İsveç Komünist Partisi’ne seçim engeli: Partimizin politikalarına karşı bir tepki
Eylül 2022 seçimlerine katılması engellenen İsveç Komünist Partisinin Başkanı Andreas Sörensen: Karar, partimizin politikalarına ve İsveç siyasetinde devrimci bir akımın güçlenmesine karşı bir tepki.
'İsveç’in barış için NATO’ya ihiyacı yok. NATO’nun savaş için İsveç’e ihtiyacı var' pankartı. | Fotoğraf: SKP
Elif GÖRGÜ
İstanbul
Rusya’nın Ukrayna saldırısı gerekçesiyle NATO üyeliği için başvuran İsveç ve Finlandiya’nın durumu ay sonunda Madrid’de gerçekleştirilecek NATO zirvesinde ele alınacak. İki ülkede de sosyal demokrat partiler iktidarda olmasına rağmen NATO gibi bir savaş örgütüne katılmak istemeleri tartışılıyor. Ancak Ukrayna savaşının birçok ülkedeki savaş karşıtı hareketi NATO ve dolayısıyla ABD politikalarına daha yakınlaştırdığı bir süreçte azınlıkta kalmış görünen NATO karşıtı kesimler baskı altında.
Baskı altındaki örgütlerden biri de İsveç Komünist Partisi (SKP). Açıklamalarında Rusya işgaline tepki gösteren ancak NATO’nun da bir başka emperyalist savaş aygıtı olduğunu vurgulayan ve çeşitli eylemler yapan partinin bazı büroları saldırıya uğramıştı. Parti son olarak ise ülkenin seçim otoritesinin kendi isimleriyle seçime giremeyecekleri kararı verdiğini duyurdu.
İsveç’e genel seçimler 11 Eylül 2022’de yapılacak. Son 4 seçime de aynı isimle katıldıklarını belirten parti yöneticileri gerçek nedenin teknik değil siyasi olduğu ve özellikle NATO üyeliği ile Ukrayna’ya silah yardımı karşıtı pozisyonlarının etkili olduğu görüşünde. Partinin bu konudaki politik pozisyonu geçtiğimiz ay gazetemizde de yer almıştı.
Seçim engeli sonrası yeniden ulaştığımız SKP Genel Başkanı Andreas Sörensen, yasak girişimini, “Partimizin politikalarına ve İsveç siyasetinde devrimci bir akımın güçlenmesine karşı bir tepki” sözleriyle değerlendirdi.
'SON 4 SEÇİME AYNI İSİMLE GİRDİK'
“Resmi gerekçe, partimizin isminin, ismi tescilli olan başka bir partiye çok benzemesi. Ancak bu son on yıldır böyle. Bu durum, tam ismimizle katılabildiğimiz son dört seçimde bizim için bir sorun teşkil etmedi. Ancak şimdi tam ismimizle katılamayacağımıza karar verdiler. Yani gerçekte değişen bir şey yok ve buna rağmen Seçim Komisyonu önceki uygulamalarını tamamen tersine çeviriyor” diyen Sörensen, kararın ardındaki siyasi gerekçenin altını çiziyor:
“Son altı ay boyunca ve özellikle de Rusya’nın emperyalist işgalinden bu yana partimiz tutarlı bir şekilde devrimci bir çizgi izledi. Bu, işgalin kınanması ama aynı zamanda İsveç’in Ukrayna’ya ve genel olarak İsveç çıkarlarına verdiği desteğin de kınanması anlamına geliyordu. Açıklamalarımızda, İsveç ve Rusya arasında, her ikisi de emperyalist sahnenin oyuncuları olduğu, emperyalist mücadelede kâr ve daha iyi pozisyonlar peşinde koştuğu sürece, niteliksel bir fark olmadığını açıkça belirttik. Haydutlar arasında seçim yapmadığımızı, ancak her ikisini de kınadığımızı belirttik.
Bu bizi bazı grupların ilgi odağı haline getirdi ve örneğin Ukrayna’yı destekleyen anarşistler parti ofislerimizi tahrip etti. Bence Seçim Komisyonunun kararını da aynı şekilde değerlendirmeliyiz; partimizin politikalarına karşı bir tepki ve İsveç siyasetinde sürekli olarak devrimci bir akımın güçlenmesine karşı bir tepki.”
YAPILAN İTİRAZ REDDEDİLDİ
Andreas Sörensen, resmi olarak itiraz ettiklerini söylüyor: “İtiraz herhangi bir açıklama yapılmaksızın reddedildi ve biz de katılım için başka yollar bulmak zorunda kaldık.”
Parti artık seçimlere isminin kısaltması olan SKP ile katılacak. Tüm bu süreç seçim kampanyası hazırlıklarını da etkilemiş durumda:
“İlk başvurumuzun ve itirazımızın yavaş ele alınması nedeniyle, hazırlık sürecindeki önemli son tarihleri kaçırdık ve hazırlıklarımızın bazı yönleri iki aya kadar gecikti. Bu durum seçim aygıtımızın bazı bölümleri üzerinde artan bir baskı yarattı, ancak her şeyi düzenli bir şekilde ele alabildik.”
KAPİTALİZMİN SINIRLARI
İsveç Komünist Partisine yönelik uygulama “İsveç demokrasisi” özelinde burjuva demokrasisinin sınırlarına da işaret ediyor. “Önceden beri İsveç demokrasisinin nasıl göründüğünü biliyoruz” diyen Sörensen, “Tam adımızla katılımımızın reddedilmesi, İsveç demokrasisinin kapitalist demokrasi olduğunu, yani azınlık için olduğunu bir kez daha göstermektedir. Kapitalizmin kapsam ve çerçevesinin ötesine geçen alternatifler reddediliyor ve bizim durumumuzda olduğu gibi aktif olarak sabote ediliyor. Sosyal demokrasi aynı zamanda İsveç’te tekelci sermayenin ihtiyaçlarının en iyi hizmetkarı olmuş, işçi sınıfını burjuvaziye bağlamıştır. Onlar ve Sol Partinin, devrimci bir komünist hareketin meydan okumasına izin vermekte hiçbir çıkarları bulunmuyor” ifadelerini kullandı.