Heykelin mekanı dönüştürme potansiyeli
Heykeltıraş Evren Erol, Bozlu Art Project Mongeri'de açılan “Biraz Öncesi” isimli sergisini anlattı.
Fotoğraf: Basın görseli
Ali KARATAŞ
Mutluluğun, neşenin değerini asıl acı çektiğimizde, üzüldüğümüzde anlamıyor muyuz? Hayatta hep iyilik hali yok. İşte bu sergi de size sonsuz bir umut ya da mutlu son vadetmiyor, yalan sözler vermiyor. Evren Erol’un yeni sergisinde bizlerle buluşturduğu heykelleri hayatta yaşadığımız süreçler gibi, sergi mekanında oda oda uçuştan, düşüşe, maviden siyaha doğru geçiyorlar.
Bilge Karasu ve Oruç Arıoba gibi iki önemli edebiyatçımızın hayata bakış açılarını aktardıkları ifadelerden yola çıkarak yarattığı düşünsel kurguyu “Biraz Öncesi” başlığı altında heykellerine aktaran sanatçının sergisi Bozlu Art Project Mongeri binasında açıldı. Sergi 18 Haziran tarihine kadar devam edecek. Evren Erol ile altıncı kişisel sergisi olan “Biraz Öncesi’nin düşündürdüklerini konuştuk.
"HAREKET HALİNDEKİ FİGÜRLERDEN OLUŞAN BİR SERGİ BU"
Serginizde yer verdiğiniz eserler (özetle) varoluşun herhangi bir noktasında hareket halindeler. Belki de hedefe yaklaşan ancak henüz varamayan, sürece ve hareketin kendisine dikkatimizi çeken formlar temelde “yol”un ve “zaman”ın derinliğini yansıtıyor olabilir mi?
Sergi başlığını Bilge Karasu’nun “asıl mutluluk bu olsa gerek, ulaşmaya can attığımızın biraz öncesi” cümlesinden alıyor. Serginin düşünsel kurgusu Oruç Aruoba’nın “De ki İşte” adlı kitabının “Yaşam ki” bölümündeki hayata dair felsefi sorgulamalara dayanıyor. Harekethalindeki figürlerden oluşan bir sergi bu. “Biraz öncesinde”, biraz öncesine kadarki süreci izleyiciye bir karakter üzerinden anlatan ve sonrasını izleyenin yorumuna bırakan bir sergi. Bazıları duvara bağımlı ve boşluktalar. Bazıları rüzgara karşı bir duruş halinde. Bazıları yürüyor, hayatınızdan gelip geçen insanların ayak izlerini yansıtıyor. Bazıları kalıplarından çıkma, bir yırtma halindeler ama yırtma heyecanından sonra yeniden inşa etmeliler o hayatı. Sergi, eksikleri, fazlalıkları, inişleri ve çıkışları ile bir yolda olma halinin sürecini deneyimleten bir kurgudan oluşmaktadır.
Bilge Karasu’nun, “Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı” kitabında “Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse...” cümlesi akılda kalıcıdır. Sizin düşünme-yaratma sürecinizde bu önerme nasıl bir ifade bulur?“
Biraz Öncesi” sergisi varılması hayal edilen noktaya nasıl ulaşacağımız ile ilgileniyor diyebilirim. Hedefler tek başına önemli değil, farkında olmak yeterlidir. Hayat dediğimiz bu yolculukta-yolda hangi değerler, değişimler, dönüşümler, kazanımlar, yenilgiler ve yeniden varoluşlar içinde olduğumuzu keşfedebilmek önemlidir. Sergi, sürecin kendisinin, anlamının kendisi olduğu üzerine düşüncelerden besleniyor. Bir heykel fikri, düşüncesi, tasarlama süreçleri, üretimi bir sanatçı için en mutlu anların temsilidir. Sonrası hayat gibi, yenibaşlangıçlar, yol ayrımları, yeni deneyimler ve duraklardan oluşmaktadır.
Heykellerinizde izleyicinin önüne koyduğunuz ve anın hem öncesini hem de sonrasını aydınlatan, çoklu açıdan hayal kurmaya yönelten formlar izleyicinin belleğiyle muhtemel buluşma noktaları mı?
Heykel kütlesi ile boşlukta bir alan kaplar. Bulunduğu mekanı varlığı ile bazen yeniden şekillendirir ve yönlendirir. Bazen de kendi içinde kurduğu form dili ile mekanla bir ahenk yaratır. Çalışmalarımda bir düşünce etrafında şekillenen biçimler hareket halindedir. Devam eden bir hareketliliğin ve akışın bir anını izleyici ile paylaşıyorum. Bu formlarda izleyiciyi, o anın öncesi ya da sonrasını hayal edebilecekleri bir biçim ile karşılıyorum. Sanat üretimimde izleyenleri, odaklandığım kavram ve hikayelerle sezgisel olarak bir bağ kurmalarını sağlayacak bir yol izliyorum. Sadece bakılan değil, hissedilen formlar keşfetmenin peşindeyim. Bu anlamda heykelin mekanı dönüştürme potansiyeli ile izleyicileri belleğin mekanlarında bir yolculuğa çıkarmak, yeni keşiflerde bulunmasını sağlamak, deneyimlenmesini arzu edeceğim buluşma noktalarıdır.
"EKSİKLERİ VE FAZLALIKLARI İLE BİR BÜTÜNÜN PARÇASIYIZ"
Kendini tekrar etmeyen, arayış içinde olan her denemenin dönüşüm potansiyelini kendi içinde taşıdığını varsayarsak işlerinizde akıcı ve ahenkli hatlar ile sancılı ve rahatsız formların bir arada olması bununla paralel midir?
Hayat gibi hep mutluluk hali yok. Eksikleri ve fazlalıkları ile bir bütünün parçasıyız. Dik yokuşları, aşılması gereken duvarları ile bir yolda olma hali içindeyiz. Doğanın akışına da kendimizi bırakabiliriz. Ancak yaratılan yapay sistemlerin bizi ele geçirmesine izin verirsek de insan olduğumuzu unutabiliriz. Çoğunluğun yarattığı akışı tersine çevirmekte sancılı bir süreç. Sergideki formlarda bir değişim dönüşüm içindeler. Ben kimim, parçalarım nerede, köklerim nerede, hareket ettiğimde parçalanabileceğimi ve belki de yeni bir form, yeni birinsan olarak yola devam edebileceğimi biliyor muyum? soruları etrafında inşa edilmiş bir sergi izleyicileri bekliyor.
EVREN EROL HAKKINDA
1977’de İstanbul’da doğan Evren Erol, 1998 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi SerigrafiBölümünden, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi HeykelBölümünden mezun olur. Sanatı, var olan gerçekliğe alternatif bakma yöntemlerigeliştirebilmek noktasında, sanatçıya sonsuz özgürlük alanı yaratan kendini ifade etme vesorgulama dili olarak gören sanatçı heykellerini, koşullara göre kendi varoluşunu biçimleyendüşünce ve kavramların, bilinçaltında yer alan değişimin yansıması olarak tanımlar.Kurumsal ve kişisel birçok koleksiyonda, kamusal alanda eserleri yer almaktadır.