"Dezenformasyon" yasası görüşülüyor: AKP'nin propagandasını yapan kurum taraflardan biri olamaz
Meclis Adalet Komisyonu’nda AKP ve MHP milletvekillerinin hazırladığı, kamuoyunda “sosyal medya” yasası olarak bilinen teklif üzerine görüşmeler devam ediyor.
Arşiv | Fotoğraf: Erçin Ertürk/AA
Meclis Adalet Komisyonu’nda AKP ve MHP milletvekillerinin imzasıyla internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar getiren kanun teklifi üzerindeki görüşmeler devam ediyor. “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 40 maddeden oluşuyor.
"DÜŞÜNCEYİ YAYMA ÖZGÜRLÜĞÜNE AÇIKÇA AYKIRI"
Teklifin maddeleri üzerine komisyon bugün bir kez daha toplandı. İkinci madde üzerine söz alan CHP milletvekili Zeynel Emre, basın kartının 2017 Anayasa değişikliği ardından siyasi partinin genel başkanı olan ve Cumhurbaşkanına bağlı bir idari merci tarafından verilmesinin Anayasa’nın 26’ncı ve 28’inci maddesine aykırı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı’nın muhalefet partilerini eleştiren ve günlük siyasi tartışmalara dahil olan bir genel başkan olduğunun altını çizen Emre, “Hal böyle iken gazetecilere basın kartı verilmesini, siyasi tartışmalarda taraf olan ve muhalif gazeteciler tarafından doğal olarak eleştirilen Cumhurbaşkanı’na bağlı İletişim Başkanı’nın vereceği basın kartına bağlamak, basın özgürlüğü ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne açıkça aykırı nitelik taşır” dedi.
"MADDE TEKLİFTEN ÇIKARILSIN"
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Komisyon üyesi Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, Diyarbakır’da 20 gazetecinin hala gözaltında olduğunu hatırlattı. Koç, 2’nci maddenin Anayasa’ya aykırılığına dikkat çekerek, “Özellikle , bu iktidarın muhalif basına olan yaklaşımı ve aynı zamanda gerçek haberi halka yaymaya çalışan basın emekçilerinin ne kadar baskı altında olduğu, haber yaparken bile gözaltında tutuldukları gerçeği de gözetildiğinde, bu basın kartının bu şekilde verilmesine ilişkin olan bu kanun teklifinin Anayasa'nın birden fazla hükmüne aykırı olacağını ifade ediyor, bu nedenle biz de bu maddenin bu kanun teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
"AKP'NİN PROPAGANDASINI YAPAN BİR KURUMUN TARAFLARDAN BİRİ OLMASI KABUL EDİLEMEZ"
CHP Milletvekili Süleyman Bülbül de maddeye dair “Düzenlemeyle birlikte İletişim Başkanlığı, Basın Kanunu kapsamında artık yer buluyor. Cumhurbaşkanına bağlı olan ve Cumhurbaşkanının ve AKP'nin propagandasını yapan bir kurumun, halkın haber alma hakkı çerçevesinde görev yapan basın mesleğinin içinde tanımlanması, taraflardan biri olması hukuk devletin de kabul edilemez bir durumdur. Basın özgürlüğünün önünde en büyük engel olan böylesi bir kurumun kanunda yerinin olması sansürlü bir basının devamı niteliğinde olacaktır. İletişim Başkanlığına Basın Kanunu’nda yetki verilmesi Anayasa'nın 28, Anayasa'nın 26, Anayasa'nın 2, 5, 10, 12, 13’üncü maddelerine açıkça aykırıdır” ifadelerini kullandı. Bülbül, tekçi bir medya oluşturulmak istendiğini ve saraya bağlı sansürün açıkça getirildiğini belirtti.
CHP’li Turan Aydoğan da “Bizim buna ‘evet’ deme imkân ve ihtimalimiz yok. Bu, günahkâr bir maddedir. Bu, Türkiye’de basın özgürlüğünü öldürecek bir maddedir” diye konuştu.
"GAZETECİLER KARTLARINI SENDİKALARDAN ALSIN"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın basın kartını kontrol etmesi ve enformasyon görevlilerinin basın kartı alabilmesini düzenleyen madde üzerinde konuşan CHP’li Tuncay Özkan, “Biz bu yasayla kime kart veriyoruz? Kart sahibi kimdir? Ben sürekli basın kartı sahibiyim. Beyefendiler lütfederlerse bu kartın devamını verecekler. Yaptığınız şey mesleğe zarar. Yaptığınız şey, olağanüstü baskı ve zulüm yaratır. Bir kişi imzalarsa yürürlüğe giriyor imzalamazsa yürürlüğe girmiyor. Gelin bu karta koyulan bütün ayrıcalıkları kaldıralım. Bırakalım gazeteciler bu kartlarını sendikalardan alsın” dedi. Özkan, “Enformasyon görevlileri niye basın kartı alıyor?” diye sordu.
"52 YILLIK GAZETECİYE KART VERMEMİŞ BİR KURUM"
HDP Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “52 yıllık gazeteci rahmetli Aydın Engin’e basın kartı vermemiş bir İletişim Başkanlığı’ndan bahsediyoruz. Bu İletişim Başkanlığı kimin gazeteci olup olmadığına nasıl karar veriyor? Ayrıca enformasyon görevlilerine verilirse İletişim Başkanlığı görevlilerinin basın kartı sahibi olması mümkün. Bu da basın etiği açısından sorunlu” dedi.
"İLETİŞİM BAŞKANLIĞININ KİMİN GAZETECİ OLUP OLMAYACAĞINA KARAR VERMESİ KABUL EDİLEMEZ"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda kurulan “Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Daire Başkanlığı’nın” görev tanımında “….Türkiye Cumhuriyetine yönelik iç ve dış tehdit unsurlarını analiz ederek stratejik iletişim ve kriz yönetimi açısından gerekli tedbirleri uygulamak. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yürütülen psikolojik harekat, propaganda ve algı operasyonu faaliyetlerini belirleyerek her tür manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunmak” ifadelerinin yer aldığını belirten Tiryaki, "Yani bakın, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle İletişim Başkanlığına psikolojik harekât, propaganda, algı operasyonu faaliyetlerini belirlemek, manipülasyon ve dezenformasyon çalışması yürütme görevi verilmiş. Şimdi böyle bir İletişim Başkanlığının kimin gazeteci olup olmayacağına karar vermesini istiyoruz, bu kesinlikle kabul edilemez” diye konuştu.
Teklif sahibi MHP İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, "Eğer burada maksat gazeteci kartı olsaydı kanun koyucu gazeteci kartı yazardı. Burada basın kartından bahsediyoruz. Elbette TRT çalışanlarını, İletişim Başkanlığı’nı, Bakanlık basın biriminde çalışanları kapsayacak” dedi.
İkinci madde üzerine verilen önergeler AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Teklifte yar alan madde olduğu gibi kabul edildi.
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE AÇIK MÜDAHALE"
Süreli yayınların çıkarılması için yönetim yerinin bulunduğu cumhuriyet başsavcılığına bir beyanname verilmesi yerine Basın İlan Kurumu’na beyanname verilmesi ve beyannameye dair yayının durdurulmasında İstanbul Asliye Ceza mahkemelerinin görevlendirilmesine ilişkin madde hakkında CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, “İktidarın sopası haline gelen kurumu ‘daha fazla yetkilendirmek istiyoruz’ anlamına geliyor. Bu basın özgürlüğüne yönelik açıkça bir müdahaledir. Önceki durumda olduğu gibi cumhuriyet savcılıklarının beyannameleri alması gerekir” dedi.
Teklif sahibi Feti Yıldız, “Basın İlan Kurumu, düşünce ifade özgürlüğü kapsamında ayrımcılık gözetmeyen kurumdur. Beyanname meselesi, daha önce 2004 yılında, il ve ilçeliklerdeki mülki amirliklere veriliyordu. Yapılan iş sadece alındı belgesinden ibarettir. Ayrıca kamu bankalarına ait reklamlar Basın İlan Kurumu aracılığıyla dağıtılmamaktır” dedi.
AKP tarafından verilen önergeyle sadece İstanbul Asliye Ceza Mahkemeleri’ne verilen yetkide düzenlemeye gidildi. Teklif metninden iş yükünün ülke geneline yayılması gerekçesiyle ‘İstanbul’ ibaresi çıkarıldı.
"HER HABER İÇİN CEVAP HAKKI DOĞAR"
İnternet haber sitelerinin “zarar gören kişinin” düzeltme ve cevap yazısının aldıktan en geç bir gün içinde yayınlaması ve yayın hakkında verilen erişimin engellenmesi, çıkarılma kararının uygulanması veya çıkarılması durumunda bir hafta süreyle yayımlanmasına ilişkin madde hakkında, CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, “Zarar gören dediğinizde çok sakıncalar ortaya çıkacak. Her haber için cevap hakkı doğması da gündeme gelecek. Gerçeğe aykırı haber olarak değiştirilmesinde fayda var” dedi.
AKP tarafından verilen önergede internet sitelerinde bir hafta yerine 24 saat süreyle tekzip metninin ana sayfada tutulması değişikliği yapıldı. (Ankara/MA)