geçiriyorum günü.”

"KARTAL SAHİLE BİLE GİDEMİYORUZ"

Aynı fabrikadan Ata, 25 yıldır işçi. Tatil elbet onun için de hayalden öte: “4 kişilik bir aileyim. Ben 5 bin liralık ücret ile tatil bütçesi çıkarabilir miyim? İnan ki tatili bırak, ben buradan Kartal sahile gitsem ailemle 100 liradan fazla yol eder.”

Tatili “tatil” gibi kullanmanın yolunu “mücadele” olarak tarif ediyor. Düşük ücretlerin yükseltilmesi, sadece karınlarını doyuracak değil insanca yaşayabilecekleri, yoksulluk içinde yaşamayacakları bir ücret için “Örgütlenmeyi başarırsak ancak o 15 günlük tatilimizi gerçekten tatil gibi kullanabiliriz” diyor.

"4 YILDIR TATİL YÜZÜ GÖRMEDİM"

4 yıldır yıllık izninde bir yere gidemeyen, oysa temizlikle, yemek yapmakla uğraşmayacağı gerçek bir tatil arzulayan başka bir fabrikadan bir kadın işçi bu yıl da tatil planı yapmadıklarını söylüyor: “4 yıldır tatile gidemiyorum ben. Evde geçiriyorum yıllık iznimi. Dinlenebileceğim, yemek yapmayacağım, temizlikle uğraşmayacağım, huzurlu bir tatil isterdim. Ama bu sene de evdeyiz. Çok pahalı her şey. İstiyorum ama gidersem… Borç harç… İmkan olsa tatile gideceğim parayla altın alayım kenara koyayım derim mesela, çünkü geleceğimizin hiç garantisi yok, işten atılsak falan kalırız böyle.”

"ARTIK TATİLİN HAYALİNİ BİLE KURMUYORUZ"

Sendikalı bir tekstil fabrikasında çalışan bir başka tekstil işçisi de 5 bin 500 liralık ücretle geçindiğini, geçinebilmek için pek çok şeyden fedakarlık yaptığını anlatıyor, artık tatilin hayalini bile kurmayanlardan o da; “Yaz geldi mesela, tatile gidemiyoruz. Ben en son 3 yıl önce tatile gittim. Bu sene hayalini bile kurmadık. Yapamıyoruz çünkü.” Fındık zamanı işyerinden birçok kişinin yıllık izninde çalışmaya gideceğini söylüyor.

"TATİLDE ÇALIŞACAĞIZ"

Belediye işçisinin de tekstil işçisinden pek farkı yok. Yıllık izinlerinde tatil diye daha önce memlekete gittiklerini, ancak onu bile yapamayacaklarını söylüyor artık: “Buradakilerin tatili köye gitmektir ama bu yıl onu bile yapamayacağız. Arkadaşlarımız tatilde de çalışmaya devam edecek. İmkan olsa tatil de yaparız tabii. Ama ben temmuzda izne çıkacağım mesela, her yana haber verdim bana şoförlük işi çıkarsa söyleyin diye. İşte bizim tatilimiz bu olacak.”

METAL İŞÇİSİNİN DE TATİLİ YALAN OLDU

5 yıllık metal işçisi geçen yıl tatile gitmiş. Nispeten daha ucuz diye Şile’de daire tutmuşlar ailecek. “Kendin pişir kendin ye usulü” diye tarif ediyor: “Ama bu yıl ona bile gidemeyeceğiz. Nasıl gideyim ki? Aldığım ücret 5 bin 300 lira. Geçen sene bu parayla yapabildiğim tatili bu yıl hayatta yapamam.”

Aylık ücreti 12 bin 500 lira olan bir metal işçisi de her sene tatile gittiğini söylüyor: “Ama ben babamın evinde oturuyorum. Kira falan yok. Ama diğer işçilerin babasının evi yok tabii. Gidemez o yüzden tatile, bu ülke şartlarında zor. En fazla memlekete gider herhalde işçiler.”

"BU TATİL BAHÇEDEYİZ!"

4 bin 500 lira ücretle evi tek geçindiren bir cam işçisinin tatili de boş zamanı da müstakil evinin bahçesinde geçiyor. “Zaten tatilimiz de memlekete gitmek” diyor. Bu sene o da yok: “Geçen sene bayramda köye gittik. 300 lira yakıtla gittik. Bu yıl kardeşim gitti, 900 lira yakmış. Gaz olmuş 11 lira. Biz her bayram memlekete giderdik tatile. Gezmeye, annemizi babamızı görmeye… Şimdi gidemeyiz. Gitmeye kalksam 3 bin lira gider, yemesi içmesi yolu ohoo… Ailemiz üç kişi. Sadece buradan Pendik’e gitsem 50 lira, düşün. Bahçede oturuyoruz, çay koyup içiyoruz biz de. Tek sosyal yaşantımız o. Bizim fabrikada yüz kişi bayramda memleketine giderdi ya önceden. Bu sene kimse gidemedi. Nasıl gitsin! Memleketlerimize bile gidemiyoruz artık, bırakın tatili. Dibimizde ada var. Adaya bile gidemiyoruz. Deniz göremiyoruz biz.”

DİNLENEMEMEK İŞ KAZALARINI ARTIRIYOR!

Yıllık izin hakkı işçinin fiziksel, psikolojik ve sosyal sağlığı bakımından oldukça önemli. Dinlenmeye, gezmeye, gönlünce vakit geçirmeye de hakkı var işçinin elbet. Ancak bunun için yıllık izin hakkının olması yetmiyor yalnızca. Aç kalmayacak ve ertesi gün de çalışabilecek, gününü kurtaracak kadar bir kazanç yetmiyor kafa dinleyecek bir tatil yapmaya. O dinlenememe hali uzmanlara göre, kalp krizi riskini, depresyonu, erken ölümleri artırıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Deniz İpek de uzun çalışma saatleri, zorunlu fazla mesai ve vardiyalı çalışmaların nerdeyse 16 saat çalışmaya döndüğü, “daha az işçiyle daha çok iş” çalışma ilişkisinin yaygınlaştığına dikkat çekiyor. Tüm bunların üstüne yıllık ücretli izinlerin de parasını almak ve çalışmaya devam etmenin de çoğu işyerinde görüldüğünü, işçilerin de bunu geçim zorluğunu atlatmak için tercih etmek zorunda kaldığını belirtiyor. Böylesi bir tabloda aşırı yorgunluk ve dinlenememe sorununun iş kazaları ve iş cinayetlerinde önemli bir tehlike faktörü olduğunu vurgulayan İpek, “Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri içerisinde en uzun çalışma sürelerine sahip ülkelerden birisiyken ücretli yıllık izin de işçiler için anayasal ve yasal kuralların kağıt üzerinde kaldığının kanıtı gibi. İşçiler; hayat pahalılığı ve enflasyon fırtınası gibi iktisadi son gelişmelerle birlikte artık dinlenmeyi de bir hak olmaktan çıkarıp kuruş pahasına hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda. Dinlenme hakkı, insani olmasının yanı sıra hem yasal hem de anayasal olarak ‘yıllık izin hakkı’ kazanılmış bir hak” diyor.

ÜCRET TABANI YOKSULLUK SINIRI, YILLIK İZİN 30 GÜN OLSUN!

Ücretlerin yoksulluk sınırının altında olmaması ve yıllık izinlerin 30 güne çıkarılması talebiyle kampanya başlatan Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de bu hakların işçilerin mücadelesiyle gerçekleşeceğini vurguluyor: “Yoksulluk sınırı işçilerin alabileceği ücretin tabanı olmak zorunda. İşçiler yalnızca asgari ücretle ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamının iyileştirilmesiyle sınırlı bir hayata mahkum edilemez. İnsanca yaşamaları lazım. İnsanca yaşayacak bir çalışma koşulu ve ücret lazım. İşçi sınıfının temel talebi olmak zorunda bu. Çünkü işçileri şuna alıştırmaya çalışıyorlar; ‘Sadece ölmeyecekleri kadar para kazanmak yeterli’. Oysa insan sosyal ve kültürel bir varlık. Kültür sanat edebiyat, gezmek, eğlenmek bütün bunlar sadece zengin sınıflara özgü olmayacaksa, insanlık eşit olacaksa öncelikle üreten emekçi sınıfların bu haklara erişmesi gerekiyor. Bu bakımdan biz Emek Partisi olarak diyoruz ki; haftalık çalışma süresi 35 saati, haftada 5 günü, günde 7 saati geçmemeli. Haftada iki gün mutlaka izin hakkının olması ve yılda en az 30 gün tatil hakkının olması gerekiyor. Bunlar olmadığında; iş kazaları, iş cinayetlerine kapı aralanır. Psikolojik, sosyal, kültürel olarak da işçinin gelişkinliği ve dinlenme sağlanamaz. Şimdi maalesef izin hakkı olan emekçiler izin yapmıyorlar, çalışıyorlar. Çünkü kredi çekmiş onu karşılayacak, çocuğun okul masrafı var bunu karşılayacak. Yani sözde izin var ama o izin hakkını dahi kullanamıyor, çalışıyor. Dolayısıyla bir yandan insanca yaşayacak bir ücret olacak ki izin hakkını kullanabilsin, izin hakkı olacak ki kazandığı ile dinlenebilesin. Eğer benzin deposunu dolduramıyorsa işçi nasıl tatile gidebilsin? Otobüs biletleri bile 500 lira olmuşken nasıl gidebilsin? İşçilerin memleketlerine gidebilmesi, kentleri gezebilmesi için ulaşımın ücretsiz olabilmesi çok önem taşıyor. Bunun için mücadele gerekiyor. Sadece ‘Seçim olsun bu işler değişir’ demekle bu koşullar değişmez. Eğer fabrikada, mahallende örgütlülüğün, komiten, birliğin varsa, bu talepleri yükseltirsen bu hakları alma şansın olur. Yoksa bunu kimse vermez.”

ÖNCEKİ HABER

Silivri’de bulunan Boğluca Deresi’nde toplu balık ölümleri gerçekleşti

SONRAKİ HABER

Tıkanan sermaye birikiminin önü ‘beton bahçesi’ ile açılmak isteniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa