Çikolata işçisi: Bir günlük ücretimizle 2.5 kilo çikolata alamıyoruz
Altınmarka, Erikli Su, ÇAYKUR... Bu üç farklı firmada çalışan üç gıda işçisinin ücretlerinin toplamı yoksulluk sınırının biraz üzerinde..."
Fotoğraf: Unsplash
Eren ERGİNE
İstanbul
Dünyanın endüstriyel kakao ve çikolata üreticilerinden Altınmarka, 50’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Kakao üretimi yapan şirketler arasında dünyada ilk 10’da yer alıyor. Yaklaşık 1000 işçinin çalıştığı fabrika Nestle, Kraft, Ferrero gibi birçok firmanın en önemli tedarikçileri arasında. 1992 yılında kurulan ve bugün dünyanın 6’ncı, Türkiye’nin ise en büyük kakao üreticisi olan, Türkiye’nin en zengin 100 kişi ve ailesi listesinde yer alan Altınkılıç ailesinin sahibi olduğu Altınmarka’da çalışan 7 yıllık bir işçinin cebine ise ay sonunda en fazla 7 bin lira para giriyor.
Ücretlerin asgari ücret civarında seyrettiği fabrikada bir sendika yok. Haftalık 45, aylık 180 saat çalışan 6-7 yıllık bir işçinin brüt ücreti 7 bin 275, net ücret ise 5 bin 590 lira. Fazla mesailerle birlikte aylık 220-230 saat arası çalışan 7 yıllık bir işçinin ay sonunda eline 6 bin 990 lira geçiyor. Çikolata ve kahvesiyle bilinen Altınmarka 2.5 kiloluk şeker ilavesiz sütlü çikolatayı internet sitesinde 376 liradan satışa sunuyor. 7 yıllık bir işçinin gün sonunda eline geçen ücret 233 lira. Akşama kadar çalışan işçinin günlük yevmiyesi 2.5 kiloluk çikolata etmiyor.
BAZEN 16, BAZEN 20 SAAT MESAİ YAPIYORLAR
Fabrikada normal çalışma süresi 8 saat. Ancak 12 saatten aşağı çalışan işçi neredeyse yok. Hafta sonları bazen 16 bazen 20 saat mesai yaptığını belirten 7 yıllık bir Altınmarka işçisi, “Biri hastalandı işe gelmedi diyelim ya da izin kullandı; onun işi de bize kalıyor. Aralıksız çalışıyoruz, makine gibi. Özellikle vardiya değişimi olan günlerde sabah işten geliyorum, akşam tekrar işe gidiyorum. Dinlenmek, gezmek, eğlenmek yok; sadece çalışıyoruz. Pazar izin günümüz, ama çalışarak geçiriyoruz. Benim günlüğüm toplam 233 liraya denk geliyor. Firma 2.5 kiloluk çikolatayı 376 liradan satıyor. Bir günlük ücretim buna yetmiyor” dedi.
Çalıştığı 8 saatte beden gücüyle yaklaşık 30 ton kahve çekirdeği attığını söyleyen işçi, “Üstümdeki tişörtü terden dolayı 3-4 kez değiştirdiğimi bilirim. Sıvı kaybediyoruz, yeterli beslenemiyoruz. Aynı bölümde çalışan arkadaşım hastalanıp işe gelmezse onun işini de biz yapıyoruz. O zaman işimiz daha da zor oluyor. Beden nasıl dayansın? Dinlenmek yok, düğün, bayram yok; bize her zaman iş var. Mecburen çalışıyoruz. 7 yıl boyunca bütün bayramların sadece ilk günü izin yaptım. Diğer günler çalıştım. Hastalanır rapor alırsın ya da senelik izne çıkarsın ancak o zaman dinlenirsin” diye konuştu.
FAZLA MESAİSİ OLMAYAN FABRİKALAR ‘TERCİH EDİLMİYOR’
Normal mesai ücretinin geçim sağlamaya yetmediğini düşünen işçiler artık fazla mesaisi olmayan fabrikaları tercih etmiyor! Altınmarka işçisi bu durumu şöyle açıklıyor: “Eve gitme burada kal çalış deseler bunu kabul edecek yüzlerce işçi var. Çünkü geçinemiyoruz. Mesailer vergi dilimine giriyor, elimize bir şey kalmıyor. O kadar çalışıp didiniyoruz yine borç içindeyiz, bu fabrikaya girmeden önce 20 bin lira kredi ödemem vardı, şimdi bir ayda 220-230 saat çalışıyorum. Sadece banka borcum 170 bin lira; diğer borçları saymıyorum. Alım gücümüz düştü, borcu borçla kapatıyoruz. Resmen bataklık.”
İki çocuğu olduğunu, ikisinin de ihtiyaçlarını karşılayamadığı için okulu bırakarak çalışmak zorunda kaldığını söyleyen Altınmarka işçisi, “Benim gibi işçilik yapıyorlar. Çocuk yaşta işe başladılar. İkisi de asgari ücretin altında alıyor. Biri 3 bin 500 lira diğeri ise 4 bin liraya yakın. Buna rağmen ay sonunu getiremiyoruz. Gelir gideri karşılamıyor. 4 kişilik bir aileyiz; bir tavuk, üç ekmek alalım desek 70-80 lira para çıkıyor cebimizden. Faturaları daha işin içine katmadım bile. İki haftada bir çocuklara biraz elma alabiliyorsak şanslıyız. Eskisi gibi gidip kilolarca meyve almak artık imkansız” dedi.
NE SOSYAL HAK NE SOSYAL HAYAT
2022’de asgari ücrete iyi bir zam yapıldığını ancak yıl bitmeden enflasyon karşısında erdiğini söyleyen işçi, “Fabrikada kredi kartı borcu olmayan, kredi çekmeyen işçi yok. Eline 10 bin lira geçen işçinin bile borcu var. Genel olarak haklarımızı bilmiyoruz. İşe yeni girenle kıdemli işçi arasında fazla ücret farkı yok. Sosyal hakkımız yok, sosyal hayatımız yok. Tam kölelik düzeni. Söz hakkımız yok, işçiler örgütsüz. Burada tek avantaj fazla mesai ücretlerinin de bankaya yatması” diye konuştu.
ALTINMARKA PATRONU TÜRKİYE’NİN EN ZENGİNLERİNDEN
Ekonomist dergisinin derlediği listeye göre Altınmarka Grubunun sahibi Altınkılıç ailesi Türkiye’nin en zengin 100 kişi ve ailesi arasında. Derginin hazırladığı listede Altınkılıç ailesi Altınmarka Grubuyla 300-500 milyon dolar bölümünde yer alıyor.
10 YILLIK ÇAYKUR İŞÇİSİ ASGARİ ÜCRETİN BİRAZ ÜSTÜNDE ALIYOR
Gıda iş kolunda işçiler genel olarak asgari ücret düzeyinde ücret alıyor. Asgari ücretin üzerinde işçi çalıştıran fabrikaların sayısı oldukça az. Çay üretiminde ise ÇAYKUR ve özel işletmeler dahil yaklaşık 30 bin işçi çalışıyor. Çay fabrikalarında işçilerin yüzde 90’ı sezonluk çalışıyor. Sezon bittiğinde potansiyel işsiz olarak yaşamlarını sürdürmek zorunda kalıyor.
Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş’in yetkili olduğu ÇAYKUR’da da durum çok farklı değil. ÇAYKUR işçileri sosyal hakları çıkınca ücretlerin asgari ücret seviyesine gerilediğini belirtiyor. 10 yıllık bir ÇAYKUR işçisinin ay sonunda eline geçen giydirilmiş ücret 5 bin 700 ila 5 bin 800 lira civarında.
İKİ SENDİKA ARASINDAKİ YETKİ DAVALARI İŞÇİLERİ KAYBA UĞRATTI
Özel sektöre göre koşullarının biraz daha iyi olduğunu belirten ÇAYKUR işçisi, “Ortalama ücret 5 bin 600 ila 5 bin 700 lira civarında. 1991-1992 yılları arasında işe giren işçiyle 2005 yılında işe başlayan işçi arasında 700 lira gibi bir fark var. Yan haklar, sosyal yardım, yol vs. çıkınca asgari ücret seviyelerine kadar geriliyor” dedi.
Tekgıda-İş ile Öz Gıda-İş Sendikası arasında yıllarca süren yetki itiraz davalarının işçileri büyük kayıplara uğrattığını söyleyen ÇAYKUR işçisi, “O süreçte 3 dönem sözleşme yapamadık. Daha sonra Öz Gıda-İş yetki aldı. Öz Gıda-İş’in gelmesiyle haklarımız budanmaya başlandı. Saat ücretlerimiz eridi, koşullarımız ağırlaştı, ücretlerimiz asgari ücrete kadar geriledi. İkramiyelerimizden vergi kesilmezdi, kesilse bile yılda bir kez cüzi bir miktar olurdu. Ulaşım ücretleri komik rakamlara düşürüldü. 8 yıl önce taksiyle işe gidip gelecek düzeyde yol ücreti verilirdi. Şimdi bırak taksiyi bir bardak çay içemiyoruz o parayla. Çay istihkakı vardı, kurumda çalışan işçiye yıllık 3 kilo kuru çay verilirdi. Onu da kaldırdılar. Çay fabrikasında çalışıyoruz ürettiğimiz çaydan bir bardak içemeyecek miyiz? Her şeyden öte şimdi fabrikada söz hakkımız yok” dedi.
Öz Gıda-İş’in işçilerin koşullarını düzeltmek gibi bir derdi olmadığını belirten işçi, “Bunu sendikacılara da söylüyoruz, aidat almak için sendikacılık yapıyorlar. Öz Gıda-İş’in programı bunun üzerine kurulu” diye konuştu.
‘AY SONUNU GETİRMEK İYİCE ZORLAŞTI’
Uğur ÖKDEMİR
Bursa
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar” sözleri patronların her koşulda büyüdüğünün bir itirafı niteliğinde. Şirketler büyürken, üretim yapan işçiler ise her gün daha da yoksullaşıyor. Ülke ekonomisinin büyümesinden, artan kâr oranlarından işçilerin payına sosyal yaşamdan daha fazla uzaklaşmak ve ay sonunu getirmek için daha çok çalışmak düşüyor. Bursa’da Tekgıda-İş’in örgütlü olduğu Erikli Su fabrikasında çalışan işçiler de geçinmekte zorlandıklarını ifade ediyor.
‘SU TÜKETMEK BİLE LÜKS OLDU’
Daha önceki yılların yaz aylarına göre işlerin düşük olduğunu söyleyen Erikli Su işçisi, “İnsanların alım gücü düşünce her şeyden kısıyor. Büyük oranda çeşmeden su kullanıyorlar. Bir damacana su 25 ila 35 lira arasında, iline göre değişiyor. Su tüketmek bile lüks oldu desek yeridir artık” dedi.
Erikli Su’da 10 yıllık bir işçinin net ücretinin 6 bin 500 lira civarı olduğunu söyleyen bir başka işçi şöyle devam etti: “Sosyal haklarla bu 7 bin 500 lira civarı oluyor. Bir de üç ayda bir ikramiye alıyoruz, o zaman maaşımız biraz daha artıyor. Sendikalı olmanın artıları var. Bizim firma için koşullar diğer iş kollarına göre biraz daha iyi. Bayram mesaisi yüzde 250, resmi tatillerde yüzde 200. Sendikasız yerlerde bu haklar imkansız. Bir de iş güvencen oluyor. Patron istediği zaman ben şu kadar işçiyi çıkarıyorum diyemiyor. Bu açıdan sendikalı işyerinde çalışmak her zaman avantajlı. Fakat koşullarımız diğer yerlere göre iyi olsa da zamlar karşısında ay sonunu getirmek çok zorlaştı.”
‘BİZ YOKSULLAŞIRKEN PATRONLARIN KÂRI ARTIYOR’
Beş çeşit meyve bir de yumurtaya 200 liraya yakın para verdiğini söyleyen bir başka işçi ise şunları söyledi: “Bursa şeftalinin merkezi ama kilosu 28 lira. Bursalı bile yiyemeyecekse kimse ekonomi düzeliyor demesin. Zamlar karşısında kimse halinden memnun değil, tamam metal sektörüne göre bile iyi para alabiliyoruz, bu iyi de görece tabii. Rakam yüksek ama alım gücü düşük. Bizler yoksullaşırken patronların kârlarının arttığını biliyoruz.”
Geçen sene pandemi nedeniyle evden çıkamadıklarını söyleyen işçi, “Şimdi de pahalılıktan bir şey yapamıyoruz. Aslında aldığımız bu para bir aileyi geçindirmeye yetmiyor. Sürekli bir şeylerden kısıyoruz. Sosyal hayattan kendimizi kopardık. Evden işe, işten eve, en fazla mahallede kapı komşu ziyareti oluyor. Ailecek dört kişi bir sinemaya gitsek kafadan 500 lira gidiyor. Gerisinin hesabını siz yapın” dedi.
‘OY VERMEYECEĞİM DİYENLER ARTIYOR’
İktidarın uyguladığı politikalara tepkili olanların sayısının artığını söyleyen bir başka işçi de şunları söyledi: “Fakat insanlar sessiz kalmayı tercih ediyor. AKP’yi savunanlar en fazla ‘Ukrayna’da savaş var, petrol dünyanın her yerinde yüksek, tek kriz ülkemizde yok’ diyerek kendilerini motive ediyor. Ama eskiye oranla oy vermeyeceğim diyenlerin sayısı artıyor. MHP’ye oy vermeyeceğim diyenler şimdi CHP’ye oy vereceğini söylüyor, bunu son zamanlarda duymaya başladım, daha önce böyle bir şey diyen yoktu. Millet İttifakını çözüm olarak görenler var ama oradan da bir şey çıkmaz diyenler de var. Karşı olanlar ‘AKP’den kopanlar hep orada bir masa etrafında poz vermek dışında bir şey yapmıyorlar, buradan fayda gelmez’ diyorlar ama yarın bu düşünceleri ne olur bilmiyorum.”
ERİKLİ SU’NUN SAHİBİ NESTLE MİLYAR DOLARLAR KAZANIYOR
Daha önce Aslanoba ailesinde bulunan Erikli Su şu an dünyanın gıda tekellerinden Nestle’ye ait. Birçok alanda üretim yapan Nestle’nin 2020 yılına ilişkin finansal sonuçlarına göre şirketin satışları 84.3 milyar İsviçre frangı (93.8 milyar dolar) düzeyinde. Şirketin 2020’deki net kârı ise 12.23 milyar İsviçre frangı (13.65 milyar dolar) oldu.