15 Haziran 2022 05:00

"Maaş yetmediği için dört gözle fazla mesai bekliyorum"

Evrensel'de yayımlanan "Çok çalışan çok mu kazanır?" başlıklı yazıyı okuyan Ankara Sincan Organize Sanayiden bir işçi, hayatının matematiğini anlatarak yazının sağlamasını yaptı.

"Maaş yetmediği için dört gözle fazla mesai bekliyorum"

Fotoğraf: Unsplash

Sincan’dan bir metal işçisi
Ankara

Geçen hafta Evrensel’de Ayhan Aydoğan’ın “Çok çalışan çok mu kazanır?” yazısı çıkmıştı. Gününde olmasa da okuyup bu yazıyı da cevap olarak yazmak istedim. Bahsettiğim yazıda, yurt dışında çalışma hayatına dair yapılan bir araştırma verileri ve Türkiye istatistikleri sunulmuştu. Yazan arkadaşın da vurguladığı gibi oranlara baktığımızda Türkiye’de, diğer ülkelere nazaran haftalık çalışma saatleri daha uzun. Ancak bunun yanında sosyal yaşamdan, tatilden ve başını sokacak bir evden yoksun... Yazının sayılarla yaptığı bu genellemelere katılıyorum ve 40 yaşında bir işçi olarak istatistikle bu hesaplar nasıl yapılır bilmem ama hayatımın matematiğini anlatarak sağlamasını yapabilirim bu yazının.

VARDİYA DEĞİŞİMİNDE PAZAR TATİLİ DE GİDİYOR

Günlük 8 saat çalışıyorum. Ama buna yoğun iş temposunu, fazla mesaiye kalmayı ve vardiya düzenini eklediğimde kendime ayırdığım bir zaman dahi yok. Gündüz vardiyasında 16.00’da çıkayım, eve gideyim, işimi gücümü yapayım, birkaç saat de bana kalsın demek yerine dört gözle fazla mesai bekliyorum. Kuru maaşla geçinmek mümkün olsa, en azından bu kadar fazla mesaiye kalma isteğimiz, daha doğrusu zorunluluğumuz olmazdı. Cumartesi de aynı şekilde çalıştığım için bir pazar günü kalıyor bana. Haftalık tatilim de üç haftada bir yok aslında. Vardiyam 16.00-24.00’ten 24.00-08.00’e döndüğü hafta; cumartesi gece eve geliyorum ve pazar gece işe gidiyorum. Yani servise bindim indim saatlerini de çıkardığımda evde 24 saat bile geçirmemiş oluyorum. Bir de gece işe gideceğim için günüm uyumakla geçiyor. Bu şekilde çalışmamın karşılığını da aldığımı düşünmüyorum. Sosyal hayat derseniz de ya zaman olmuyor ya da para. Maaşın yattığı hafta vardiya döngüsü denk gelirse şayet çocukları alıp bir alışveriş merkezine gidip bir de yemek yiyip dönüyoruz diyebilirim, o kadar. Diğer ülkelerde nasıl bilmiyorum ama işe gittiğim günlerde geçekten dinlenebilmem ve kendime zaman ayırabilmem için en fazla 6 saat çalışma olması gerekiyor.

NE EV ALMASI?

Bahsettiğim yazıda ev almanın, yatırım yapmanın diğer ülkelere göre Türkiye’de daha zor olduğundan bahsediliyordu. Şu anki ekonomik durumda “Şu ihtiyacı da diğer maaşa bırakayım” demeden alışveriş yapmak mümkün değil. Yani konu ev almaya gelene kadar... Biz 4 kişilik bir aileyiz. Eşim de ben de çalışıyoruz ve durum bu. Büyük oğlum üniversiteyi bitirdi, küçük bu sene başlayacak daha. Haliyle onların masraflarını da karşılamam gerekiyor. Eğitim giderleri için bile kredi çekmişliğim var benim. Yani iki maaşla çocuk okutmak mümkün bile değil. Mesela oğlum şehir dışında okursa; kirasıydı, yoluydu, ihtiyaçlarıydı derken benim tüm maaşı ona göndermem lazım. Hadi diyelim bunları geçtim ve maaşım bana kalıyor, birikim yapabiliyorum. Geçen haftaki yazıda bir ev alabilmenin 244 asgari ücrete tekabül ettiği söyleniyordu. Bu da 20 yıl yapar. 20 günde bile aynı şeyi aynı paraya alamıyoruz. Bugün ev alabilmek ancak 4 kişilik bir ailede 4 kişinin de çalışmasıyla olabilecek bir iş. Borçsuz, faizsiz; şu kadar yıl çalıştım ve bir ev aldım demek imkansız. Benim oturduğum evi eşimin babası emekli ikramiyesi ile almış. Benim emekli olmama 18 yıl var ve sanmıyorum ki elime geçen para bir ev etsin.

İKİ YILLIK KREDİYLE İKİ KERE DENİZE GİREBİLDİM

Yazıdaki başka bir hesaba geçelim; tatil. Bir sene boyunca çalıştım, bir tatil yapayım demek yine imkansız! Bir kere maddi olanaktan önce yıllık iznimi kendi isteğime göre bile kullanamıyorum. Resmi tatillerin bağlanması, fabrikanın sayım takvimi ya da taşeronu olduğumuz fabrikanın izin programına göre belirleniyor. Yani benim tatil planım patronun üretim planına hatta keyfine bağlı. Aksi olsaydı dahi bir tatile gitme imkanım olur muydu? Oğlum Aydın’da üniversite kazandığı zaman onu yerleştirmeye araba kiralayıp gitmiştik. İki gün bir otelde kalmıştık. 2 yıl geri ödemeli kredi ile iki kere denize girip çıkmışlığım var diye tatilden sayabilirim bunu! Önümüzdeki bayram tatilinde de memlekete gidip “Bir annemi göreyim” diyorum. Haliyle çocuklar da benimle gelecek. 3 kişi gidip gelmemizin maliyeti 2 bin 450 TL. Bizim memleket Türkiye’nin bir ucunda değil ya da uçakla gitmeyeceğiz. “Nasıl bu kadar olur” derseniz biraz da bu yazıyı sayıya boğalım. Bayram tatilini bağlarlarsa 3 gün ücretsiz izin kullanmış olacağım, artı olarak da kendi isteğim dışında izin kullanmış olmama rağmen tam çalışma ödeneğim (200 TL) kesilecek temmuz ayından. Burası 650 lira yaptı. 3 kişinin Sivas’a yol parası 900 TL, dönüşü de katıp çarp ikiye, toplam 2 bin 450 TL.  Çok değil bundan 6 ay öncesinin asgari ücreti neredeyse.

Yazının sorusuna dönecek olursam: çok çalışıyorum az kazanıyorum. Ne tatil ne yatırım ne de dışarıda rahatça para harcayabilmek... Yaşayabilmek için çalışıyorum başka hiçbir şey için değil.

Evrensel'i Takip Et