Başkentin 70 yıldır çözülmeyen sorunu: Ranta değil, derelere yol gösterin
Ankara'da yapılaşmaya açılan derelerin her yoğun yağışta sele yol açtığına dikkat çeken uzmanlar, ranta yönelik büyüyen kentin nüfusuna uygun altyapı çalışmalarının yapılmadığını anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Birkan BULUT
Ankara
Ankara’da 3 kişinin hayatını kaybettiği ve bir kişinin kaybolduğu sel felaketi, 70 yıldır süren dereler tartışmasını yeniden başlattı. Geçmişte kapatılan ve yapılaşmaya açılan derelerin her yoğun yağışta sele yol açtığına dikkat çeken uzmanlar, ranta yönelik büyüyen kentin nüfusuna uygun altyapı çalışmalarının yıllardır yapılmadığını söylüyor. Uzmanlar derelerin açığa çıkarılması gibi köklü ve radikal çözümlerin gerektiğini söyledi.
Ankara’da günlerdir etkili olan sağanak yağış, birçok yerde sele yol açtı. 3 kişinin hayatını kaybettiği ve bir kişinin kaybolduğu sel felaketi, plansız yapılaşma nedeniyle başkentin yarım asırdan fazla süren altyapı sorununu yeniden gündeme getirdi. Geçmişte kapatılan, yapılaşmaya açılan dereler ve vadilerin olduğu bölgelerdeki suyun akacak yer araması, başta kent merkezi ve ana arter olmak üzere birçok yerleşim alanında sele neden oldu. Bugün cadde ve sokaklara da adını veren Dikmen Deresi, Ayrancı Deresi, Kavaklıdere, Hoşdere, Seyrantepe Deresi, Bülbülderesi, Bentderesi, Akdere gibi birçok su havzasında ortaya çıkan sel maddi hasarlara yol açtı.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Ankara’nın çok önemli dereleri beton menfezlerle yer altına alındı. Dolayısıyla bu derelerin nereden, nasıl aktığına dair net bir veri yok. Yağmur fazla yağdığında dere doğal yatağını bulmaya çalışıyor. Rüzgar koridorları görevi vadiler de yapılaşmaya açıldı. Ankara’nın 4 tane sel kapanı var, ancak bu bölgelere her yağışta selin beklenmesine rağmen bu gerçeğe aykırı kentleşme politikaları uygulanması, hem de derelerin üzerinin kapatılması bugün yaşadığımız selin nedenleri aslında” dedi.
Kapatılan dere yataklarında sele karşı ne yapılması gerektiğini sorduğumuzda Candan, Güney Kore’de ve Madrid’deki derelerin açığa çıkarılmasını örnek verdi. Ankara’nın sağlıklı kentleşebilmesi için de böyle bir onarım sürecine ihtiyaç olduğunu belirten Candan, “Her taraf her taraf betonlaştığı için su toprakla buluşamıyor. Dereler kendi yatağını bulmaya çalışıyor. Mesela Büyükesat Vadisi’nin tabanına yol yaptılar, o yol her yağmurda derenin yatağına dönüşüyor. Beytepe Deresi’nin bulunduğu yerde Gordion AVM, Dikmen Vadisi’nde, Hatip Çayı’nın olduğu Altındağ’da... Kızılay’dan geçen İncesu Deresi nedeniyle her yağmurda metroyu su basıyor. Dolayısıyla derelerin açığa çıkarılması gerekiyor. Bunları gerçekten projelendirecek, radikal ve köklü çözümlere ihtiyaç var. Bugün yaşananlar çok fazla yağış veya doğal felaket değil, tamamen yapay bir afet” dedi.
BÜYÜKŞEHİRDE BÖYLE BİR VİZYON GÖREMİYORUZ
Candan bu nedenle merkezi yönetim ve büyükşehir belediyesinin önemli kararlar vermesi gerektiğini söyledi. Son 3 yıldır Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Mansur Yavaş yönetiminin bu konudaki tutumunu sorduğumuzda Candan şöyle yanıtladı: “Gökçek’ten bugüne kalan çok köklü bir sorunla karşı karşıyayız. Bu yüzden meslek odalarıyla iletişime geçilerek radikal bir çözüme gidilmesi gerektiğini söylüyoruz. Birçok uygulamada hukuksal süreçlerimiz var. Ancak büyükşehirin uygulamalarında sosyal politikalar ve olası tahribatların çözümünü desteklemesi olsa da kentleşme politikalarına çözüm göremiyoruz. Derelerin açığa çıkarılması önemli bir vizyon ama maalesef böyle bir vizyon da göremiyoruz” dedi.
ANKARA 50-60 YILDIR SU HAVZASI YOK GİBİ YÖNETİLİYOR
Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Ceren İlter Soy, Ankara’nın dere yataklarına, vadilere sahip bir kent olduğunu belirterek, “Coğrafyası Tuz Gölü’nden başlayan bir su havzası var. Bu yüzden imar planlamasından afet yönetimine kadar Ankara’nın doğal şartları bütüncül bir şekilde incelenmeli” dedi. Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki planlarda Ankara’daki derelerin kapatılmadığını, taşkın alanlarında yapılaşma olmadığını kaydeden Soy, “Ancak daha sonraki yıllarda bu alanlarda yapılaşmaya giderek kent büyüdü. Ankara son 50-60 yıldır su akmayan, sadece bozkır bir bölge gibi yönetiliyor. Gökçek döneminde ise ciddi anlamda plansız yapılaşmaya gidildi. Kentin büyümesi, nüfusun artması karşısında altyapı yenilenmedi. Yıllardır süren betonlaşma nedeniyle su akacak yer bulamıyor. Kentte geçirimsiz yüzeyler artıyor ve su tek bir yöne akmak zorunda kalıyor. Mesela İncesu Deresi’nin olduğu bölgede ciddi maddi hasarların meydana geldiğini görüyoruz” dedi.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI ÖNLEMLER ALINMALI”
Ankara’daki altyapı sorununun çözümünü sorduğumuzda ise Soy şöyle yanıt verdi: “Öncelikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin çözüm konusunda bir irade göstermesi, bu sorunu ciddiye alması gerekiyor. Bütüncül bir yönetime sahip olması gerekiyor. Ciddi analiz çalışmaları yapılmalı, riskin öncelikle nerede başladığı tespit edilmeli. Ankara çanak yapısı nedeniyle su kent merkezinde birikir. Aslında buna yönelik vadi başlangıçlarında sel kapanları bulunuyor ama o da yetersiz kalıyor. Dolayısıyla altyapının nüfusa uygun hale getirilmesi, dere yatakları ve vadilerin imara açılmaması gerekiyor. Örneğin İmrahor Vadisi ve çevresinde yıllardır yapılaşma riski var ve bu yüzden hukuki mücadele sürdürüyoruz. Ancak yapılaşma bir şekilde devam ediyor. Ayrıca iklim değişikliğinin de ciddi etkilerini göz önüne almamız ve buna yönelik 20-30 yıllık, hatta 50 yıllık uzun erimli planların yapılması gerekiyor. Fakat ne yazık ki bu konuda da bir çalışma yok.”